Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok

Güncelleme Tarihi:

Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2017 14:41

Gülben Ergen bu hafta, çocuk edebiyatının Türkiye’deki en önemli isimlerinden Gülten Dayıoğlu ile buluştu ve Dayıoğlu’nun yazar olma hikayesinden kurduğu vakfa kadar bilinmeyenleri dinledi.

Haberin Devamı

Gülten Dayıoğlu... 

Çocukluğumuzun en güzel anısı. Çocuk edebiyatının en zarif, en naif, en unutulmaz isimlerinden.
Evine konuk olduğum Gülten Hanım'ın tarifsiz nezaketini hiç unutmayacağım.
82 yıllık hayatına 82 kitap sığdırmış. Hâlâ da yazmaya devam ediyor...
Gülten Dayıoğlu’nun mütevazı duruşu insanı büyülüyor. 

◊ Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı bu yıl 10. yılını kutluyor. 10 yıl içinde neler yaptınız?
- Vakıf benim 30 senelik bir hayalimdi. 10 yıl önce kurduk. Vakıfta hazırlanan yönetmelik doğrultusunda hedeflerimize doğru koştuk. Amacımız çocuk ve gençlik edebiyatına nitelikli yeni eserler kazandırmak ve nitelikli yazarları bulmak. Ben gençken kolumun altında dosyamla Cağaloğlu’nda çok gezdim. Yanımda 4 yaşında çocuğumla yayınevlerine giderdim. “Ben yazarım, yazdıklarımı okur musunuz” derdim. “Bırak git” derlerdi ya da hiç yüzüme bile bakmazlardı. En sonunda bir yayınevi bastı ve ondan sonra devam ettim.
◊ Kaç yaşındaydınız o zamanlar?
- İlk kitabım “Bahçıvan’ın Oğlu” 1963 yılında basıldı. 28 yaşındaydım. 1959 doğumlu büyük oğlum 4 yaşındaydı. O dönemlerde çok tanınmış bir yayınevi sahibinin kapısını çalmıştım. Bana baktı ve “Kızım sen ne dolanıp duruyorsun buralarda, hayatta herkesin yapmak istediklerini yapmışsın. Öğretmen olmuşsun, evlenmişsin, anne olmuşsun daha ne istiyorsun” dedi. Gözlerim doldu. Çam devirdiğini anlayınca “Otur” dedi. Eserlerimi okudu. “Sende iş var, şuraları değiştir geri gel, basalım” dedi. Bir daha adımımı atmadım oraya.

Haberin Devamı

EŞİM, ÇOCUKLARIM VE TORUNLARIM AVUKAT
◊ Vakfınızda yeni yazarlara bu yüzden mi ağırlık veriyorsunuz?
- Evet. Benim çektiklerim o kadar içime işlemiş ki yeni yazarların aynı şeyleri yaşamasını hiç istemedim.
◊ Vakfınıza herkes başvurabiliyor mu? Kriterleriniz neler?
- 18 yaşını dolduranlar başvurabilir. Başvuruda gönderilen eserin basılmamış olması, Türk dilini özenle kullanması, çocukların ruhsal yapısını olumsuz etkileyecek örneklerin olmaması en önem verdiğimiz konular. Zaten bunlar vakfımızın yönetmeliğinde yer almakta. Yönetmeliğimiz başta Talat Halman, Doğan Hızlan olmak üzere birçok değerli hocalar, yazarlar tarafından oluşturuldu. Çok emek harcandı. Ödül verilecek yazarı ve eseri jüri seçiyor. Onlar da kendi alanlarında uzman isimler.
◊ Jüride neden yoksunuz?
- Açıkçası olmak istemedim. Ben zaten ölüp gideceğim. Ben gidince o taş eksilmiş olmasın. Adım hatıra olarak kalsın. İki oğlumuz, üç torunumuz var. Onlar da vakfı çok sahiplendiler.
◊ 10 yılda kaç ödül verdiniz?
- Şu anda 11 kitap oldu. 13 Mayıs Cumartesi günü 12. ödülümüzü vereceğiz.
◊ Vakfınıza bağış kabul ediyor musunuz?
- Bağış kabul etmiyoruz. Eşimin çevresinden ”İzin verin biraz destek olalım” diyenler var. “Hayır” diyoruz. Kazanana 8 bin lira veriyoruz. Kendi imkanımızla. Törenlerimizi her sene Anadolu’da bir üniversitede yapıyorduk. Bu sene 10. yılımız olduğu için İstanbul’da yapalım istedik.

