Ülke gündemi çalışanları nasıl etkiliyor?

Güncelleme Tarihi:

Ülke gündemi çalışanları nasıl etkiliyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2015 18:32

Terör olayları, şehit haberleri, mültecilerin dramları ve ekonomideki kötüye gidiş hepimizi umutsuzluğa sevk ediyor. Bu gündemden çalışanlar da doğal olarak etkileniyor. Moral bozmamak, çatışmalara sebep olmamak için şirketlere ve yöneticilere de görev düşüyor. Sıkıntıları paylaşmak adına yardım kampanyaları düzenlemek, ekonomik açıdan sorunu gidermek için karamsarlığa düşürecek söylemlerden kaçınmak alınabilecek ilk önlemlerden.

Haberin Devamı

Ülke gündemi çalışanları nasıl etkiliyor
Terör olayları, Suriyeli mültecilerin dramı, hükümet kurulamaması, ekonomomide kötü gidişat, işsizlik... hepimizi üzüyor, karamsarlığa sevk ediyor. Hepimiz birşeyler yapmak istiyoruz ama kendimizi çaresiz hissediyoruz. Çalışanlar da doğal olarak bu olaylardan herkes gibi etkileniyor. İşyerinde, sosyal medyada sürekli ‘tatsız’ konuları paylaşıp, karamsarlığımızı körüklüyoruz, canımız işe gitmek istemiyor, bu durum tempomuzu, verimliliğimizi de etkiliyor.

Çalışanlar açısından bu dönemi yönetmek, şirketlere ve yöneticilere düşüyor. Ekonomik kriz dönemlerinde kullanılan dile dikkat edilmeli, karamsar bir tablo çizilmemeli ; bu arada yaşanan acı olaylar karşısında insanların kendilerini faydalı hissetmelerine yardımcı olmak da önemli.

Prof. Dr. Acar Baltaş, “Vicdan sahibi bir insanın, yakın ve uzak çevresindeki olaylardan ve çekilen acılardan etkilenmesi çok doğaldır. İnsan çok geniş bir çevreden etkilenir. Ancak çok sınırlı bir çevreyi etkileyebilir. Acılar ve sıkıntılar, insanları birleştirir. Dolayısıyla sıkıntıları paylaşmak, başarabiliyorsak sıkıntı ve acı yaşayan insanlara çeşitli yollarla destek olmak, insana etki yarattığı ve değerli olduğu duygusunu yaşatır” diyor.

Yardım yapmak işe yarayabilir
Şirketlerin bağlılığın güçlendirilmesi ve kurum değerlerinin hayata taşınması için bu tür olayları çok güçlü bir fırsat olarak kullanılabileceklerini söyleyen Prof. Dr. Baltaş, “Şirketler çalışanlarını, acı ve sıkıntı çeken insanların, yaşadıkları sıkıntıyı hafifletmelerini sağlayacak eşya, gıda gibi yardımlar yapmaları için bir sivil inisiyatife yönlendirebilir. Bu yardımların çalışanlar tarafından sadece maddi katkı sağlayarak değil, imkan olduğu durumlarda doğrudan yerine ulaştırılarak yapılması daha uygundur. Böylece hem çalışanlar duygu ve moral olarak yükseltilir hem de kurum içindeki arkadaşlık ve dayanışma güçlendirilir. Ayrıca kurumun saygınlığı kişilerin gözünde yükseltilirken şirkete de bağlılık artar” diyor.

Ekonomik gidişat stres ve kaygı yaratıyor
Uzman psikolog Nazım Serin, özellikle ülkenin ekonomik gidişatıyla ilgili olumsuz haberlerin çalışanlar açısından daha çok stres ve kaygı verici olduğunu söylüyor: “Çünkü bu tür haberler çalışanların direkt işleri ve ayakta kalma çabaları üzerinde tehdit oluşturuyor. Bu durumda çalıştıkları iş yerindeki olumsuz söylentilere, özellikle küçülme, maliyet azaltma gibi haberlere duyarlılıkları artıyor. Böyle dönemlerde iş bulmanın daha da zor olacağına dair algılar kişileri para biriktirme, bazı harcamalardan vazgeçme, uzun süreli plan yapmama gibi çeşitli önlemler almaya yöneltiyor. Bu nedenle finansal açıdan çalışanı umutsuzluğa düşürecek söylemlerden kaçınılmalı. Ülkede olup biten olumsuz olayların işyerinde sıklıkla konuşulması, farklı politik bakış açısına sahip çalışanlar arasında çatışmalara yol açabilir. Ekip dinamikleri bu çatışmalardan olumsuz etkilenerek çalışanların motivasyonunda düşmeye neden olabilir. Farklı dünya görüşüne, siyasi tutumlara sahip insanların kendi aralarında oluşabilecek çatışmalar karşısında şirket vizyonunu, değerlerini ve iş hedeflerini öne çıkaran bir yönetim tarzı sergileyerek ekip olma bilincini öne çıkarmak” diyor.

Sosyal medyadaki paylaşımlara dikkat
Ülkede yaşanan olumsuz olayların sosyal medyada yer alış şekli çok daha moral bozucu oluyor. Sosyal medya her görüşten insanın her tür manipülasyonuna, kitleleri kışkırtıcı amaçlarına çok daha açık. Nazım Serin, sosyal medyanın kişilerin ruhsal açıdan örselenmelerine daha da elverişli bir zemin oluşturduğunu, bu nedenle bu mecralarda görüş belirten herkesin sorumluluk içinde davranmasına, yaptıklarıyla başkalarına zarar verebileceğini göz önüne alarak hareket etmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Hümanist liderler fark yaratacak
Flow Coaching International Akademik Direktörü Talyaa Vardar, depresyon ile travmanın ülkecek toplumsallaştığı bir dönemden geçtiğimizi, çalışanların da bu psikolojinin içinde ‘çalışsam ne olur?’, ‘ne için?’, ‘ne işe yarıyor ki’ gibi sorgulamalara başladığının altını çiziyor. Ülkemizde, insanların en çok hayata ve birbirine güvenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen Vardar, “Çalışanlarımıza bu güveni vermekle işe koyulabiliriz. İşin ve projelerin devam etmesi lazım ki insanlar hayatın normal rutininde güven bulup, kendilerini emniyette hissedebilsinler. Birlikte sanat yapmak, yemek yapmak, spor yapmak, meditasyonlar, eğitimler organize etmek “biz” duygusunun altını çizerken, insanları rahatlatacak ve zihinleri pozitif duygulara geri çekecektir. Ayrıca, iç iletişimde de bazı müdaheleler işe yarayacaktır. Örneğin, toplantılarda ve sunumlarda sadece riskleri değili yapıcı ve olumlu gelişmeler ile fırsatları da vurgulama, başarıları takdir etmek zamanı. Bu dönem, insana yatırım yapma ve hümanist liderliği öne çıkarma zamanı. En tepedeki kişinin dahi çalışanları için özel zaman yaratması gerekiyor. Çalışanlarınıza düzenli e-maillar yazın, olumlu gelişmeleri sürekli ve ısrarla vurgulayın, Bu dönemde yapılacak en kötü şey, omuzları düşürüp vazgeçmek olur ki bu sadece karamsarlığı besler, ateşi körükler” diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!