Uluslararası yazı

Ben genelde şovenist bir insan değilimdir. Özellikle pazar günleri enternasyonel yanım daha ağır basar. Hatta bazı pazarlar, karımı Enternasyonal'i bile söyleyerek uyandırdığım olmuştur.Ben aslında son derece enternasyonalist bir adamımdır. Özellikle pazar günleri karakterimin enternasyonal yanı daha ağır basar.Zaman zaman hislerimi abarttığım da olmuştur. Örneğin birkaç kez pazar sabahları eşimi Enternasyonal marşını söyleyerek uyandırdım.Faşist midir nedir bilemiyorum, çünkü bana fena halde kızdı ve bağırdı.Ama olsun ben yılmadım ve taviz vermedim.Bugün de öyle bir günümdeyim işte. Elimde olmadan başka halkları düşünüyorum.Ve tabii ki bu düşüncelerimi size aktaracağım.* * *Bugün ele alacağımız halk Almanlar.Onları bir hafta önce gitmiş olduğum Viyana Balosu'nda hatırladım yine.Şimdi coğrafya ve tarih derslerinden lisedeyken sekiz almış olanlar Viyana balosu ile Almanlar'ın aslında hiçbir alakası olmadığını düşünmeye başlayacaklar, biliyorum.Böyle düşünenler büyük ihtimalle ya liberal, ya da sosyal demokrattırlar buna da eminim.Çünkü Avusturyalılar Almanlar'ın henüz şehirleşememiş biçimidirler ve bu da bilimsel bir tespittir.Yani daha açık dille Alman'ın köylü olan bölümüne Avusturyalı denir.Şu anda onların başka bir ülke sınırları içinde yaşaması da sadece Almanlar'ın gayretiyle olan bir şeydir.Çünkü Avusturyalılar, Almanlar'ın bile tahammülünü zorlayacak kadar sıkıcıdırlar. Artık siz düşünün gerisini.Bu milletin nasıl olup da bir zamanlar imparatorluk kurmuş olduğu da meçhuldür.Büyük ihtimalle palavra atıyorlar bu konuda.Tarihteki bütün imparatorlukların en önemli özelliklerinden bir tanesi, bunlar sonuçta çökse de miras olarak müthiş bir yemek kültürü bırakmalarıdır.Avusturyalılar ise ilk bakışta mümkün değil gibi görünen şeyi başarmışlar ve bu konuda İngilizler'den bile daha geride kalmışlardır.İngilizler en azından hadlerini bildiklerinden ‘Madem biz bir imparatorluğuz ve madem de yemek kültürümüz katiyen yok, o zaman bari Hindistan’ı koloni haline getirelim' diyecek akıllılığı göstermişlerdir.Londra'da 1992 yılına kadar, yaklaşık üç yüz yıl filan, doğru dürüst yemek yenilebilecek lokantaların yüzde 95'inin Hint lokantası olmasının nedeni de budur.* * *Bütün bunları Viyana Balosu'nda aşırı sıkıntıdan ruhum bunalırken düşündüm.Balodayken öylesine sıkılmıştım ki biraz daha kalsaydım orada kurdeşen olacaktım ve İstanbul sosyetesi onlara layık olmayan bir görüntüyle muhatap olmak zorunda kalacaktı.Nasıl sıkılmayayım ki, düşünsenize orada üç saat kaldım ve bu süre zarfında koskoca balonun en önemli olayı Hıncal Uluç'un refakat ettiği bayanla yaptığı valsti.Onları dans ederken gördüğümde ilk önce Hıncal'ı Vulcan gezegeninden gelmiş olan bir bayanı salondan zorla götürmeye çalıştığını zannettim.Panikledim. Onun olmadığı bir dünyanın şimdikinden daha da anlamsızlaşacağını kavradım aniden.Gerçi Hıncal Uluç o anda gülüyordu ama ben onun imdat isterken bile kahkaha atacağı yolunda bir önyargıya sahip olduğumdan, paniğimi azaltmadı gülüyor oluşu.Tam bu trajik olaya müdahaleyle onu kurtaracaktım ki kadının düpedüz bir dünyalı olduğunu, sadece kıyafetinin değişik olması nedeniyle olayı tamamen yanlış algıladığımı anladım.Bu kıyafeti gördüğüm de iyi oldu, böylece Avusturya İmparatorluğu'nun çökmeyi çok da hak etmiş olduğuna karar vererek içim rahatladı. * * *Almanlar ise biliyorsunuz ne yapıp etseler de bir türlü çökemiyorlar.Sınırları içine 2 milyon Türk'ü bir anda aldılar, bu travmatik olay bile onları çökertmeye yetmedi.Tuhaf insanlar bu Almanlar.Ben bunu dört yıl önce fark ettim.Ankara'da bir bayan arkadaşımız var. O Alman kültürü almıştır.Kendisi saat 24.00'ten sonra tuvaletin sifonunu çekmez.Ona Almanya'da böyle öğretmişler ve ben eminim ki bu konuda Almanya'da kapsamlı bir kanun veya en azından bir kanun hükmünde kararname vardır.Sifon nasıl, ne zaman ve hangi şartlar altında çekilecek bütün bu konular o kanunun kapsamlı maddelerinde işlenmiştir.Ve yine eminim ki bu kanuna uymayan insanları polis geceyarısı gelip tutukluyordur.Almanlar bu tür kanunlar olmadığı takdirde yaşamı nasıl sürdüreceklerini katiyen bilemiyorlar.Alman futbol takımının azgelişmiş ülke futbol takımlarıyla yaptıkları maçlarda tuhaf şekilde yenilmeleri de işte bu nedenledir.Çünkü Almanlar başta kendilerine öğretilen kurallarla top oynuyorlar. Karşıdaki takım azgelişmiş olduğu ve kural tanımadığı için maçın daha beşinci dakikasında Alman takımı şaşkınlıktan topa trene bakan inek gibi bakmaya başlamakta ve tabii ki de golü yiyivermektedir.Bu ülkede şarap da üretiliyor.Ama ne yazık ki şarapların etiketine bakarak hangi şarabın kaliteli olduğunu anlamak mümkün değil.Çünkü bu konuda da 1971 yılında bir hukuki düzenleme yapmışlar.Ve o gün bugündür Alman şaraplarının hangisinin ne ifade ettiğini bilebilen tek bir kişi bile kalmamış ortalıkta.Şarap uzmanları 27 yıldır o son derece karmaşık kanunun hükümlerinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmaktadırlar.Eğer bu konuda espri yaptığımı zannediyorsanız fena halde yanılıyorsunuz, bunu da bilin.
Yazarın Tüm Yazıları