Uyandım

MEĞER ne kadar da safmışım.

Erkan Mumcu’nun istifa haberini ilk duyduğumda ‘Mutlaka müthiş bir planı vardır’ yorumunu yapmıştım.

Aslında basit bir akıl yürütmeyle olaya yaklaşmıştım.

Şöyle düşünüyordum:

Genç bir siyasetçi, tek başına hükümet olmuş güçlü bir partiyi ve herkesin rüyalarını süsleyen bakanlık koltuğunu terk ediyorsa mutlaka müthiş bir oyun planı kurmuştur.

Meğer ne kadar da safmışım.

***

Meğer Mumcu’nun, ‘ANAP Genel Başkanı’ sıfatını almak arzusundan öteye gidemeyen bir hedefi varmış.

Demek bütün o gürültü ve patırtının sonunda gelinecek yer burasıymış.

Gittiği yerde en küçük bir umut pırıltısı görsem gam yemeyeceğim.

‘Genç ve akıllı politikacı o ışığın parlamasını sağlar’ diyerek hem kendimi avutacağım, hem de ‘o kadar da saf değilimdir’ deme şansını elde edeceğim.

Ama hayır.

İşte gittiği yer ortada:

ANAP adı verilen ve ağır imaj yıpranması nedeniyle komalık olmuş bir parti.

Öyle bir yıpranmışlık içinde ki, adını duyduğumuzda ağzımızda buruk ve kekremsi bir tat geliyor, gözümüz kararıyor, bir tuhaf oluyoruz.

ANAP dendiğinde bırakın Özal’lı yılların transformasyon devrimini filan, aklımıza Mesut Yılmaz’ın ‘demokratik duruşu’ bile gelmiyor.

Miadını doldurmuş, bitmiş tükenmiş, suni teneffüsle bile yaşaması imkansız hale gelmiş bir parti var karşımızda.

Değil Erkan Mumcu, dünyanın en büyük siyaset dehaları bile bu partiyi diriltemez.

***

İstikrarsızlıklar, krizler, yolsuzluklar, beceriksizlikler, güvensizlikler, iktidarsızlıklar üzerine oturan o eski siyasi yapı, ‘AKP’ adı verilen bir fırtınanın yıkımı altında kalmadı mı?

Kaldı.

AKP fırtınası yeni bir toplumsal ve siyasi yapının ortaya çıkmasına neden olmadı mı?

Oldu.

Yıkımdan en büyük zararı, ideolojisi işlevsiz hale gelen ANAP görmedi mi?

Gördü.

En büyük muhalefet partisi CHP, yeni dönemi anlamadığı ve anlamlandıramadığı için AKP hálá rakipsiz görünmüyor mu?

Görünüyor.

Peki böyle bir ortamda ‘ANAP’ markası ne işe yarayacak?

Mumcu’nun ‘özgürlükçü demokrat’ söylemi, bu ‘komalık marka’ altında kimi ikna edecek?

Ve tabii hepsinden daha önemlisi Erkan Mumcu, bunları benden daha iyi bilmez mi?

Tabii ki bilir.

***

Peki öyleyse işin sırrı nerede?

Bence ‘işin sırrı’ için iki farklı olasılıktan söz edilebilir:

BİR: Mumcu, çok etkili ve derin çevrelerden ‘Sen bırak AKP’yi. Geç bir partinin başına -ki bu ANAP da olur- biz senin arkandayız, merak etme’ türünden bir söz aldı. Bu söze güveniyor.

İKİ: Yapacak başka bir şeyi yoktu ve ANAP’ın dirilebileceğine inanmak zorunda kaldı. Yani kendine güveniyor.

Umarım işin bütün sırrı ikinci ihtimalde gizlidir.
Yazarın Tüm Yazıları