Vardır elbet bir şiirim

“ŞİMDİ bir yabancı gibi gülümseyen

Tanımadığın bir ülke gibi

Haberin Devamı

İçinde yaşamadığın bir zaman gibi...”

 

Gitgide daha çok (daha sık) Edip Cansever dizeleri getiriyor bu şehir aklıma.

 

Sokaklarında gördüğüm bir şey, artık göremediğim bir şeyi düşürüyor aklıma.

 

Bir kedi görüyorum, ama kuytusuna kediler için hasır serilmiş o "sütlü bahçe" yok artık.

 

At kestaneleriyle bin bir oyun kuran çocuklar da büyümüş, kestane ağacı ise iyice küçülmüş sanki.

 

Budanmış yalnızlıkla, sadece dekoratif; gece sokakları tıpırdatan sesleri/düşüşleri (dalından kopuşları) olmasa, onları da unutacağım.

 

Haberin Devamı

Gördüğüm bir şey, göremediğim bir şey; şeyler doldurmuş etrafımı ve onlar anlatıyor, yabancılaşmayı.

 

* * *

 

Sokak aslında yaşlanmamış da, değişmiş çok.

 

Değişmek, her zaman yaşlanmak değildir ya.

 

Belki ölmüş de dirilmiş ve eski halinin zombisi, “yenisi”.

 

Sabahları çiçekli minderini duvara yerleştirip sigarasını tüttüren, 75'lik manav da "manzara"da yok.

 

Ve ödünç alamıyor annesiz bir çocuk, komşu teyzenin memesini.

 

Artık her fotoğraf natürmort.

 

* * *

 

Parkasından çok sokağını giyinebildiği için mahallenin delikanlısı olan gençler de mart belgesellerinde artık.

 

Ki her belgesel, bir ucundan, bir yönüyle biyografim.

 

Nostalji de değil aslında yüzümüzü döktüğümüz bu ayna; bir yanı özlemse, arka yüzü imkansızlık.

 

Haberin Devamı

Yitirilenler bir gerçek gibi bile gelmiyorsa bugün, giderek flulaşan hafızaysa, sadece hikaye ise, sırrı çatlamış aynaysa, demek ki var bir geçimsizliğim bu şehirle.

 

Ve Attila İlhan’ı anarak, vardır elbet bu halime uygun bir şiirim:

 

Sen benim hiçbir şeyimsin

 

 Yazdıklarımdan çok daha az.

 

 Hiç kimse misin bilmem ki nesin

 

 Varlığın yokluğun anlaşılmaz.”

 

 

Yazarın Tüm Yazıları