Veeee sıra Serra Yılmaz’da...

SAĞ omzumda yırtık var. Ama üzülmüyorum.

Haberin Devamı

Çünkü çok heyecan verici bir yere gidiyorum.

Veeee sıra Serra Yılmaz’da...

Ertuğrul’a fizik tedaviye!

O, “Ağrıyan eklemlerin efendisi”.

Zaten şehirde gitmeyen, onu tanımayan yok. İlk gittiğimde Umur Turagay ve Tamer Yılmaz vardı. Aslı Altan ve Ergün Gündüz’den de uzun dinlemişliğim var.
Sevgilim de bir 15 kere filan gitti. Ve ara ara hâlâ gidiyor. O kadar keyifle gidiyor ki, şüphelendim. Fizik tedaviye gidiyorum diye başka bir yerlere mi gidiyor acaba diye...

Sohbet, geyik, mavra, dedikodu gırla...

E sonunda ben de omuz belasıyla gittim. Ve bugün kim vardı dersiniz?

Serra Yılmaz!

O da dizi için fizik tedavideydi...

AHMET HAKAN VE CÜNEYT ÖZDEMİR KİMDEN ALKIŞ BEKLİYOR?

Birden çantamdan teyp, ağzımdan soru çıkıverdi:

Başörtülüleri görünce öcü görmüş gibi oluyorum dediniz mi demediniz mi?

Evet, dedim, Dedim ama esprili bir şekilde dedim, gülerek dedim. Programı izleyenler bana hak verecektir. O cümleden sonra da pek çok cümle ettim. Aradan cımbızlı çekilmiş bir cümle o. Aleyhimde yazanlar, atıp tutanlar programı görmeden, sonradan da izlemeden fikir beyan etmişler. İzleselerdi, o cümleden sonra söylediklerimi de göreceklerdi. Bütünün içinden cımbızlanmış bir cümle herkesi yanıltmaya yetiyor. Hatta Sibel (Asna) Tweet atmış, sonra söylediklerini neden es geçiyorsunuz diye...

Siz tam olarak ne dediniz...

Söylediklerim şunlar: Herkesin kıyafetine, giyinme biçimine saygı duyuyorum. Herkes nasıl istiyorsa öyle giyinsin. Tabii ben de istediğim gibi giyerim. Ama benim ne giydiğime ne içtiğime de kimse karışmasın!

E bu cümlelerde bir sorun yok. Herkesin söylediği bu zaten...

Bilmem hatırlar mısınız, bir zamanlar Demirel hakkında bir haber çıkmıştı, ‘Namaz kılmayın!’ diye. Şaşırdık kaldık, Süleyman Demirel bu, nasıl böyle bir laf eder diye! Sonradan anlaşıldı ki, adamcağız, “Abdestsiz namaz kılmayın!” demiş. Gazeteci arkadaşlar, “abdestsiz” kelimesini cımbızlı çekip alınca, ortaya bir “medya ucubesi” çıkmış! Maalesef böyle bir ülkede yaşıyoruz.

Çok yazıldı çizildi. Ahmet Hakan da yazmış bugün...  Bozuldunuz mu?

Bozulmaz mıyım? Ona da, Cüneyt Özdemir’e de bozuldum! Çünkü gerçekten bütünden cımbızlanmış bir lafın üzerine yorum yapmışlar.

Peki, “Bana öcü gibi geliyorlar” dediniz mi, demediniz mi!

Dedim demesine ama ben bir hikâye anlattım. Dizim için hastaneye gittim. Hastanede kimse yoktu, çünkü 29 Ekim’di, hastane koridorları bana ürkünç gelir, o bomboş koridorda yürürken karşıma aniden kara çarşaflı biri çıkıverdi ve korktum. Gerçekten korktum. Ve bunu da, “Öcü görmüş gibi oldum!” diye anlattım. Bu da benim hissiyatımdı. Birilerini, bir giyinme tarzını yargılamak için söylemedim. Korktuğumu anlatmak için söyledim. Benzetme olarak. Zannedersem buna da hakkım var. Cüneyt Özdemir de Ferzan’ın filmleri için “marjinal” demiş. Anlamadım niye Ferzan’ın filmleri marjinal oluyor? Neresi “marjinal”?

