Vergi veren pişman, vermeyen de

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Geçen hafta ‘‘vergi reformu’’ konusu gündeme geldi. Vergi mevzuatında yapılması düşünülen değişiklikler sonuçlanıncaya kadar konuyu tartışacağız. Reform projesi halka sunulmadan bir gün önce, gazetelerde Maliye Bakanlığı'nca yapılan bir araştırma yayınlandı. Araştırma, çeşitli iş ve meslek mensuplarının geçen yıl için beyan ettileri kazançlarının (noterler hariç) ne kadar düşük olduğunu bir tablo halinde gözler önüne seriyordu. Bu tabloya bakan herkes, beyan edilen safi gelirlerin gerçeği yansıtmadığı kanaatine ulaşıyordu, üstelik rakamlar ortalamaydı. Demek ki; matrah küçültme, mükellefler arasında yaygın bir davranıştı.

Eksik kazanç beyanı ‘‘normal’’ olmuşsa, durum da bir anormallik var demektir. Nitekim Maliye Bakanı Temizel, konuyu ‘‘Vay namussuzlar; amma da vergi kaçırmışlar’’ şablonunda sunmadı. Meseleye, bir ‘‘reform gerek’’ anlayışı içinde yaklaştı. Vergi yüzdelerini düşürerek, vergi ödemeyi teşvik ve yaygınlaştırma gereğinden söz etti.

Söz vergiden açılmışken bir iki noktaya daha değineceğim.

1. Bir ülkede halkın ödediği vergilerin toplamı, en geniş anlamıyla devletin yani kamunun harcamaları toplamıdır. (Yıllık hesaplamada, kamu borçlarının artan kısmı düşülür.) Bu ifadenin anlamı şudur: Eğer halkın sırtındaki gerçek vergi yükünü bulmak istiyorsak, tahsil edilen vergileri alt alta yazıp toplamayacağız. Toplamamız gereken, silah alımları dahil, kamunun tüm harcamalarıdır. Bu yapılırsa görülecektir ki; Türk halkı ciddi miktarda vergi ödemektedir.

2. Bir kişinin ödediği vergi, sadece onun gelir vergisi beyannamesinde yer alan rakam değildir. Kişiler doğrudan veya dolaylı olarak KDV, gümrük, emlak, araç, veraset ve hatta, kurumlar vs. vergileri öder. Bunlara ilaveten; sarfettiği elektrik, kullandığı telefon, içtiği içki ve sigara üzerinden de vergi öder. Üstüne bir de enflasyon vergisi verir. Bir toplumda, bir kimsenin hiç vergi vermeden yaşaması mümkün değildir. Herkes az çok bir vergi öder.

3. Bordro üzerinden ücret alanların hiç vergi kaçırmadığı doğru değildir. Pek çok özel şirkette, özellikle orta ve küçük işletmelerde, maaşın veya primin bir kısmını ‘‘açık’’tan almak usuldendir. Bu bir vergi kaçakçılığıdır.

4. Kaldı ki; defaatla yazdığımız gibi, bordro üzerinden maaş alanların ödediği iddia edilen gelir vergisi (stopaj), pratikte ‘‘istihdam vergisi’’dir. Ödeyen ve ödemezse cezaya çarptırılan işverendir. Devlet memurlarının vergisi ise tamamen bir hesap işlemidir. Ortada ‘‘ödenen’’ bir vergi yoktur. Bunları yazmamın amacı, reform tasarlanırken olaylara doğru bakış açısından bakılmasını temindir. Kimse üzülmesin.

5. Vergi vermek kutsal bir ödevdir. Vergi yükünü halka adil olarak dağıtmak da devletin asli görevidir. Ancak devlete düşen daha önemli bir görev daha vardır: O da toplanan vergileri ‘‘israf’’ etmemektir.

Son Söz: Devlet harcaması, kutsal değildir.

Yazarın Tüm Yazıları