Ve gemi fareleri terk ediyor

YAZIMIN tezi şu: Türkiye, 80 yıllık bir iddiayı kazanıyor. İddiası şuydu:

Laik bir rejim hem İslam'ın, hem demokrasinin hem de hayat tarzının en büyük teminatıdır.

Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde, çoğu kez hem İslam hem de Batı dünyasında yalnız kalma pahasına bu iddiayı ihtirasla sürdürdü.

Sonunda 28 Şubat günü, iddianın ‘‘doktrinini’’ ortaya koydu.

GLOBAL 28 ŞUBAT

Şimdi bu doktrin, milli sınırlardan çıkarak, evrensel bir doktrin haline geliyor.

1979 yılında Humeyni'nin iktidara gelişinden sonra radikal siyasi İslam, kendi doktrinini ‘‘evrenselleştirme’’ iddiasıyla ortaya çıktı.

Bu iddia, Türkiye'yi bile hırpaladı.

Ama aradan geçen 22 yıl sonunda geldiğimiz nokta şudur.

Kazanan yine Atatürk oldu...

Yanılmıyorsam 11 Eylül'den dört beş gün sonra Ruşen Çakır ‘‘Hürriyet’’ Gazetesi'nde bu olayın adını koydu:

‘‘Küresel 28 Şubat...’’

Malum bazı çevreler, kendilerinden beklenen refleksi hemen gösterdiler ve bu görüşü topa tuttular.

Uçaklı terörün üzerinden üç ay geçti. Bugün dünyada olup bitene baktığımız zaman bu teşhisin ne kadar gerçekçi ve doğru olduğu ortaya çıkıyor.

Artık bunun adını koyalım.

Bütün dünya, tam anlamıyla ‘‘küresel bir 28 Şubat’’ olayını yaşıyor.

Birçok gerçek artık halk tarafından da çok iyi anlaşılıyor.

Türkiye, yıllarca hem kendi içindeki bazı çevrelere, hem de kendi dışındaki bir sözde aydın tipine bu gerçeği anlatmaya çalıştı.

Kendi halkı anladı, ama kendisi hiçbir şeyi temsil etmezken, medyada bunun yüzlerce, binlerce katı güce sahip olan belli bir aydın tipi anlamadı.

Hoş anlasa ne yazardı...

Bütün varlığını, tarifini kendinin bile yapamadığı bir demokrasi anlayışının marjinal rantına bağlamış sözde aydını ikna etmek asla mümkün olamazdı.

Ama Türkiye bugün, mantığı kesin inancına teslim olmamış herkese bunu anlatabiliyor.

Dünya da bundan dersini alıyor.

Dünyanın aldığı ilk ders şu oldu.

Hangisi olursa olsun, dinin siyasallaştırılması, fanatiklerin toplumsal hayata egemen olmasına yol açıyor.

İkinci ders şuydu:

‘‘Başka ülkelerin teröristi bana dokunmazsa, onun yaptıklarını hoş görebilirim.’’

Hayır göremezsiniz. Çünkü o terörist sonunda kaçınılmaz olarak sizi de vuruyor.

SİYASET RANTİYESİ

Önceki gün Almanya'da ‘‘Kaplancı’’ adı verilen çevrelere karşı başlatılan harekát, PKK'ya karşı takınılan tavır ‘‘Ama’’ları olmayan bir terörle mücadelenin başladığının işaretidir.

Üçüncü ders ise başıbozuk bırakılan bir sözde dini eğitimin, sonunda ‘‘militan eğitimi’’ haline geldiğinin anlaşılmasıdır.

Pakistan'ın Taliban hareketine militan yetiştiren dini okulları kontrol altına almaya başlaması bunu gösteriyor.

11 Eylül'den bu yana dünyada olup bitenleri alt alta yazın, göreceksiniz ki 28 Şubat kararları çıkıyor.

Ama bütün bunlardan daha önemli olan bir şey var.

Bütün İslam dünyasında insanlar artık yavaş yavaş dini siyasallaştıran ve bundan siyasi rant elde etmeye çalışan kişi ve çevreleri dışlıyor.

Bütün bunlara bakarak, o ünlü deyişi tersine çeviriyorum:

‘‘Gemi fareleri terk ediyor...’’


Azgın azınlığın küfürleri


İNTERNET'in ‘‘azgın azınlık’’ dediğim kesimi, dünkü yazıma kendilerinden beklediğim ‘‘zarif’’ tepkiyi gösterdi.

Her zaman olduğu gibi, bu tepkiler daha çok galiz küfürler şeklinde oldu.

Onların, fanatiklikten körleşmiş gözlerinin okuyamayacağını bile bile, derdimi bir kere daha anlatayım.

Ben banka suçu sanıkları yargılanmasın demiyorum.

Sadece, o insanlara da ‘‘normal mahkemelerde’’ yargılanma hakkı verilsin diyorum.

Bunu söyleyen sadece ben de değilim. Yargıtay'ın da bu konuda içtihatları var.

Ben, ‘‘tarafsız’’ olması gereken mevkilerde oturanların mahkemeleri etkilemeye çalışmamaları gerektiğini söylüyorum.

Kahve muhabbetinde telaffuz edilebilecek kelime ve kavramların, resmi devlet üslubu haline gelmemesi gerektiğini söylüyorum.

Bunlar, hukukun çok basit kuralları.

Buna hepimizin ihtiyacı var. Ama en çok da duygularını ve tepkilerini kontrol edemeyen insanların var.

Çünkü bu tepkicilik ve infazcılık bir gün onları da mahkeme kapısına düşürebilir.
Yazarın Tüm Yazıları