Ünlü gördüm, ünlü!

Mevsim itibariyle son son İstanbul’dan kaçış çalışmaları kapsamında size bu defa yollardan bildiriyorum sevgili uzun yol şoförü Habitus okuru.

Haberin Devamı

Sanma ki sana yurdumun birbirinden güzel şehir ve koylarından bildirecek, hiç keşfedilmemiş bir yere gidecek ve oranın bakir güzelliğinden, hiç kimsenin daha önce yazmadığı özelliklerinden bahsedeceğim.
Yalan tabii. Elbette ben de bulduğum ilk fırsatta kendimi Bodrum’a atacağım. Attım da.
Tamam, biliyorum, bütün yaz boyunca bir gün ama bir gün bile olsun, gazetelerde Bodrum kelimesinin geçmediği bir gün bile olmadı. O sebeple “Ay yine mi Bodrum, yine mi Türkbükü” dediğinizi duyar gibiyim. Korkmayın, Türkbükü’nden bahsetmeyeceğim.
Bu yazıyı aslına bakarsanız, olur da, bugün gazetelerde Bodrum’da görüntülenen birileri olmaz (Allah korusun) diye yazıyorum. Hemen kurşunlarımı sıkayım da günü kurtarayım: Öncelikle, sizin için adeta bir Bodrum paparazzisi acarlığıyla barlar sokağının tam ortasına geniş kenarlı şapkam ve koccaman güneş gözlüğümle oturarak bir araştırmaya imza atmış olduğumu duyurmak isterim. Yalnız yaşadığım hayal kırıklığı tarifsizdi.

Haberin Devamı

Gözüm kör olabilir ama egoma yenilmem!


Çünkü yoldan sadece Sevda Demirel ve mikro köpeği geçti...
Şunu kaydetmeden geçemeyeceğim, kendisi, benim için “ünlü gören insanın hali nice olur” tanımının ta kendisidir. Şu hayatta “Sevda Demirel’i görmek, o görüş anının son derece bilincinde olmak ancak bunu kimseye çaktırmamak” denen bir hadise mevcut. Bu konuda fena halde deneyimliyim, sırf Bodrum değil, İstanbul’da da sokağa çıktığımda Sevda Demirel mikro köpeğiyle karşıma çıkmazsa işim rast gitmez. O yüzden tecrübe konuşuyor.
Bir kere, onu gören herkes, yanındaki arkadaşına dirseği geçiriyor. Dirseği yiyen arkadaş meseleyi anlamazsa sözel açıklama da yapılıyor, ancak temkin elden bırakılmıyor. “Hişt Sevda Demirel... aaa sizin dükkanı kaça kiraladılardı” minvalli cümleler havada uçuşuyor.
Neyse, Bodrum’a geri dönelim. Kimleri gördüğümden bahsediyordum değil mi.
Efendim, Sarnıç’ta Athena üyeleriyle karşılaşıyoruz. Arkadaşlarıyla minderlere yayılmış tavla oynuyorlar.
 Ortamda hiçbir yamuk durum yok. Kimse Athena kardeşlere bakmıyor.
Onlar da bu durumdan rahatlar. Ancak Sevda Demirel sendromu Athena’yı da vuruyor.
Kimselerin onlara bakmadığını sanarak yanılıyorlar!
O anda kadınların bir anda güneş gözlüklerini görünmez hale getirebilseydik, başka yöne bakar gibi görünürken aslında gözbebeklerinin tastamam 45 derece dönmüş olduğunu ve Athena kardeşleri izlediklerini açıkça görebilirdik.
Eh, Bodrum olsun, Cihangir olsun, Nişantaşı olsun, meşhuru çok olan yerlerde durum böyle. Herkes bakar ama kimse baktığının görülmesini istemez.
Bir ilginç enstantane ise ünlü şahısların sağır olduğu yanılgısıdır. Bir kafede yan masada oturan kadın grubu, tek başına oturan çok ünlü oyuncu şahsın arkasından, sanki sözleri asla onun kulağına gitmeyecekmişçesine konuşur...

Gayrı bilimsel veriler

Haberin Devamı

Ünlü görmekle ilgili bir araştırma yapan İngiliz bilim adamları insanların yüzde 48’inin kalp atışlarının arttığını, yüzde 57’sinin en az iki kere göz dikip baktığını, yüzde 5’inin ise hiçbir tuhaflık belirtisi göstermediğini keşfetmiş.
Yüzde beş! İlginç bir bulgu, değil mi? Bence inanlmaz...
Bir de “Ünlüye bakma dürtüsü”nü psikiyatri alanında bir veriye dayandırsam bence çok hoş bir etki yaratabilirdi. Ancak dayandırmayacağım. Başka bir sefere inşallah.
Evet sevgili otoyolların ustası Habitus okuru, bugüne sığdıramadım ama “uzun yol şoförlüğü” meselesine yarın el atacağım.
Zira mevsimin son şansını kullanarak uzun bir yolculukla İstanbul’dan kaçtım. Peki, cebimde neler mi biriktirdim? Bunun için de yarını bekleyeceksiniz...

Yazarın Tüm Yazıları