Vahşet bu ülkeye bazen Medeni Kanun’la geliyor

500 iğde, 390 kavak, 325 söğüt, 326 kayısı, 5 dut ağacı, toplam 1546 ağaç.

Malatya’nın Yazıhan ilçesinde bu ağaçlar, hukuku uygun biçimde, bir gecede kal ediliyor.

Mahkeme bu ağaçların, asıl sahibine iadesi sırasında, kal’ine karar veriyor. Kal, yani kesmek. Ağaçların kal’ine verilen karar, geçenlerde uygulanıyor ve toplam 1546 ağaç kesiliyor.

Bu vahşet tamamen hukuka uygun. Hem daha önceki Medeni Hukuk Yasası’na, hem de 2001’de kabul edilen yeni yasaya uygun. Hukuka aykırılık yok, ama doğaya ve çevreye tam vahşet.

MADDE 730

Geçenlerde bir TV’de şöyle gelip geçen, sonra kimsenin üzerinde durmadığı bir haber, beni irkiltiyor. Sonra olayın peşine düşüyorum.

Yazıhan’da bir bahçe anlaşmazlığı var. Birileri geliyor, başkalarının bahçesine ağaç dikiyor. Bu yıllarca sürüyor.

Ekilen ağaçlar iğde, kavak, söğüt, kaysı ve dut. Adamlar başkasının bahçesine diktikleri bu ağaçların ürünlerini topluyor ve satıyor. Başkasının bahçesinden para kazanıyor.

Günün birinde, bahçenin asıl sahipleri uyanıyor ve dava açıyor:

"... şu pafta ve parselde yapılan tecavüzün men’ine ve üzerinde bulunan ağaçların, ev ve ahırların kal’ine karar verilmesini talep ediyoruz."

Yani, asıl sahipleri bahçelerini geri istiyor, ama geri alırken, diğerlerinin yaptığı ev ve ahırların yıkılmasını, diktiği ağaçların kesilmesini istiyor.

Nede öyle istiyor? Çünkü, Medeni Kanun’un ilgili maddesi, "tecavüz durumunda, malın asıl sahibine eskiden nasılsa, o şekilde iade edilmesini" öngörüyor.

Yasanın 730. maddesi, zarar gören kişi, durumun eski haline getirilmesini isteyebilir, diyor. Bu madde eski yasada da var, yeni yapılan son yasada da var.

YARGITAY ONAYI

Yazıhan Asliye Hukuk Mahkemesi de, hukuka uygun olan istem karşısında, yine hukuka uygun bir karar veriyor:

"Şu şu paftada gösterilen arazilere yapılan müdahalenin men’ine, şu paftadaki 120 kavak, 26 kayısı, 200 iğde, şu paftadaki 250 söğüt, 100 kayısı ağacının kal’ine, şu paftadaki..."

Ağaçların kesilmesine ve bahçelerin eskiden nasılsa, asıl sahiplerine o biçimde iadesine karar veriyor.

Bu kararlar birlikte, madem eskiden nasıl ise, öyle iade edilecek, toplam 1546 ağaç geçenlerde kesiliyor.

Hukuka aykırı hiç bir şey yok. Karar hukuka uygun. Uygulama hukuka uygun. Üstelik, hukuka o kadar uygun ki, Yargıtay bu kararı onaylıyor. Zaten ağaçlar Yargıtay onayından sonra kesiliyor.

Peki, böyle hukuk insan vicdanına ne kadar uygun? 1546 ağacın kesilmesi, insan vicdanına ne kadar denk?

Örneğin, yargıç ben olsaydım, bahçeyi geri verirken, ağaçların kesilmesine izin vermezdim. Hukuku bu kadar dar yorumlamazdım.

Yargıtay’ın yerinde olsaydım, ağaçların kesilmesinin önlenmesini isterdim.

Ağaçların kesilmesi tam vahşet. Vahşet bu ülkeye her zaman silahla, mayınla gelmiyor.

Vahşet bu ülkeye bazen Medeni Kanun’la geliyor.

Erbakan’a değil TV’lere şaşıyorum

Gözlerİnİ bir o yana, bir bu yana yuvarlayarak, herkesi kendine güldüren sözleriyle, Erbakan Hocamız yine ekranlarda.

Başından ne geçerse geçsin, kendi söylediklerine bazen kendi bile inanmıyor ki, söylediği söze itiraz karşısında, kendi bile gülüyor. Bir araba palavra.

"70 milyonun hepisi (hepsi sözcüğünü böyle telaffuz ediyor) milli görüşçü. 70 milyon milli görüşçü, ama arada başkalarına kanıyor, sonra yine bize dönüyor.

(...) Benim verdiğim konferansa 200 general katıldı, hepisi de milli görüşçü olan paşalarımız benim sözlerim karşısında ağladı.

(...) AKP milletvekilleri şimdi şoktalar, kendilerine gelsinler, yeniden Baba Ocağına dönecekler, zaten onlar milli görüşten hiç ayrılmadılar".

Bunun gibi her cümlesinde, mutlaka bir kaç inci. Hocaya kızmak mümkün değil. Ciddiye alınacak yanı yok. Ben Erbakan’a değil, asıl onu hálá TV’lere çıkaranlara şaşıyorum.

Show için çıkarıyorlarsa, diğer stand-up programları yanında sönük kalıyor.
Yazarın Tüm Yazıları