Timsahın gözyaşları

İŞADAMININ zampara olması onun fıtratındandır. Sadece libidosu yüksek insanlar müteşebbis olur. Bu nedenle, işadamlarının çapkınlığını hoş görmek gerekir.

İşadamı, az da olsa hilekárdır. Çünkü iş hayatı bir savaştır. Rakipleri atlatmak, bazen de müşterileri aldatmak, hayatta kalmak için şart olabilir. Eşeğin ağzına su kaçırmaması şartıyla, işadamının sahtekárlıklarını hoş görmek gerekir. İşadamı palavracıdır. Başarısını abartmadan, başarısızlıklarını unutmadan konuşamaz. Sürekli böbürlenir. Atılımlara ve girişimlere devam etmesi için moralini yüksek tutmak mecburiyetinde olduğundan, bu havasına da tolerans gösterilmelidir. İşadamı biraz mafyacıdır. Çabuk yıkılmaması için, gayri meşru ilişkileri kullanması gerekir. Bunu da çok görmemek gerekir. İşadamı mümkün mertebe vergi kaçırır. Eh vergilerin bu kadar ağır, kayıtdışı ekonominin bu kadar yaygın olduğu bir ülkede, vergi kaçırmadan iş yapmak mümkün mü? Buna da eyvallah denmelidir. Ancak, işadamının ‘‘işlerinin’’ para kazanması şarttır. Ne hikmetse, medyanın şefaatine layık görülen batakçı işadamlarımızın en büyük özelliği, yönettikleri işlerinin inanılmaz boyutlarda zarar etmesi. Buna rağmen, el üstünde tutulmalarının gerekçesi, yatırım yapıp, istihdam sağlamaları. Soruyorum: Kára-zarara bakmadan, ‘‘yatırım yapmak ve istihdam yaratmak’’ bizatihi ekonomi için iyi bir şey ise, niçin yatırım ve istihdam şampiyonu KİT'ler zarardadır diye kapatılıyor? Niçin devletin istihdam ettiği insan sayısının azaltılmasını derpiş eden ‘‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’’ yürürlüğe konuyor? IMF'ye niçin bu yolda sözler veriliyor?

* * *

Bundan yıllar önce ‘‘Etoburlar’’ diye bir makale yazmış ve işadamlarının ‘‘etobur’’, ücretlilerin ise ‘‘otobur’’ hayvan davranışı sergilediklerini anlatmıştım. Etoburlar, hareketli gıdayla; otoburlar ise hareketsiz gıdayla beslendiklerinden farklı karakter yapısındadır. Etoburlar, sinsi, hileci, pusucu ve acımasızdır. Mesela, hiçbir aslan yiyeceği yavru veya yaşlı geyiğe nara atarak yaklaşmaz. Hücumdan önce kendini gizler, mutlaka aniden saldırır, avını kaparsa kapar, kapamazsa avından çifte yese bile vazgeçer; bundan dolayı gururu incinmez. Bir sonraki için pusuya yatar. Otoburlar ise biraz böndür. Sürati intikalleri zayıftır. Kaçamayacağı için, yiyecekleri bitkiye kendini göstere göstere yaklaşır. Yemine karşı ölü numarası yapmaz, ısırdığını da koparmadan bırakmaz.

Etoburların en kıdemlisi timsahtır. Timsah, avını yerken üzüntüden değil ‘‘hazzın doruklarına çıktığı için’’ gözlerinden yaş gelir. Devletin yani halkın yüz milyonlarca dolar parasını iç etmiş ‘‘timsah’’ işadamları da böyledir. Üstelik bunlar hem ağlar, hem de iç ettiği paralardan daha fazlasını, devletten ‘‘yani halktan’’ alacaklı olduğunu iddia eder. Pişkince borçlarının üstüne yatar. Bundan hiç utanmaz. Hele çevresinde, kendisine koltuk çıkan medyayı bulunca, bu timsahlar coşar da coşar. Siz de oynanan bu aşağılık tiyatro karşısında öfke ve yeise gark olursunuz. Ülke için ümitsizliğe kapılırsınız. Yenilmişliğin ve ihanetin acısı çöker içinize. Ama çare yoktur. Timsah, daha çok av yiyecektir. Onlar başka türlü hayatta kalamaz. Bu coğrafyanın düzeni budur. Burası, ‘‘patlayıncaya, tıksırıncaya, kusuncaya kadar yiyenlerin’’ diyarıdır.

SON SÖZ: Kanun hákimiyeti yoksa, timsah hákimiyeti vardır.
Yazarın Tüm Yazıları