İrlanda'dan AB'ye

BUGÜN İrlandalılar referandum için sandık başına gidiyorlar. Halk oylamasında ya yeni AB sözleşmesine ‘‘evet’’ denilecek, ya da ‘‘hayır’’.

Malum, Brüksel'de mevcut işleyiş mekanizmalarından Topluluk parlamenterlerinin ülke dağılımına dek Avrupa'nın tekrar yapılandırılmasını öngören bu sözleşme, on beş üye devletin liderleri tarafından ve 2000 Aralığında gerçekleştilen Nice zirvesinde imzalanmıştı.

Dublin ise ‘‘çekince’’ koymuş ve anlaşmayı referandum ertesinde kabullenebileceğini duyurmuştu. 2001 haziranındaki birinci oylamada da sandıktan ‘‘niet’’ çıkmıştı.

Dolayısıyla, aynı soru bugün bir kez daha soruluyor.

Cevap yine ‘‘yok’’ diye şekillendiği takdirde de, yandı gülüm keten helva.

Bazıları bu durumda AB genişlemesinin durmasını öngörüyor ama, ben ihtimal vermiyorum. Çünkü artık ‘‘dönülmez yolun ufku’’ belirdi ve geri adım atılamaz.

Fakat en azından şu kesin ki, minik ada ahalisi ‘‘Nice Sözleşmesi’’ni tekrar redderse söz konusu genişleme belirli bir müddet ertelenecek. Genel süreç de cidden yavaşlayacak.

Sözün özü, eti budu diş kovuğuna kaçmayan mikroskopik bir ülkede alınacak karar, Baltık'tan Okyanus'a ve Kutup'tan Akdeniz'e, bütün bir Avrupa kıtasının kaderini etkilecek.

* * *

‘‘EVET’’ mi, ‘‘hayır’’ mı tartışmasına girmeden burada en önce şunu söyleyeyim, İrlanda'daki halkoylaması tabii ki demokratiktir. ‘‘Avrupa ruhu’’nun da özüne inmektedir.

Çünkü, yapay bir sonuca varabilmek için Ali'nin külahını Veli'ye giydirerek ve derine inmekten kaçınarak imzalanan ‘‘Nice Sözleşmesi’’nde, Yaşlı Kıta kamuoyuna fikir falan sorulmadı. Hatta, gerçek anlamda bir tartışma dahi gündeme gelmedi.

Dolayısıyla da, aslında başkentlerdeki kapalı kutuları değil Avrupa'daki tüm insanların en güncel hayatlarını ilgilendirmesine rağmen bu antlaşma bir ‘‘rical uzlaşması’’ olarak kaldı.

Öyleyse, James Joyce'nin ülkesinde bugün gerçekleşen referandumu, çok az bir ölçekte olsa dahi, yukarıdaki gediğin biraz kapatılması şeklinde yorumlamak gerekiyor.

Fakat bunun ötesinde, ikinci nokta daha da ciddi bir pratik sorunu ortaya koyuyor.

* * *

O da şu ki, özünde gerek şimdiki üyeler, gerekse genişlemeye dahil olması öngörülen devletler, ‘‘Yeni Avrupa’’ için hiçbir şekilde hazır değiller!

Tamam, ortada başkentlerin soyut bir ‘‘siyasi iradesi’’ var ama, buna devamı sağlayacak somut şeyler çok yüzeysel. Sislerin arkasından geliyorlar ve belirsizlik taşıyorlar.

Bir kere, yukarıdaki ‘‘siyasi irade’’ye son derece hayatiyet verilmiş olduğundan, söz konusu genişleme ‘‘aceleye getirildi’’. Araba atların önüne koşuldu.

Bu acelecilikten dolayı da, zaten on beş üyeyle bile zar zor ve ite kaka yürüyen Ortak Pazar mekanizmasında, yirmi beşli, otuzlu bir Avrupa'yı hesaplayan gerçek reform yapılmadı.

Oysa radikal bir yapılanma mutlaka şart ve dediğim gibi, bir ‘‘zevahi kurtarma’’ operasyonu olmanın ötesine geçmeyen ‘‘Nice Sözleşmesi’’ sağlıklı işleyiş getiremez.

Öte yandan, aday ülkelerin büyük bölümü de üye yükümlülüklerinin çok gerisindeler.

Önce iktisadi, sonra hukuki, ardından da siyasi açıdan AB gradosunu tutturamıyorlar.

Daha köprünün altından çok sular akması ve onların yüz fırın ekmesi yemesi gerekiyor.

Ve bunların tümü göz önüne alındığında da, bugünkü İrlanda referandumu ister ‘‘evet’’, ister ‘‘hayır’’ sonucu versin, Yeni Avrupa'nın toparlanmaya gitmesinin bir zorunluluk oluşturduğu, aksi takdirde vahim bir krizin kaçınılmazlık kazanacağıı kesinlik taşıyor.

‘‘Hayır’’ bu virajı hızlandıracak, ‘‘evet’’ ise idare-i maslahat biraz daha sürdürecek.

Bana göre de, ‘‘hayır’’da hayır var...
Yazarın Tüm Yazıları