Ünlüyle fotoğraf

Ben bu ünlülere acıyorum, işleri vallahi de çok zor billahi de çok zor.

Herkesin cep telefonu küçük birer fotoğraf makinesine ve videoya dönüştü ya ünlü tayfasının yolda yürümesine imkan yok artık.
İşimiz icabı sokakta, kafede, orada burada ünlülerle yan yana geldiğimizden bu zulmün yakın tanığıyım ben.
Ünlüyü gören, “Bir fotoğraf çektirebilir miyiz” diye telefonuna sarılıyor.
Kadın, erkek, yaşlı-genç fark etmiyor herkeste ünlüyle fotoğraf çektirme merakı.
Üstelik sürekli artan bir dozda hızla yayılıyor bu salgın.
Hiç bunu yapmayacak insanlar bile, madem herkes çektiriyor ben de çektireyim diyerek sıraya giriyor.
Arkası bitip tükenmek bilmeyen bir istek bu...
Sokakta bir yere yetişmeye çalışıyormuş...
Kimin umurunda...
Keyfi yokmuş, canı sıkkınmış kim takar...
Senden önce 50 kişiyle fotoğraf çektirmiş artık sıkılmış...
Banane...
Yanındaki arkadaşıyla bir şey konuşuyormuş, yorgunmuş evine gidecekmiş boşveeer...
İlla fotoğraf çektirilecek.
Sonra o fotoğraf eşe, dosta gösteriliyor, “Bak bilmemkimi gördüm, fotoğraf çektirdim” diye anlatılıyor...
Türkiye’de bir araştırma yapılsa, abonelerin yüzde 80’inin telefonunda en az yi-kötü bir şöhretle yan yana çekilmiş bir fotoğraf çıkmazsa ben de bir şey bilmiyorum.
Ama bu kadarı da fazla artık.
Durumu abarttık.
Bu kadarı en hafif deyimiyle görgüsüzlüğe giriyor...
Bu yüzden ünlü gördüğünüzde cep telefonunuza sarılmadan önce şunu düşünün; Benden önce bugün kaç kişiyle fotoğraf çektirdi acaba...
Makine olsa sıkılmış olabilir...

Problem seyircide

Galatasaray’ın yeni stadındaki ilk lig maçına metroyla gittik, çok rahattı ulaşmak... Dönüş için aynı şeyi söylemem mümkün değil.
Tek seferde 2 bin kişi taşıyor metro. 6 dakikada bir de sefer var.
Daha ne olsun...
Problem seyircide; 10 bin kişinin aynı anda saldırdığı bir yolcu yükünü taşıyacak metro dünyada yok.
Ya girip o izdiham içinde yarım saat ezileceksin ya da yarım saat statta oyalanıp rahat rahat evine gideceksin.
Biz ikincisini yaptık. Kaldı ki Arena, maç öncesi ve sonrası zaman geçirmek için çok uygun bir stat zaten.
Otur bir şeyler ye iç, TV izle, sohbet et...
O televizyonda izlediğiniz izdiham görüntülerini biz stadın içinde kahvemizi içerek izledik.
O sırada Adnan Polat geldi yanımıza:
“Nedir bu acele, keşke herkes sizin gibi yapsa” dedi...
Zaten yollar tamamlandığında bu sıkıntı da kalmayacak. İsteyen istediği zaman elini kolunu sallayarak girip çıkacak stada.

Nazar değdi

Kıvanç Tatlıtuğ’la Los Angeles’a gidiyoruz dedik...
Sanctum’un galasına katılacağız, James Cameron’la buluşacağız dedik...
Önceki gün bir haber geldi;
Kıvanç basketbol oynarken yan bağlarını koparmış yürüyemiyor, koltuk değnekleriyle geziyor...
Dün uçak saatinden iki-üç saat öncesine kadar gelip gelemeyeceği hâlâ belli değildi.
Son anda doktoru izin verdi de yola çıkabildi.
Ama koltuk değnekleriyle Los Angeles’ta ne yapacağız merak ediyorum.
Onu da dönüşte anlatırım artık...
Bu arada birkaç gün köşe kapalı kalacak, bilginize...
Yazarın Tüm Yazıları