Yetim kalmış fotoğraflar

HÜRRİYET'in Görsel Sanat Yönetmeni Reha Erdoğan dün ilginç bir gözlemini anlattı.

90'lı yıllarda PKK teröristleri köyleri basıp, kadınları ve çocukları el bombaları, roketatarlarla öldürdükleri sırada bir şey dikkatini çekmiş.

O dönemde köylerden gelen çok trajik fotoğraflar vardı.

Yanmış, parçalanmış, Kalaşnikof mermisi ile delik deşik olmuş kadın ve çocuk fotoğraflarını dış medyaya da satabilmek için teklifler vermişler.

TEKLİF YOK

Ama o dönemde kimse bu fotoğraflarla ilgilenmemiş.

Şimdi Bağdat'ta pazaryerinde patlayan bombanın etkilerine bakıyorum. Haklı olarak bütün Türk gazeteleri bu trajedinin fotoğraflarını, tepkili biçimde yayınlıyor.

İşte açık toplum Türkiye ile kapalı toplum Irak'ın farkı.

Biz, 15 yıl süren savaşımız boyunca 30 bin insanımızı kaybettik.

Bunlar arasında binlerce sivil, çocuk, kadın vardı.

Ama ne yazık ki, Irak basını bizim çocuklarımıza tek damla gözyaşı dökmedi.

Kimse bizleri kahreden bu fotoğraflardan bir tanesini bile isteme ihtiyacı duymadı.

Ama biz onların sivillerine gözyaşı döküyoruz.

Çünkü biç açık toplumuz. Vicdanımız var ve oralarda ne olup bittiğini görüyoruz.

ABD ve İngiliz basını da bu sivillerin öldürülmesine tepki gösteriyor.

O ülkelerde Saddam Hüseyin gibi bir diktatöre verilen bu savaşa karşı gösteriler yapılıyor.

Ama Irak'ta, ülkesinin son 25 yılını savaşlar içinde harabeye çevirmiş bir diktatör için iki kelimelik muhalefet bile mümkün değil.

Çünkü en hafif muhalefetin sonunun ne olacağını herkes biliyor.

Hayatını kaybetmek veya ülkeden kaçmak.

Hepimizin, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin sahip olduğu bu açık toplum özelliğinin kıymetini bilmesi lazım.

TÜRKİYE'NİN KIYMETİ

Ama hepimizin de, bizim çocuklarımızın, bizim kadınlarımızın, bizim sivillerimizin yaşadığı dramlara karşı 15 yıl boyunca ilgisiz kalan komşularımızın tutumunu bir kenara not etmemizde yarar var.

Günlerdir savaş karşıtı gösterilerden gelen haberleri, fotoğrafları titizlikle inceliyorum.

İçlerinde Saddam Hüseyin'e karşı bir tanecik slogan, bir tek pankart var mı diye bakıyorum.

İnanın yok.

Savaş karşıtlığı elbette güzel ve takdir edilecek bir davranış.

Ama ‘‘Savaşa karşı çıkıyorum’’ derken, Ortadoğu'daki en kanlı iki savaşın başlatıcısı olan zalim diktatörü bırakın eleştirmeyi, tam aksine onu yücelten bu histeri nedir?

CONİLER VE SADDAMİSTLER

Savaş karşıtlığını ‘‘Saddamist’’liğe dönüştürmek, bu ulvi kavrama yapılacak en büyük ihanettir.

Peki ya şu ikiyüzlülük?

Yıllarca PKK teröristine kurşun atan Türk ordusunu eleştireceksin, ama Kuzey Iraklı sivil Kürt'ün üzerine kimyasal silah atan Saddam'a çıt çıkarmayacaksın, hatta destekleyeceksin.

Kuzey Irak'ta Amerikan askerini destekleyen Kürtleri alkışlayacaksın; Türkiye’de ise bize ‘‘Abdullah Öcalan’’ı veren Amerikalılar’a küfretmeyen insanı anında ‘‘Coni’’ ilan edeceksin.

Ve hiçbir zaman şu soruyu içinden sorma dürüstlüğünü ve cesaretini gösteremeyeceksin.

Bazı insanların ‘‘Coni’’ olarak aşağılandığı yerde, bunu söyleyenlere de‘‘Saddamcı’’ damgası vurmak hakkı doğmaz mı?

Türkiye'de yıllarca demokrasi isteyen insanların, bugün Saddam Hüseyin rejimini desteklemeleri sizce normal bir davranış mıdır?

Acaba bütün bunlara bakıp şu yargıya varmamız mı gerekir:

‘‘Meğer Türkiye'nin gizli mevzilerinde ne kadar çok uykuya yatırılmış Saddamcı Cumhuriyet Muhafızı varmış...’’

Peki bunca hengame içinde doğru olan nedir?

Doğru olanı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök gayet iyi özetledi.

Bu savaş bizim savaşımız değil. Ama biz bu savaşa ilgisiz kalamayız. ABD stratejik müttefikimizdir. Türkiye çağdaş bir ülke olarak kalmalıdır. Irak silahsızlandırılmalı, rejimi demokratikleştirilmelidir. Topraklarının zenginliği savaşlar için değil, halkının refahı için kullanılmalıdır.

BİZE YAKIŞAN

Söyleyin, bu aklı başında her Türk'ün altına imza atması gereken mükemmel bir özet değil mi?

Türkiye'de 50 yıllık bir müttefike küfretmekle ‘‘Saddamist’’lik dışında da makul davranış biçimleri var ve bize yakışan da budur.
Yazarın Tüm Yazıları