Uzmanından mukayeseli Türk-Yunan ekonomisi

Yunanistan keyif vermiyor bu dönem. Ekonomisiyle, siyasetiyle, sosyal yapısıyla çok zor günler yaşıyor komşunuz. Ekonomiyle yatıp kalkan bir ülkede biz de uzmanına danışalım dedik...

17. yüzyıldan günümüze Türkiye ekonomilerini konu alan “Sermaye Birikimi ve Türkiye’de Zaman İçinde Küreselleşme” kitabının yazarı ekonomist Yorgo Konstantinidis’e.

Türk ekonomisi için ilk kez bu kadar kapsamlı bir kitap yazdınız...
- Evet 10 yıllık bir çalışmanın ürünü.. Kitabın ana bölümü 1982 sonrasıyla ilgili. Türkiye’deki sermaye türlerini, büyük holdingleri ve yabancı sermayenin seyrini analiz etmeye çalıştım. Türkiye çok dinamik bir ülke. Son 10-15 yılı sürekli olumlu bir seyir izliyor. Güçlü bir sanayisi var. Üretim hem kaliteli hem de rekabet gücü yüksek. Pazarlaması da çok iyi. Türkiye “brand name”.

Yunanistan niye bu krizi yaşıyor?
- Onyıllarca süren bir durumun birikmesi diyebilirim. Yunanistan AB üyesi olmasına ve geçen yıllar içinde AB’den 3 ayrı destek projesi uygulanmasına rağmen gelen paralar gerektiği şekilde değerlendirilmedi. Zihniyet meselesi diyebilirim.

Günümüz Türkiyesi AB üyesi olsa hangi noktaya ulaşır?
- AB ülkeleriyle ekonomik ilişkiler o kadar güçlü ki ekonomik açıdan çok şey değişmeyecek. Bugün AB’nin en güçlü ülkelerinin Türkiye’de dev yatırımları var. Ticari ilişkiler o kadar büyük ki ekonomik açıdan Türkiye AB üyesi sayılabilir.

Peki Yunanistan AB üyesi olmasına rağmen bu noktaya nasıl geldi?
- Yunanistan’da para yarar sağlamayan alanlara harcandı. Türkiye parayı daha doğru yerlerde kullandı. Devletin ekonomide organizasyon zihniyetinin bizden farklı olduğunu anladım. Devlet aldığı ve uyguladığı tedbirlerle sermayeye gerçekten destek oluyor.

10 yıl sonrası için tahmininiz?
- Türkiye’de ekonominin temelleri atıldı ve bu temeller sağlam. Gelecek için olumlu düşünüyorum.

Ya Yunanistan için?
- Çok şeyin değişmesi gerek. Yunanistan’da gelecek için karar verme zihniyeti gereğince gelişmedi.

HALK İSYANI DEĞİL ÇAPULCU EYLEMLERİ

Çarşamba günü yaklaşık 150 bin kişi sokaklara döküldü Atina’da. Hükümetin 30 milyar Euro’luk kemer sıkma ve ek gelir tedbirlerini protesto için. İlk başta herşey barışçı bir gösteri olacağını gösteriyordu. Fakat birdenbire manzara değişti ve polis barikatının karşısına yüzlerini maskeyle mendille gizleyen başka birileri çıktı. Taşlar sopalar uçuştu ve polisten ilk göz yaşartıcı bomba... Sonra ortalık savaş alanına dönüştü.
Atina’da tarih tekerrür ediyordu. 2008 yılında 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un bir polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi üzerine patlayan şiddet olaylarının tıpatıp benzeriydi çarşamba günü yaşananlar. Aynı alevler, tahrip edilmiş dükkanlar, otomobiller...
Üstelik tragedyada bu defa üç ölü de vardı. Bir bankaya molotof kokteyli atıldı. Çıkan yangında biri 4 aylık hamile üç genç insan dumandan boğularak öldü. Dar gelirli, kemer sıkma tedbirlerinden etkilenen üç masum insan...
Katiller kim sorusuna benim cevabım, bir buçuk yıl önce Atina’yı şiddete boğanlar. Kendilerine “iktidar karşıtı” ve “ideolojist anarşist” diyorlar. Sayıları da 700 bilemediniz 1000 kişi. Bu kişilerin dokunulmazlığını bir türlü anlayamıyorum.
Bu arada, çapulcuların bir buçuk yıl önceki şiddet eylemlerini “halk isyanı” diye sunan bazı yabancı medya organları bu defa da aynı hatayı işlediler. En azından bir kere daha Yunan halkına haksızlık ettiler.
Yazarın Tüm Yazıları