Haberin Devamı

Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok

BABAM, ANNEMİ
ÇILDIRTMAK İÇİN
BENİ KAÇIRIRDI
◊ Eşiniz ne iş yapıyor?
- Eşim de avukat. İki oğlum ve üstelik torunlarımın ikisi de hukukçu. Ben de hukuk fakültesini yarım bıraktım. Dışarıdan sınavlara girerek öğretmen oldum.
◊ Çok huzurlu bir kadın olarak görüyorum sizi...
- “Yaşadıklarım ve Düşlediklerim” kitabımda anlatıyorum. Belki de çektiklerimle demirin dövülmesi gibi böyle huzurlu bir hale geldim.
◊ Zor şartlarda mı yaşadınız?
- Çocukken 2 yıl köyde yaşadım. Elimize birer odun verirlerdi. Öyle okula yürüyerek giderdik. Karartma gecelerinin yaşandığı zaman. Ödevimi masa olarak kullandığım yastığın üzerinde yapardım. Diz boyu kar olurdu. Yürüdükçe ayakkabımın altında kar katmanları birikiyordu. Sürekli yere devriliyordum. Bir kadın geldi yanıma, ayakkabımı çıkardı, duvara vura vura altındaki karı temizleyip geri verdi. Unutmadığım bir anı da köydeki masal analarıydı. Her akşam gaz lambasının çevresinde toplanır masal dinlerdik.
◊ Anne-babanızla iletişiminiz nasıldı?
- Ben 3 yaşındayken babam başkasına aşık olup gitmiş. Babamı kırk yılda bir görüyorduk. Zaman zaman annemi çıldırtmak için beni kaçırırdı. Annem 15 yıl inat etti nikahını vermedi. Annem dirençli bir Anadolu kadınıydı.  

Haberin Devamı

KİTAPLARIMI YAYINEVİNE VERMEDEN ÖNCE
6 KEZ OKURUM

◊ Genç yazarlardan kimleri beğeniyorsunuz?
- Yorum yapmak istemiyorum. Öyle yazarlar var ki üç kitapla kartvizit bastırdılar. Hemen olsun istiyorlar ama hemen olmuyor. En beğendiğim yazar da bile itici bir kibirle karşılaştım. Çok kötü oldum. Hepimizin kusuru var. Yontula yontula yaşamayı öğreniyoruz.
◊ Yazar olmak isteyenler eminim size danışmak istiyorlardır...
- Yazarlık sorularak öğrenilmez. Bana e-mailler gönderiyorlar. Çok ince bir dille anlatıyorum. “İçinden ne geliyorsa yaz sonra oku, beğenmeyeceksin, bir daha yaz, yine oku” diyorum. Ben hâlâ bir kitabı yayınevine vermeden önce 6 kere okuyorum.

Haberin Devamı

DİL
KONUSUNDA
DÖKÜLÜYORUZ

◊ Dil konusunda az önce Türk dilini özenli kullanın dediniz. Bu konuda sizce neler yapılmalı?

- Vakfın kuruluş amaçlarından biri de bu. Düzgün Türkçe ile yazılmış nitelikli kitapları çocuklar okursa kendi hayatlarında da bu dili benimseyip kullanacaklardır.
◊ Çocukluğunuzda en sevdiğiniz karakter kimdi? Mesela benimki Heidi’ydi…
- Beni Pollyanna çok etkilemişti.
◊ Ne kadar güzel… Şimdi ki çocukların kahramanları Iron Man, Batman ya da bunun gibi şiddet içeren karakterler…
-Bilgisayar oynayan çocuklardan “Kaç kelle uçurdun” diye soru soranlara tanık oldum. Ama yine de yeni kuşaklardan umudumu kesmiyorum.

Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok

Haberin Devamı

Kitap okumayanlar tek kanatlı kuş gibi

◊ Eğitim sistemini nasıl buluyorsunuz? Kitaba eğitim sistemimizde yeterince yer veriliyor mu?

