Very Important Sabıkalı

Atatürk Havalimanı'nın VIP (Çok Önemli Kişi) salonu, Yüce Divan'da 43 yıl hapse mahkum olan eski bakan Mataracı'ya açıldı.

GELİŞMİŞ hiçbir ülkede benzeri olmayan bir uygulama Türkiye'de sürüyor.

Adına da VIP deniyor.

Havaalanlarındaki VIP salonlarından söz ediyorum.

Hangi somut gerekçeye dayanılarak verildiğini bilmediğim bir unvana, VIP unvanına sahip bir grup ‘‘ayrıcalıklı’’ Türk vatandaşı, yıllardır uçaklara bu salondan geçerek biner, uçaktan inince bu salonu kullanarak havaalanından ayrılır.

Onları uçağın kapısında ‘‘özel’’ bir araç karşılar.

Uçağa ‘‘özel’’ bir araç bırakır. Bunların bazıları bakan, milletvekilidir.

Bazıları üst düzey bürokrat, bazıları işadamı.

Dönemin iktidarına yakın kişiler de bu salondan yararlanırlar.

Ancak son rastladığım kişi, her şeyin ve herkesin üzerine ‘‘tüy’’ dikti.

VIP salonundan herkesin yararlandığını görmüştüm de, en ağır suçlardan sabıkalı birinin bu salonu kullandığını görmemiştim.

43 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış ve Şartlı Tahliye Yasası uyarınca tahliye edilmiş bir ‘‘sabıkalı’’, geçen çarşamba günü uçaktan inişinde VIP aracıyla karşılandı ve VIP salonundan elini kolunu sallayarak geçti.

Bu kişi Tuncay Mataracı'ydı. İstanbul’dan Ankara’ya gidiyordu.

Kabinesinden ‘‘hırsız’’ çıkarmakla ünlü Başbakanımız Ecevit'in 12 Eylül öncesindeki kabinelerinden birinde bakan olan Tuncay Mataracı, ‘‘kayırma, usulsüzlük, nüfuz ticareti, görevi suiistimal, görev nedeniyle menfaat temini ve Hazine'yi zarara sokma’’ suçlarıyla 1981 yılında Yüce Divan'a sevk edilmiş ve 1982 yılında Türkiye'nin en yüksek mahkemesi tarafından 43 yıl 10 ay ağır hapis, 787 milyon lira para cezasına çarptırılmıştı.

Mahkûmiyetini Kayseri Cezaevi'nde geçirmekte olan Tuncay Mataracı'nın imdadına 1991 yılında çıkarılan Şartlı Tahliye Yasası yetişince, tahliyesine henüz 33 yıl olan Mataracı serbest bırakıldı.

787 milyon lira para cezasını ise ödemedi ve 1993 yılına kadar kayıplara karıştı.

Daha sonra para pul olunca çıktı, para cezasını da ödedi ve yeniden ‘‘Very Important Person’’ statüsüne girerek VIP salonlarını kullanmaya başladı.

Rezalete bakar mısınız sevgili okurlar!

Adamı bakan yapıyorlar, memleketi soymak için bakanlığını kullanıyor.

Yakayı ele veriyor.

Türkiye'nin en yüksek mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla yargılıyor ve 43 yıl hapse mahkûm ediyor.

Arada çıkan bir yasa ile cezası dolmadan tahliye oluyor ve memleketi soyup soğana çevirmiş bu adamı uçak kapısında VIP aracı karşılıyor.

VIP salonundan geçiyor.

Çünkü bir ara bakandı.

Zannedersin ki, ‘‘şerefli şanlı’’ bir bakanlık yapmış.

Bakanlıkta ülkeyi soymaya aracılık etmiş.

Bakanlıktan Meclis tarafından indirilip Yüce Divan'a gönderilmiş.

Mahkûm olmuş.

Af falan da edilmemiş, şartlı tahliyeden yararlanmış.

Ve VIP salonunda, Türkiye'nin ‘‘çok önemli insanı’’.

Belki de doğrusu bu kimbilir.

Türkiye'nin ‘‘çok önemlileri’’ böyleleri!

Hükümet düşer mi?


GAZETECİYİZ ve her şeyi biliyoruz ya, gören soruyor:

‘‘Hükümet düşer mi?’’

Herkese aynı yanıtı veriyorum:

‘‘İmkánı yok düşmez.’’

Çünkü düşmesi için önce ‘‘olması’’ sonra da ‘‘ayağa kalkması’’ gerekiyor.

Türkiye dizlerinin üzerine çökmüşken, hükümetin ayakta olduğunu düşünmek pek mümkün değil.

O nedenle hükümet düşmez.

Üstüne, ortalık bu kadar karışıkken, zaten yerde olduğunu kimse fark etmez.

Hatta Amerika falan fark ederse tutar bir de kaldırır.

O nedenle hükümet falan düşmez, merak etmeyin.

‘‘Ecevit düşer mi?’’ diye soruyorsanız o başka.

Korumalar tutmasa, Başbakanlık merdivenlerinden günde on kere düşer!

İsim değişikliği yapılsın


ABD, Afganistan'ı varmaya hazırlanırken, daha ciddi bir hazırlık Irak'la ilgili olarak yapılıyor.

ABD dört koldan Irak'ı da bu meselenin içine çekip ‘‘dövmeye’’ hazırlanıyor.

Hani neredeyse Usame bin Ladin'i Afganistan'da gizlice yakalayıp Bağdat'a bırakacaklar, sonra da ‘‘Usame buradaymış. Vuralım Bağdat'ı’’ diyecekler.

Şaka gibi ama gerçek de neredeyse bu kadar abartılı.

ABD, Irak'ı bir şekilde bu işe çekmeye ve vurmaya çalışıyor.

ABD yalan yere bu kadar kanıt üreteceğine Birleşmiş Milletler'e başvursun, Güvenlik Konseyi zoruyla Afganistan'ın adı Irak, Irak'ın adı da Afganistan olarak değiştirilsin.

ABD de gelip ‘‘komşumuz’’ Afganistan'ı yerle bir etsin.

Sen sağ, ben selamet.

Dikkat Mehmet Ali!


TÜRK kamuoyunu ABD'ye yönelik saldırının ardından meydana gelen gelişmelerden daha fazla ilgilendiren tek bir konu var bugünlerde.

‘‘Mehmet Ali Erbil'in düğünü.’’

Her gün televizyonlarda ana haber bültenleri dahil karşımızda tam tekmil Erbil Ailesi.

Eşi, ‘‘yeni’’ ve ‘‘hoş’’ kayınvalidesi, düğünün davetlileri, mönüsü, dekoru, sponsorları.

Zaten televizyon izlediğim yok ama hasbelkader hangi kanalı açayım desem karşımda bu görüntüler var.

Ülkede kriz var, dünyada kriz var, bir tek Mehmet Ali Erbil'de kriz yok.

Bir de üzerine Mehmet Ali Erbil'in kumarda kaybettiği 90 bin doların haberi gelince, olay tadından yenmez hale geliyor. .

Erbil, bu ülkenin yetiştirdiği en büyük yeteneklerden biri.

Müthiş bir sanatçı, büyük bir oyuncu.

Ama yaptıklarıyla ve yaptıklarını haber yaptırma biçimiyle giderek halkın gözünde küçülüyor.

Erbil'in özel yaşamı, sanat ve sahne yaşamına büyük darbeler vuruyor.

Ama galiba kimse kendisini bu konuda uyarmıyor!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Bizim birinci öncelikli meselemizin, herkesin birinci öncelikli meselesi olmak durumunda olmadığını bildiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları