Unakıtan, otomotiv sektörünü neden HASIM olarak görüyor

"Emre Bey merhaba, ben şu anda araç almak için bekliyorum. Araç hazır, kapora verdim ama bugünlerde hükümetin destek çalışmalarını duydum bekliyorum. Daha ne kadar beklerim, satıcı da beni sıkıştırıyor hemen almam için. Benim ne yapmam lazım?"

Hergün buna benzer yüzlerce elektronik posta ve telefon alıyorum. Otomotiv sektörünün içinde bulunduğu kritik süreci çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Araç alacak müşteri var ama herkes bekliyor. Hükümetin ve bazı kendini bilmezlerin beklenti yaratan açıklamaları nedeniyle, sektör ne yazık ki durma noktasına geldi. Ocak ayının ilk üç haftasında satılan otomobil sayısı 3 bin civarında. Şaka gibi değil mi?

ELDEKİNDEN DE OLUYORUZ

Dilimizde tüy bitti. "Fiyatlar iki yıl öncesinin seviyelerinde. Firmalar stoklarını eritmek için zararına satış yapıyor. Bundan daha ucuza otomobil bulamazsınız" dedik durduk. Hükümet desteklese bile olabilecek indirim tutarlarını açıkladık. Bugün hurda indirimi yapılsa, 2 bilemediniz 3 bin TL indirim olur. ÖTV indirimi deseniz indirim tutarı bin ila 2 bin TL arasında maksimum değişir. Ama zaten bu rakamların da üstünde firmaların indirim yaptığını söyledik. Bir çoğu yüzde 18’lik KDV’yi bile karşıladı. Ama yok, çıkan haberler yüzünden herkes daha fazla indirimi nasıl alırız onun hesaplarını yaparken, elindekinden de olmaya başladı. Çünkü otomobil fiyatları zamlanırken, hükümet cephesinden ise destek adına bir şey gelmiyor. 30 yaş üzerindeki araçlara yönelik hurda teşviğini destekten saymıyorum bile.

Biliyorsunuz Ocak ayının ikinci haftası sektör temsilcileri Ankara’ya gidip, tüm ekonomiden sorumlu bakan ve bürokratlarla biraraya geldiler. Sonra ne oldu, yine basına destek geliyor haberleri sızdı. Bazı basın organları ve denetimin olmadığı internet siteleri yüzünden yine iş yokuşa sürüldü. ’Otomotive destek 19 Ocak’ta geliyor’ manşetleri atıldı ve yine tüketiciler nezdinde bir beklenti yaratıldı. Ama bırakın 19 Ocak’ı ayın sonu geldi ortada sektöre destek anlamında hiçbir şey yok.

ONLARIN İSTEDİĞİ OLMAYACAK

Aslında ortada bir şey var hemde çok vahim. O da Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın tam da kendisinden beklenilen açıklaması. Unakıtan, otomotive destek olunacağını ama onların istediği gibi olmadığını söyledi ve ekledi: "Başka indirimler var. Bu konu Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşüldü, bitti, tamamlandı. Hemen Bakanlar Kuruluna sevki yapıldı" diye yanıtladı. Unakıtan’ın ’onlar’ dediği otomotiv sektörünün temsilcilerinin Ankara’daki taleplerini biliyoruz. Geçici vergi indirimi, 16 yaş üzerine hurda teşviği, sanayide enerji indirimi, yatırım indirimi gibi teleplerde bulundular. Unakıtan bu isteklerin hiç birini yapmayacaklarını söyledi. ’Vergi indirimini ise aklınızdan çıkarın’ diye uyardı. Peki ne yaptılar. Beklendiği gibi hiçbir şey. Yaptıkları sadece 30 yaş üzeri araçlara hurda teşviği getirmek. Yazık 1978 model kamyonlar hurdaya gidecek. Ağlanacak halimize gülüyoruz valla. Biraz daha uğraşsalar Ford T’yi bile bu kapsama alacaklar. Yani sırf birşey yaptık demek için.

Benim anlamadığım hükümetin otomotiv sektörüne neden bu kadar düşman olduğudur. Daha doğrusu Unakıtan resmen otomotivi hasım olarak görüyor. Bu sektör 4 milyon kişiye ekmek veren Türkiye ekonomisinin lokomotifi. 2007 yılından bu yana ciddi dış fazla da veriyor. Yani eskiden, hükümetin bahanesi sektörün dış ticaret açığı vermesiydi. Ama son iki yıldır otomotiv sektörü 12 milyar doların üzerinde fazla verdi. Yani ihracat ithalatın 12 milyar dolar üzerinde gerçekleşti. Diğer taraftan Sayın Unakıtan’ın en büyük gelir kaynağı otomotiv sektörü. Otomotivden alınan ÖTV ve KDV, vergi gelirlerinin neredeyse üçte birini oluşturuyor. Sektör dibe vurdukça Unakıtan’ın cebine giren para da hızla düşüyor. 2008 yılında bu sektöre destek olunmadığı için Unakıtan’ın otomotivden aldığı ÖTV geliri yüzde 55 düştü. Bu yıl bu oran yüzde 80’lere çıkarsa hiç şaşırmasın.

SOSYAL PATLAMA MI İSTENİYOR

Ayrıca işin bir de sosyal boyutu var. Bugüne kadar sektörde 50 bine yakın kişi işsiz kaldı. Bu kişiler bir şekilde 2-3 ay aldıkları tazminatla yaşamlarını devam ettirdiler. Ama kısa bir süre sonra ellerindeki para bitecek. Yeni iş bulma şansları da gittikçe azalıyor. 2009 yılında talebin düşmesine bağlı olarak üretim, ihracat ve iç pazar da yüzde 30’ların üzerinde düşecek. Bu da bir 50 bin kişinin daha işsiz kalması anlamına geliyor. Böyle olunca 100 bin kişi işsiz kalacak. Bu kişiler 400-500 bin kişiyi temsil ediyor. Bu kişiler aç kalırsa olay sokağa taşınacak. Yani sosyal patlama olacak. Tüm bunlara rağmen halen sektöre gerçek anlamda destek olunmamasının mantığı nedir, anlayan varsa bize anlatsın. Hükümetin bu sektörden nefret etmesini sağlayanlar kimler. Allah aşkına bunların açıklanması gerekmiyor mu?

Herkes bir şey istiyor öncelik ise söylenmiyor

Tabi bu gelişmeler olurken sadece hükümeti eleştirmemek, suçu biraz da otomotiv sektöründe aramak gerekiyor. Geçtiğimiz hafta Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin eski Başkanı Yüksel Mermer’le biraraya gelerek, sektörün durumu hakkında uzun bir konuşma yaptık. Şu anda TOBB’a bağlı Türkiye Otomotiv Ticaret Meclisi Başkanı olan Yüksel Mermer, Ocak ayının ikinci haftasında, sektör temsilcileriyle Ankara’ya yaptıkları ziyaretten bahsetti. OSD, ODD, OYDER, TAYSAD ve TOBB’un otomotiv kolu olarak Ankara’da tüm bakanlarla biraraya geldiklerini söyleyen Mermer şöyle konuştu: "2 saatten fazla görüştük. Simit yiyip çay içtik. Herkes kendince bir talepte bulundu. Ama hepsini üst üste koyunca ortaya büyük istekler çıktı. Hükümet bizleri dinledi ve kendilerinden istenen 9 talebi kendi aralarında görüşüp bir sonuca varacaklarını söyledi. Sektör olarak hükümete bu 9 talebin hangisinin öncelikli olması gerektiğini ne yazık ki söylemedik. Böyle olunca da hükümet yetkililerinin hangisine öncelik vereceği konusunda kafaları karışmıştır."

Mermer’in söyledikleri çok açık. Hep söylüyorum, otomotiv sektörü ne yazık ki hálá ortak bir noktada buluşamıyor. Herkes kendi menfati doğrultusunda ön plana çıkmaya çalışıyor. Hürriyet’te yaptığımız otomotiv zirvesinde bile her kafadan bir ses çıkmıştı. Hükümete sunulan pakatte de 9 talep bunu yine ortaya koyuyor. Otomotiv sektörü ne zaman ki, kendi çıkarlarını bir tarafa bırakıp, tek bir payda da birleşir, o zaman hükümet de destek olabilir. Hükümet belki de sektör böyle dağınık olduğu için otomotivi hasım olarak görüyor. Kim bilir.

Otomobili şimdi al, hükümetten destek gelirse aradaki farkı geri öderim

Bayraktar Grubu’nun temsilciliğini yaptığı Japon Subaru’nun Marka Direktörü Çınar Noyan, bana göre son dönemde belki de otomotiv sektörünün tek bir ağızdan yapması gereken çağrıyı yaptı. Herkesin hükümetten indirim gelecek düşüncesiyle otomobil almadığından yola çıkan Noyan, "Tüketicilere sesleniyorum. Bugün Subaru’dan otomobil alın. Eğer hükümetten sektöre destek gelir ve fiyatlar inerse, aradaki indirim farkını size geri ödeyeceğiz. Bu konuda size söz veriyoruz" dedi. Noyan, hükümetin ne yapıp yapmayacağını bilemediklerini belirterek, "Şu bir gerçek müşterilerde hükümetin fiyatları indireceği yönünde bir beklenti var. Bu da satışları durma noktasına getirdi. Böyle bir çağrı yapmazsak bekleme süreci devam edecek. Biz kendi adımıza böyle bir söz veriyoruz" diye konuştu. Noyan’ın müşterilerine verdiği söz çok önemli. Zaten hükümetin destek olup olmayacağının belli olmadığı bir süreçte, taşın altına kendi ellerini de sokup böyle bir hareketi başlatıyor. Bu hareketi otomotiv sektörü topla halde yapsa, şimdiye kadar inanın herşey daha iyi olurdu.

Üretim içimde ukde kaldı her hamlemde savaş çıktı

Bugün otomotiv sektöründe yoluna Çinli Chery ile devam eden Mermerler Grubu’nun Başkanı Yüksel Mermer, otomotiv üretiminin içinde ukde kalan bir konu olduğunu açıkça dile getirdi. Biliyorsunuz son dönemde, Çinli Chery’nin Türkiye’de üretim yapacağı, üretim için yer aradığı yolundaki haberler basına sıkça yansıyor. Bu haberler bana çok gerçekçi gelmediği için şu ana kadar kullanma veya büyütme gereği duymadım. İki yıl önce Çin’de Chery Başkanı ile görüştüğümde "Eğer ileride Avrupa’ya yönelik bir yatırım karar verirsek bu Türkiye olur" demişti. Ama bu açıklamayı tamamen ucu açık, politik bir açıklama olarak değerlendirmiştim. Çünkü yeni bir pazara güçlü girmek için bu tip yatırım haberlerinin de beraberinde gelmesi önemli bir pazarlama taktiğidir. Zaten, daha sonra "Türkiye’de 50 bin adetlik satışa ulaşırsak üretim yaparız" açıklamaları da yapılmıştı. Yüksel Mermer’e de bu düşüncemi aktardım.

Mermer’in bu konudaki yorumu ilginçti: "Bugün ortada Çinli Chery’yle Türkiye’deki üretime yönelik imzalanan bir anlaşma veya protokol yok. Biz sadece ileride böyle bir yatırım olursa içinde yer almak istediğimizi söyledik. Yani biz kendilerine yatırıma hazırız dedik. Çinli yetkililer, şu anda gerçekten bazı bölgelerde yer bakıyor. Hatta Türkiye’ye sık sık gelen Chery temsilcileri otelde kalmak yerine Türkiye’de ev bile tuttu. Bu adamlar büyemek ve Avrupa’ya açılmak istiyor. Üretim için de Türkiye’yi öncelikli ülke olarak görüyorlar. Bu ne zaman olur bilemiyorum ama ben bu gerçekleşirse kendi adıma fırsatı kaçırmak istemiyorum. 40 yıldır Türkiye’de üretim konusunda bir çok fırsatımız oldu ama birtakım sorunlardan dolayı bu gerçekleşmedi. Açıkçası içimde ukde kaldı. 1974 yılında Volvo’nun çekicilerini Türkiye’de üretmek için anlaşma imzaladık. Bu anlaşma çekicilerden sonra ticari araç ve hatta otomobili bile kapsıyordu. Fabrika için yerler alındı, tüm yatırım koşulları sağlandı. Ama Kıbrıs hareketi gerçekleşince Volvo bu yatırımdan vazgeçti. 1980’li yıllarda bu kez Mazda yatırımı gündeme geldi. Ama bu yatırım da Körfez savaşına takıldı. Şimdi önümüzde Çinli Chery yatırımı var. Bu yatırım gerçekleşirse bir parçası olmak istiyoruz."

