Yeni isimler güçlerini birleştirmeli

YAKLAŞIK 20 yıldır Ankara'da gazetecilik yapıyorum, bu kadar yoğun bir siyasi arayış dönemi görmemiştim.

Yaklaşık bir yıl önce başlayan yeni arayışlar artık somutlaşmaya başladı. Önümüzdeki dönemin, Türkiye'nin geleceği için belirleyici olacak yeni siyasi oluşum ve birleşmelere sahne olacağını hissediyorum.

Siyaset ve ekonominin içiçeliği iki yönden ve birlikte analiz yapma gereğini ortaya çıkarıyor. Siyasi gelişmelere de daha tepeden bakmanın, tablonun tümünü görmeye çalışmanın, günlük gelişmeleri yerine oturtmakta büyük fayda sağladığı kesin.

İşe bu yönden bakıldığında, aslında şimdi doruğa çıkan siyasi arayışların 1980'lerin ortasında başladığını söyleyebilirim. Daha önceki birikimler sonucu Özal'ın gerçekleştirdiği ekonomik değişimin ilk aşaması, daha oturmaya başlarken ikinci bir revizyon ihtiyacı da kendini hissettirmeye başlamıştı. Özal'ın sermaye birikimi sağlamak için denediği yollar ve ayrıcalıklı yöntemlerin yolaçtığı haksız kazanç ve rekabetin bozulması, ister istemez daha kurallı, eşitlikçi bir piyasa sisteminin arayışını da beraberinde getirdi. O dönemde özellikle ekonomi entellektüelleri bunu dillendirmeye, uygulamada olanlar da kurumlarında bu yönde adımlar atmaya başladı. Turgut Özal da Cumhurbaşkanı olduktan sonra revizyon ihtiyacını hissetti, bu yönde hazırlıklar yaptı ama revizyon planlarını gerçekleştirme fırsatı bulamadı.

Sosyal değişimler, maalesef özlediğimiz kadar hızlı olamıyor...

İşte 10-15 yıl ekonomi entellektüellerinin tartıştığı yeni değişim dönemi, 2000 yılı programıyla birlikte başladı. Görünürde ekonomik değişimi öngören bir programdı ama biliyorduk ki, altyapıdaki bu değişim ister istemez siyasi değişimi de beraberinde getirecek, siyasi değişim ihtiyacını hızlandıracaktı.

DEĞİŞİMLER BİRLEŞİYOR

Daha önce hissetmeye başladığımız ekonomik değişim, şimdilerde siyasi değişim dönemiyle birleşiyor. Kerhen uygulamaya koydukları yapısal tedbirler, yani altyapı değişimi, artık mevcut politikacıların mevcut halleriyle politika yapmalarını imkansız kılıyor. Mevcut politikacılar açısından işin kötüsü; artık bu yoldan geri dönüşlerinin de olmaması....

Kendi varlıklarını tehlikeye atan değişimin kararlarını, farkında olmadan mevcut politikacılar hayata geçiriyor ve yerlerine geçecek kişilerin yollarını açıyorlar.

Devlet Bakanı Kemal Derviş ve DTP'nin müstakbel başkanı Mehmet Ali Bayar'ın hafta sonunda, İstanbul'da aynı platformda yaptıkları konuşmalar, gençlerden gördükleri ilgi, bana bunları düşündürttü. Bayar'ı önceden tanıma fırsatım oldu; çağdaş, birikimli, sosyal ilişkileri kuvvetli bir diplomattı. Derviş'le daha önce tanışmama rağmen son bir yılda düşünce ve bakışını tanıma fırsatım oldu. 'Liberal ve sosyal sentez' olarak adlandırdığı görüşlere, genel olarak katılıyorum.

Derviş ve Bayar'ın yanısıra siyasete soyunan çok sayıda insanı da tanıyorum. Örneğin Hüsnü Doğan ve ekibini de iyi biliyorum. Bunun gibi sağ ve solda çeşitli arayışlar var. Buna karşılık koltuklarına yapışmış sağda ve soldaki liderler malum.

İşte yeni isimlerin yeniliği önümüzdeki süreçte ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Eğer mevcutları istemiyorlarsa farklarını, hem düşünce, hem tavır olarak göstermeliler. Yani koltuk arayışı içinde olmadıklarını, Türkiye'nin geleceğini düşündüklerini halka göstermeliler. Bunun en iyi yolu da gerektiğinde ikinci, üçüncü adam olmayı kabul ederek birleşme ve uzlaşmadan geçiyor.

Eğer koltuk değil iktidar istiyorlarsa; Türkiye'yi çağdaş, dünyanın etkili bir ülkesi haline getirme çabasında ortak hareket etmeliler. Bizce ancak güçlerini birleştiren yeniler ile mevcut politikacılardan bu gerçeği görüp ortak hareket edenler, Türkiye'nin geleceğinde sözsahibi olabilecekler. Bizce ülkenin ihtiyacı da bu...

Zaten, uygun zaman ve yerde, ihtiyaçları görüp yöneterek, lider olunmaz mı?
Yazarın Tüm Yazıları