- Kitap okumayanlar tek kanatlı kuş gibidirler. Eğitimle geliştirebilecekleri ikinci kanatları olmadıkça uçamaz ve diplomalı işsizler olarak hayatın içinde kaybolur giderler. Eğitimin en etkin aracı kitaptır. Düzenli kitap okuyanlar başta dilleri olmak üzere kültür altyapılarıyla ve duruşlarıyla zaten yıldız gibi parlarlar.
Ülkemizde öğretim var, eğitim yok. Eğitim sadece aileye yıkılmış durumda. Ailenin de kendine kadar eğitimi zaten. Bunun ayıbı yok. Hepimiz öyle yetiştik. Çocuklar öğretimle hayata atılıyor. Haldır haldır sınavlara hazırlanıyorlar. Diplomaya erişiyorlar. Bununla da yetinmeyip yüksek lisans yapıyorlar. Ve doğal olarak bu çabanın karşılığını almak için büyük holdinglerde iş aramaya yöneliyorlar.
◊ Sonra ne oluyor?
- Holding bakıyor özgeçmişi çok parlak ve görüşmeye çağırıyorlar, başvuru sürecinde tuzaklarla örülmüş sorular yöneltiliyor. Mesela “Ekmek ne kadar, evde hangi gazeteleri okursunuz, hangi kitapları okudunuz” gibi sorular soruluyor. Ekmeğin fiyatını bilmeyen, kitap okumayan çok aday olduğunu öğrendim. Hedefleriniz nedir sorusuna ise gençler çoğunlukla “İşe gireceğim, elim ekmek tutacak, evlenip yuva kuracağım, sonra ev alırım sonra da ayağımı yerden kesecek bir araba almayı hedefliyorum” diyor. Dünyası bu.
◊ Neden yetişkinlere değil de çocuklara ve gençlere yazdınız?
- Aslında kadın ve çocuk sorunlarını işleyen kısa öyküler yazarak başladım. Öğretmen olduktan sonra ilk olarak Kasımpaşa’daki Piyalepaşa Okulu’na atandım. Öğrencilerim beni çok severlerdi çünkü hiç kimse onları önemsememişti. Sonra da 8 sene Selim Sırrı Tarcan’da ve 7 sene Talatpaşa İlkokulu’nda öğretmenlik yaptım. O yıllarda kalemimi çocuk edebiyatına yönelttim. Bu arada önce Cumhuriyet sonra Milliyet’te eğitim-öğretim makaleleri yazacak kadar mesleğimi içselleştirmiştim. Fakat eşim, tek bir dalda yoğunlaşmam için beni uyardı. “Toz şekeri gibi dağılırsın” dedi. Haklıydı. Çocuk edebiyatında karar kıldım. O dönemler çocuk edebiyatı kavramı bıyık altından gülünüp geçilecek nitelikteydi. Ben direndim. Şimdi 82 yaşındayım ve 82 kitap yazdım.

 ‘YOKSA SEN MİSİN?’ ROMANIM 16 SENE SÜRDÜ 

◊ Yazmakta en zorlandığınız kitabınız hangisiydi? 

- Her kitabın zorluğu var. “Yoksa Sen misin?” adlı romanım tam 16 sene bekledi. Onun üzerine nice romanlar yazdım. O roman için Türki Cumhuriyetlere seyahat ettim. Şamanlar üzerine araştırmalar yaptım. Ama kitabı bir türlü ele alamadım. Sonunda eşim dayanamadı ve “Gülten hadi bitir artık, senden sonra kimse tamamlayamaz, ruhunu sen biliyorsun kitabın” dedi. Bunu birçok kez söyledi. Ben de 2016’da kitabı tamamladım.

Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok

YÜREK SICAKLIĞIMIZIN AZALMASI UMUDUMU KIRIYOR

◊ Kaç kuşak çocuk gördünüz?
- Üç kuşak bitti. Şimdi dördüncü kuşak.
◊ Baktığınız zaman sizi en üzen ve umudunuzu yükselten değerler neler?
- Umudumu kıran şey toplumda yürek sıcaklığının azalması. “Fadiş” adlı romanım yürek sıcaklığını tavında tutar. Sevgi, merhamet, yardımlaşma duyguları çok önemli. Özellikle uygar ülkelerde yürekler soğumuş. Sokakta ölüyorlar dönüp bakan yok. Umudumu yükselten şeyse toplumsal temelimizi yıpratsa da çocukların teknolojiye olan ilgileri; çünkü doğru kullanılırsa bizleri bir yerlere taşıyacağına inanıyorum.
◊ “Gelecek kuşaklara borcum var” diyorsunuz… Yazdığınız onca kitapla ödemediniz mi sizce borcunuzu?
- Sadece çocuklara değil bu dünyaya olan borcumuz hiçbir zaman ödenmez. Bu borçlanma bilincinin çocuklara da kazandırılması düşlerimden biri.
◊ Yazdığınız öykülerinizi ilk çocuklarınıza mı okurdunuz?
- Çocuklarımı uyuturken öykülerimi onlarla birlikte kurgulardım. Bazen yazdıklarımı öğrencilerime de okurdum. Ve öykünün sonunu getirmelerini isterdim. Onlar iyi hikâyeyi hemen karşıdan kapar, yavan olanına da başlarını çevirirlerdi.
◊ Romanlarınızı hiç neden film olarak görmedik?
- İçime sinecek bir proje gelmedi. 

Gülten Dayıoğlu : Ülkemizde öğretim var eğitim yok

Sinefil'e slogan bul, biletleri kazan!

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!