Ünlü kadınlar, ünlü erkekler

Dün düşündüm, aslında biz ünsüzler bu ünlü kadınların günahını alıyoruz dedim.

Haberin Devamı

Sanki bizler ak kaşıktan çıkmışız ünlü kadınlara mok atmaya bayılmaktayız.
Ünlüler ya paraları var ya eh güzeller de vuralım onlara, dedikodularını yapalım, kıskanç olduğumuz hiç aklımıza gelmesin, fesatlığın diz boyuna varalım.
Neyse demek istediğim şu... Ünlü kadınlar takır takır aldatılmaktalar.
Hatta çoğuna bunu yaşatan da ünlü kocaları.
Bıkmak, yorulmak bilmez çekirgeler.
Zıp zıp zıp...
Biz olsak ne yaparız, adamın alnını karışlarız.
Eh, onlar ne yapacak, bizim kadar cesur olamayacak, gazete manşetlerine çıkmaktan korkacak.
Zaten demişlerdi diyecek, kesin ah aldım diye düşünecek.
Ünlü adamlar koca bir yüzsüzlükle zıplamaya devam edecek, hatta çok tepeleri atarsa yaşanmış ne varsa ortaya dökecek.
Bizler de hikâyelerin sonunu büyük bir keyifle bekleyeceğiz. Kötülük, kıskançlık dolu
yüreklerimizde.

Haberin Devamı

Güneşe çıkarken aman haaa diyeceğim

-Sakın ola uyuyakalmayın, ben bu hafta sonu kaldım, mahallenin tüm kedileri etrafımda haliyle, beni ciğer sanmakta çok haklılar.
-Güneş ve rüzgârın yaptığı yeni moda bir hastalık var, balon gibi şişiyorsunuz. Benim dudaklar, gözler gitti, ayak bileklerini zor kurtardım, aman ha şaka değil, çok dikkat edin.
-Ha yine dikkat, mesela bir sabah benim gibi çift görerek kalkabilirsiniz. Beş sene önce yaşadım, altı ay şeşi beş dolaştım. Adı Miller Fisher sendromu, yaz aylarında ortaya çıkmaktan çok hoşlanıyor.
-Yine sakın güneşte uyuyakalmayın, dedim ya ben kaldım sonuç hüsran çünkü bin bir zorlukla içime çektiğim göbeği şuur dışı salıvermişim, görüntü evlere şenlik, hakkımda konuşulanlar ise çok daha vahim.
-Ayrıca tatile gidiyorsanız bir bardak bir şey içerken, gözleme, mantı, mangal falan yerken beni de aklınıza getirin lütfen çünkü benim ne zaman o zevke nail olacağım hâlâ belli değil maalesef.

Boru mu bu?

Aynen öyle.
O bir boru.
Üzerindeki de bir hatun. Şaka sandım amma değilmiş.
Arkadaşım aradı Çeşme’den “ay” dedi, “yerlere yatacaksın.”
“Niye?”
“Çünkü hani seninle tanıştırıp başgöz etmek istedikleri işadamı beyceğiz var ya...”
“Eeeeee?”
“İşte o burada.”
“Eee bana ne?”
“Dur, iki dakika dinle.”
“Şimdi şekerim benim önümde kocaman bir boru var.”
“İçkili misin sen?”
“Dur be Ayşe, beni dinle.”
“O adamın sevgilisi boruya sarılmış, en iç gıcıkladığını sandığı hareketlerle boru dansı yapıyor.”
Güldüm, dedim ki “aman kafası iyidir. Gerçi ulu orta bir tuhaf geldi bana.”
“Hahahaa bu mu tuhaf geldi, sıkı dur bakalım, bu kadının başka arkadaşları da aynı dansı yapıyor.”
Hepsi Maçka’da bir yere gidip ders almışlar, boru dansı çok “in” senin anlayacağın.”
“Yeter” dedim, “kapat, içim kalktı valla ama merakımdan da soracağım; kaç boru var orada?”
“Hangisini sayayım şekerim, gerçekten boru olanlarını mı, borudan bozma adamları mı?”
Yoksa sizler hâlâ bu muhabbetten habersiz misiniz ben canım okur dostlarım?

Yazarın Tüm Yazıları