Deve kervanı yerine uçak kervanı

GELİN Türkiye Cumhuriyeti'nin düşünen birer vatandaşı olarak şu sorunun cevabını verelim: Irak Lideri Saddam Hüseyin'e yapılan baskının sonuç vermeye doğru gittiği bir sırada, Türkiye'nin Bağdat'a iki uçak dolusu işadamı göndermesi iyi bir politika mıdır?

HANGİ DÁHİNİN FİKRİ

Bu politika hangi dáhinin fikridir?

Bütün dünyaya ‘‘amacımız savaşsız bir barışı sağlamak’’ diye mesaj verdiğiniz bir günde, oraya sadece siyasi bir heyet yerine ticaret heyeti göndermek, onu caydırır mı, yoksa tam aksine cesaretlendirir mi?

Bence cesaretlendirir.

Basında çıkan yazılara bakıyorum.

Herkes kenarından, şurasından burasından dolaşıyor, içindekini tam olarak söyleyemiyor.

Ben çekinmeden söyleyeyim.

Hükümetin Irak konusunda izlediği politika yanlıştır.

Bu politika savaşı önlemez, tam aksine alevlendirir.

Bu politika Türkiye'yi savaş dışında tutamaz.

Bu politika savaşın kısa sürede bitmesini engeller, uzamasına yol açar.

Bu politika, tam anlamıyla ‘‘şark kurnazlığı’’ kategorisine girebilecek bir manveralar manzumesinden ibarettir.

Bu politika, savaş sonrasında Türkiye'nin siyasi gücünü sıfırlayacak bir politikadır.

Bu politika, sonunda Kuzey Irak'ta Türkiye ile ABD ve İngiltere'yi karşı karşıya getirecektir.

Netice olarak da sağlam bir müttefiki ile arasına yıkılması güç duvarlar çekecektir.

O nedenle bazı meselelerin kamuoyuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne iyi anlatılması gerekir.

SAVAŞI İSTEMİYORUZ

Doğrudur, Türk kamuoyu savaşa girmeyi istemiyor.

Ben de istemiyorum.

Ama bizden savaşa girmemizi isteyen mi var?

Türkiye'den istenen şey, ABD'nin yapacağı savaşta askeri kolaylık sağlanmasıdır.

Bu da ikili anlaşmalar çerçevesinde bazı üslerin ve limanların kullanılmasından ibarettir.

Efendim, Saddam bize de savaş açarmış.

Geçen savaşta, yani elinde füzelerin, kitle imha silahlarının bulunduğu dönemde, bırakın bize, İsrail'e ve savaşa doğrudan müdahil olan ülkelere ne yapabilmiştir?

Üç tane soba borusundan biraz hallice mecalsiz Scud füzesi göndermekten başka ne melaneti olmuştur?

Irak halkının, 1980'li yıllarda fert başına düşen geliri 9 bin dolardı.

Yani Saddam, o aptalca İran ve Kuveyt maceralarına girmeseydi, bugün en az 15-20 bin dolar geliri olan bir ülke olacaktı.

Oysa bugün fert başına düşen geliri bin dolardan ibarettir.

Irak halkı sefalet içindedir, çocukları açlıktan ve ilaçsızlıktan ölmektedir.

Lideri Saddam Hüseyin, bu bölgenin ve hepimizin başına bela olmaya devam etmektedir.

HAKKIMIZ VAR MI

Söyleyin, Türkiye'nin böyle bir lideri cesaretlendirmeye, bölgede bela olmaya devam ettirecek girişimlere yardımcı olmaya hakkı var mıdır?

İzlediğimiz politika bir tarafsızlık politikası da değildir.

Saddam'a karşı taraf olmayalım derken, tam aksine Saddam'dan yana taraf olacak geziler düzenliyoruz.

Emin Şirin haklıdır.

Bu ziyaret, çöl çadırında Kaddafi'ye yapılan ziyaretten bile daha beterdir.

Önceki akşam İngiltere Başbakanı Tony Blair'in Londra'da bulunan yabancı büyükelçilere yaptığı konuşmayı izliyorum.

Blair konuşmasında beş altı ülkenin adını veriyor.

Adını verdiği ülkelerden biri de Türkiye. Üstelik Türkiye'den konuşmasının iki yerinde söz ediyor.

2004 yılında Avrupa Birliği'nin 25 ülkeden oluşacağını söylüyor ve hemen arkasından ‘‘Buna Türkiye'nin de ekleneceğini’’ belirtiyor.

O GİDECEK, BİZ KALACAĞIZ

Ama siz ortaçağın deve kervanlarının yerine uçak kervanıyla yaptığınız bu ziyaretle, insanı irkilten bir ‘‘şark bezirgánı’’ görüntüsü veriyorsunuz.

Arap gazetelerinde ‘‘Ortadoğulu Türkiye’’ başlıklarının atılmasına neden oluyorsunuz.

Türkiye, Ortadoğulu değil, Batılıdır.

Bu istikameti, bundan 200 yıl önce alınan kararlarla yürürlüğe sokulmuştur.

Biliniz ki, savaşta aktif taraf olmadan da, sağlam müttefiklerinizle birlikte davranma yolları vardır.

Bugünün siyaseti şark kurnazlığı değil, sağlam ve gelecek vaat eden dostlukları bozmamaktır.

Unutmayınız.

Saddam er veya geç gidecek, ama biz eski dostlarla birlikte kalacağız.
Yazarın Tüm Yazıları