Herkes Türkiye’den uygulama bekliyor

Bugün ve yarın Ankara’da AB konuşulacak. Oysa biz Irak’a daldık ve AB’yi adeta unuttuk. Önümüzde ise sadece 1,5 yıl var. 2004’ü kaçırırsak, AB dosyası rafa kalkacak.

Kopenhag doruğu Türkiye açısından son derece önemliydi, “Yol ayrımı” denildi, “tarihi randevu” adı takıldı. Sonunda nihai ve kesin bir randevu tarihi beklenirken, koşullu bir tarih ile karşı karşıya kaldık.

2004 Aralığında AB ülkeleri, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği kanısına varırlarsa, hiç zaman harcamadan katılma müzakerelerinin başlayacağı günü açıklayacaklar.

Avrupa Birliğine üye ülkeler, çeşitli nedenlerle, Türkiye konusundaki nihai kararı 2004 Aralığına bıraktılar. Kimi, Türkiye’nin henüz hazır olmadığından dolayı, kimi 10 ülkeli genişlemeyi tehlikeye sokabileceği kaygısından, kimi de Türkiye’yi tam üye görmekte zorlandığından dolayı, son sözü 2004 Aralığına ertelemeyi tercih ettiler.

2004 Aralığı bu nedenle “son söz” doruğuna dönüşecek. Zira Türkiye, 2004 Aralığında ya müzakerelere başlama vizesini alacak veya aksi durumda, bir daha gündeme girmesi uzun yıllar alacak. Rusya ve Ukraynayı beklemek zorunluğu doğabilecek.

Daha da önemlisi ne bizde, ne de AB’de heyecan kalacak.

İşte bu nedenlerden dolayı, önümüzdeki dönem hayati önemde. Üstelikte, sadece 1,5 yıllık bir süre var. Yani, göz açıp kapayana kadar geçecek bir zaman dilimi.

ÖNÜMÜZDE SADECE 1,5 YIL VAR

2004 Aralığında yeni bir erteleme olmayacağı, son karar verileceğinden dolayı, Türkiye’nin hiçbir eksiğinin kalmaması gerekiyor. Oysa, hala eksikler var. Daha da önemlisi, yasaların değiştirilmesine rağmen, bu değişikliklerin hala uygulamaya dönüştürülememiş olmaları.

Çok acı bir gerçekler karşı karşıyayız.

Uluslararası toplum bize güvenmiyor.

“Türkler yasaları değiştirirler, ancak uygulamazlar. Eski alışkanlıklarını sürdürürler” inancı son derece yaygın.

Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi kadar, Uluslararası Para Fonu da aynı kanıda.

Önümüzdeki 1,5 yıl içinde işte bu izlenimi silmemiz gerekecek. Reformların uygulandığını hem kendimize, hem de dünyaya göstermemiz gerekecek.

Sadece hükümet değil, bütün bürokrasinin harekete geçmesi ve 2004’ün sonbaharına kadar karne notlarını düzeltmesi şarttır. Aksi halde, AB dosyası rafta kalacak demektir.

* * *
YENİ KATILIM ORTAKLIĞI HAZIRLANIYOR...

Bugün Ankara’da “AB günü” yaşanacak. Irak ve Kıbrıs konularına öylesine daldık ki, bir süredir AB’yi unuttuk. Daha doğrusu, Kopenhag doruğunun ardından sanki herşey tamamlanmış ve bitmiş gibi, geleneksel unutkanlığımızı sergiliyoruz.

Ankara’ya troyka toplantısı için gelen, dönem başkanı Papandreu, bir sonraki dönem başkanı İtalyan Dışişleri bakanı Frattini, genişlemeden sorumlu komisyon üyesi Verheugen bizlere AB’yi hatırlatacaklar,

Verheugen ile CNN TÜRK’teki MANŞET (hergün 17:00’de) programı için uzun bir söyleşi yaptım ve ilginç bir manzara ile karşılaştım.

Koalisyon Kopenhag doruğunu bizden daha olumlu yanıtlıyor. 2004 Aralığı tarihini “bir söz verme” şeklinde niteliyor ve eksiklerin tamamlanması, uygulamaya geçilmesi durumunda, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin 2005’te başlayacağı çok net biçimde tekrarlanıyor.

Verheugen, şu sıralarda Türkiye’nin isteği üzerine, ayrıntılı bir yeni Katılım Ortaklığı Belgesinin hazırlandığını açıkladı. Bu belgede yeni kriter bulunmayacak. Daha önceki belgede bulunan kriterlerdeki eksiklikler ve özellikle de uygulamada görünen aksamalara dikkat çekilecek. Ankara, 2004 Aralığına kadar bu açıkları kapattığı taktirde, müzakerelere yeşil ışık yakılacak.

KIBRIS KRİTER DEĞİL, ANCAK...

Verheugen, Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerin, daha önceki Katılım Ortaklığı Belgesindeki gibi ele alınacağını, ek bir kriter durumuna sokulmayacağının altını çizdi. Ancak, 28 Şubat’a kadar Kıbrıs’ta bir çözüm bulunmazsa, Ada’nın Rumlar tarafından temsil edileceğini ve ilerde Türkiye için sorun yaratacağını da, sözlerine ekledi.

Tamamen Rumların sahip çıkacakları, Kıbrıs, Türkiye ile tam üyelik müzakereleri açılıp açılmaması konusunda da söz sahibi olacak. Veto hakkını kullanabilecekleri gibi, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini etkileyebilecekler.

İşte bu çerçevede, 28 Şubat değiştirilmez bir tarih olarak niteleniyor. Verheugen, üstü kapalı şekilde “anlaşma olursa siz kazanırsınız. Anlaşma olmazsa, o da sizin bileceğiniz bir iş” demek istiyor.

Anlayana...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları