Deri kavgasının öteki yüzü

YILLARDIR, daha doğrusu merhum Turgut Özal'ın kurban derilerini toplama yetkisini 1986'da Türk Hava Kurumu'ndan (THK) alıp kendisi tarafından kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na (SYDV) devrettiği tarihten beri bitmeyen bir kavga var:

Kurban derilerini kim toplamalı?

Gerçi 1992 yılında göreve gelen DYP-SHP hükümeti yetkiyi eski sahibi Türk Hava Kurumu'na devretti ama kavga bitmedi. Çünkü ortada kiminin 50, kiminin 70 trilyon liralık dediği büyük bir pasta var.

THK'nın haklı olarak, ‘‘Dini cemaat ve vakıfların ev ev dolaşarak topladığı derilerden kazanılan para, sonunda laik cumhuriyeti yıkmak için kullanılıyor’’ dediği, büyük bir kazanç.

Biliyor geçinenlerin iddiasına göre her Kurban Bayramı'nda yaklaşık 2.5 milyon kurban kesiliyor. Türk Hava Kurumu (THK) 600'ü aşkın şubesiyle bunların derilerini toplamaya çalışıyor. Ama uğraşa uğraşa 1 milyon deri zor topluyor. Daha da kötüsü, topladığı deri sayısının her yıl artması beklenirken son yıllarda azaldığı görülüyor. Nitekim 2000 yılında 1 milyon 983 bin deri toplamışken 2001 yılında bu sayı 1 milyon 564 bine, 2002 yılında 1 milyon 285 bine düşmüş. Dünkü Milliyet'te çıkan habere göre bu yıl daha da düşmesi bekleniyormuş. Örneğin, geçen yıl bayramın ilk günü (İstanbul'da) 81 bin adet deri toplayan THK bu yıl 11 binle yetinmek zorunda kalmış.

‘‘Deri toplama’’ lafı açılınca hemen dile getirilen bir gerçeği biz de tekrarlayıp söze sonra devam edelim:

THK derileri toplayıp satıyor. Buradan elde ettiği gelirin yüzde 10'unu masraf olarak düşüyor. Kalanın yüzde 50'sini SYDV'ye, yüzde 4'ünü Kızılay'a, yüzde 3'ünü Çocuk Esirgeme Kurumu'na ve yüzde 3'ünü de Diyanet Vakfı'na veriyor. Kalan yüzde 40'ı kendi geliri oluyor.

Bu tabloya bakınca kurban derilerinin THK tarafından toplanması akla yakın gelse de görüldüğü gibi istenildiği kadar verimli bir sonuç alınamadığına göre bu işin bir yerinde bir bozukluk olmalı.

Kuşkusuz bu sonucun alınmasında laik cumhuriyetin yeminli düşmanı yobazlar tarafından kurulmuş örgütlerin etkisi var:

Devletimiz gizli kurslara, genellikle şehirlerin dışında inşa edilmiş olan ve giderleri bir kısım ‘‘dini vakıf’’lar tarafından karşılanan ‘‘yurt’’(!?)lara bugüne kadar olduğu gibi boş gözlerle bakar, oralardaki çocukların kimler tarafından nasıl yetiştiriliyor olmasına aldırış etmezse, kurban derileri gerçekten bu cumhuriyete düşman yetiştirmeye yarar.

Ama acaba tüm sebep bu mu?

Bize öyle geliyor ki, Türk Hava Kurumu'nun uzun yıllardan beri dinamizmini kaybetmiş olmasının ve olanaklarıyla enerjisini kuruluş amacının dışındaki işlere yoğunlaştırmasının da ciddi bir etkisi var.

Büyük Atatürk yaşasaydı, milyonlarca çocuğa, gence havacılığı sevdirmek yerine bir avuç askeri öğrenciye kurs vermekle yetinen, öte yandan enerjisini ‘‘orman yangını söndürme’’ye, ‘‘tarımsal ilaçlama’’ yapmaya, denize sintine bırakan gemileri tespite yoğunlaştıran bir Türk Hava Kurumu'ndan herhalde hiç mutlu olmazdı.
Yazarın Tüm Yazıları