Ferzan, gay diye olmasın?

İşte ama ne alakası var? Adamın yaptığı filmler “marjinal” değil ki. “Cahil Periler” “main stream” bir film. Prodüktöründen bilmem kimine kadar herkes zengin oldu. Beni sokakta durduruyorlar, “Cahil Periler”de oynadım diye. Bu nasıl “marjinallik”! Ama sen, yönetmenin cinsel kimliğinden dolayı böyle söylüyorsan -ki o yüzden söylüyor- o zaman sen de muhafazakârsın! Özellikle de bu olay bana bu ülkenin gerçekten artık “dönüştüğünün” bir kanıtı gibi geldi. Sonuç şu: Korkmakta haklıyız! Bir laf ediyorsun, üstüne çullanıyorlar, linç etmeye çalışıyorlar! Neden yapıyorlar bunu? Alkış bekledikleri kim? Böyle yaptıkları için kim aferin diyecek onlara... Artık onu da siz düşünün!

Haberin Devamı

‘Veteriner hekimler sütten çıkmış ak kaşık değil!’

Haberin Devamı

BEN de uluslararası ödüller almış bir köpek üreticisi, bir pet shop sahibi ve hayatını köpeklere adamış biri olarak tek suçlunun pet shop sahipleri olmadığını, veteriner hekimlerin de bir sürü yanlış yaptığını söylüyorum.

1- Bu ülkede veteriner hekimlerin eğitim seviyesi yeterli değil. Klinik açabilmek için üniversiteden mezun olmaları yeterli. Uyduruk bir seminere gidip, hemen ertesinde klinik açıyorlar. Daha önce pratikte hiçbir bir kısırlaştırma deneyimi olmadığı halde, artık klinik sahibi olduğu için bir anda hayvanlar üzerinde deneye deneye, bazen de öldüre öldüre tecrübe edinme hakkını kazanmış oluyorlar.

2- Köşenizde yayınlanan ölümle sonuçlanan hayvan öykülerinin bir kısmında veteriner hekimlerin hatası ve tecrübesizliği de söz konusu. Bence kızınızın köpeği için de geçerli bu. O kadar su ve mineral kaybetmiş bir köpeğin antibiyotik verilip eve geri gönderilmesi tedavi açısından doğru bir davranış değil. Hastanede tutulup serum verilmeliydi.

3- Hangi hayvanı veteriner hekime ishal oldu diye götürürseniz götürün size söyleyeceği iki şey var: “Ya gençlik hastalığı ya kanlı ishal.” Çünkü bu ikisi de “viral enfeksiyon”, ölüm riski yüksek hastalık. Dolayısıyla köpeğe bir şey olursa kendilerine kılıf hazırlamış oluyorlar. “Zaten benim yapabileceğim bir şey yoktu” diyorlar. Kurtarırsa de tanrı oluyor, hasta sahibinin gözünde ilahlaşıyorlar.

4- Evet yurt dışından “kaçak hayvan” geldiği doğru. Petshopların kaçak hayvan sattığı da. Ama aynı zamanda “kaçak ilaç” da geliyor. Veterinerler de, daha ucuz olduğu için bu ilaçları satın alıyorlar. Ama ucuz olduğu için etkisi aynı değil. Yani veteriner hekimler, sütten çıkmış ak kaşık değil. Bu söylediklerimi kanıtlayabilirim de.

5- Aynı zamanda veteriner hekimler, kliniklerinde hayvan satışı da yapıyor. Sorsanız “hayır” derler, ama sonra eklerler: “İsterseniz yardımcı olabiliriz!” “Pansiyon yapıyor musunuz?” deseniz, ona “hayır” derler. Çünkü kliniklerini pansiyon olarak kullanmaları yasak. Ama onu da yapıyorlar. “Birkaç kıramadığım arkadaşımın köpeğine bayram süresince bakıyorum!” diyorlar. Kısacası, sistem toptan bozuk…

Haberin Devamı

BİTMEDİ… YER YOK… YARIN DEVAM EDECEK…


 

Yazarın Tüm Yazıları