Çinli araçların beklendiği gibi ucuz olmadığını hatta pahalı bile olduğunu söyleyen Mermer, "Bu markanın temsilciğilini alınca gördük ki, araçlar hiçte öyle söylendiği gibi ucuz değil. Bugüne kadar Çinli Chery için Türkiye’de harcadığımız para 50 milyon doları buluyor. Tüm altyapı yatırımlarını yaptık, büyük ve modern bir yedek parça deposu kurduk. Eğitimler verdik" dedi.

Bu noktada Yüksel Mermer’e, "Siz Türkiye’de isim yapmış önemli bir işadamısınız. Bünyenizde alışveriş merkezleri, oteller, önemli bölgelerde çok değerli arsalar, matkap fabrikaları var. Yani paraya ihtiyacınız yok. Geleceğini ne olacağını bilmediğiniz bir markaya 50 milyon dolar yatırmak risk değil mi. Bu parayı faize yatırsanız daha fazla para kazanmazmısınız" diye sordum.

Mermer’in cevabı çok netti: "Doğru söylüyor olabilirsin. Ama ben daha çok para kazanmak için değil, yeni istihdam olanakları yaratmak için bu işlere giriyorum. Bugün alışveriş merkezimde 2 bin kişi çalışıyor. Satıp yerine plaza yapsam bu işçiler ne yapacak. Çinli Chery’le birlikte 1000’e yakın kişiye iş sahası yarattık. Ben yapmasam, diğer işadamları bu yatırımları yapmasa, işsizliğin önüne kim geçebilecek. Bazı yatırımlar risklidir. Size büyük paralar kazandırmaz ama önemli bir istihdam olanığı sağlar. Ben bunu böyle düşünüyorum."

Chery yeni modellerle Türkiye’de güçlenecek

Chery markasının Türkiye’de henüz bekleneni veremediğini kaydeden Yüksel Mermer, "Şu an sadece iki modelle piyasada yer alıyoruz. 2008 yılında 2 bine yakın araç sattık. 2009 yılında önce hafif ticari modelimiz Taxim’i piyasaya sunuyoruz. Arkasından onay alan 2-3 model daha piyasaya çıkacak. Bunlardan ilki Kima. Ürün gamının artmasıyla Türkiye’deki ağırlımızı artıracağız" dedi.

Mazda benim evladım

Yüksel Mermer, Türkiye’de 22 yıl temsilciliğini yaptıktan sonra geçtiğimiz yıl sancılı bir şekilde ayrıldığı Japon Mazda hakkında da çarpıcı açıklamalar yaptı. "Mazda benim evladım. İnsan 22-23 yıl yanında olan evladı elinden alınınca ne yaparsa bende onu yapıyorum" diye konuşan Mermer şunları söyledi: "Ben Mazda’ya kötülük veya haksızlık yapmadım. Japon şirkete bir kuruş borcum yoktur. Kimseyi yarı yolda bırakmadık. Mazda’nın Türkiye doğrudan gelmesi gayet doğal. Ama bunun bir sebebinin, bizden kaynaklanan bir problemin olması gerekiyor. Sonunun böyle olmaması gerekiyordu.Bizimle masaya oturup bunu anlatmaları gerekirdi. Biz Mazda’ya haksızlık yapmadık ama onlar Türk tüketicisine haksızlık yaptı. Mazda bayilerine haksızlık yaptı." Yüksel Mermer, Mazda markasını hala çok sevdiğini çünkü bir evladı olduğunu belirterek, "Ama ortada bir haksızlık var. Bizi hem maddi hem de manevi olarak haksızlığa uğrattılar. Bu konuda çok büyük bir dava açtık" dedi.
Yazarın Tüm Yazıları