Güncelleme Tarihi:
UĞUR MUMCU FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Ingiltere’de geçirdiÄŸi bir yıl kendisine birçok deneyim kazandırdı. Yabancıların Türkiye’ye bakışını gözlemlemiÅŸ ve küçümseyen bu bakışı beÄŸenmemiÅŸti. Yurda döndükten sonra, 1969 yılında Hukuk Fakültesi’ne asistan adayı oldu. Yine aynı yıl kendisi için avukatlığın artık bittiÄŸine karar verdi ve verdiÄŸi dilekçeyle barodan kaydını sildirdi. Ocak 1970’de dolan adaylık süresinden sonra Hukuk Fakültesi’nin idare hukuku profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı olarak resmen göreve baÅŸladı. Aynı yılın baharında Ilhan Selçuk "Devrim" gazetesindeki yazılarını kesmiÅŸti. DoÄŸan AvcıoÄŸlu UÄŸur Mumcu’dan bu köşede yazılar yazmasını istedi. Gazetenin yazıiÅŸleriÂmüdürüÂde Hasan Cemal’di ve Çetin Altan, Ilhami Soysal, Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca, Uluç Gürkan, Altan Öymen, Sadun Aren, Ilber Ortaylı ve Güngör Dilmen gibi tanınmış kiÅŸiler yazıyordu. UÄŸur Mumcu da 24 Mart 1970’ten baÅŸlayarak bu grubun arasında yer aldı. Arada bir "Cumhuriyet" ve "Devrim"e yazdı.
12 Mart muhtırasıyla Demirel hükümeti istifa etmiş ve Nihat Erim hükümeti kurmakla görevlendirilmişti. Böyle bir siyasal ortamda akademik çalışmalarını aksatmadan gazete ve dergilerde de yazmayı sürdüren Uğur Mumcu 12 Mart uygulamalarını kaygıyla izleyenler arasındaydı. 12 Mart’ın aydınlara yönelik baskıcı tutumundan onun da payına düşeni alması kaçınılmazdı. Bir gün evine gelen askerler kitaplarıyla beraber onu da tutukladı. Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, Dev-Gençlilere destek vermekle suçlanıyordu. 12 Haziran 1971’de tutukluluğu kaldırıldı.
Fakültedeki görevini aksatmadan yazılarına devam ediyordu. "Devrim" kapatılmıştı. O daÂ"Ortam" dergisinde yazıyordu. Daha sonra "Ortam" da kapatılıp da "Yeni Ortam" adı altında yeniden çıkmaya baÅŸlayınca bu dergi yeni adresi olmuÅŸtu.
1972 Ocağı’ında büyük bir acı yaşadı. Babasının kaybetti. Ardından da doktorasını yarım bırakarak yedek subay olarak askere gitmesi gerekiyordu. Daha sonra gözaltına alındı. Içerdeyken Fikir Kulübü’nden ihraç edildi. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildi. Uğur Mumcu’nun da aralarında olduğu aydınlar olayları içeriden izleyebiliyordu. Davalar sonucunda 5 yıla mahkûm edildi. Davanın yargıtay tarafından bozulması üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hemen ardından da henüz evine gitmeden Tuzla Yedek Subay Okulu’na gönderildi. Yedek subay eğitimini tamamlanmadan tekrar tutuklanarak Mamak askeri cezaevine gönderildi. Yeniden serbest bırakılınca tekrar mevcutlu olarak Pantos’a askerlik görevi için gönderilecekti. Ama bu sefer de "sakıncalı piyade" olduğu için er olarak askerliğini yapmak zorunda kaldı. "Sakıncalı piyade" sayıldığı için onuru kırılmıştı; yedek subaylık hakkı ve aylıkları için simgesel bir tazminat isteğiyle dava açtı. Yedek subaylık hakkı geri verildi, ancak askerliği sırasında kendisi için yapılan tüm harcamaları tazminat tutarından düşüldü. Yazı ve konuşmalarında gülmece öğelerini sık sık kullanan Uğur Mumcu, bu dönemi ve yaşadıklarını, önsözüne Aziz Nesin’in "bizi acı acı güldürdü" diye yazdığı "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtında anlattı. Bu eseri sonradan tiyatro oyunu oldu ve yüzlerce kez oynandı. Her zaman hassas olan midesindeki rahatsızlığına doktorların teşhisi ülserdi. Uğur Mumcu’nun "12 Mart ülseri" tanımlaması bu dönemi anlatmaya yetiyordu. 31 Ocak 1974’te askerliği bitince bir süre rahat bir nefes alacaktı ama üniversiteyle ilişiği kesildiği için akademik yaşamı bitmişti.
Askerlikten sonra "Yeni Ortam"da yazmaya başlamıştı ve bu gazete
Siyasal savaşımına erken yaşlarda başlamıştı ama henüz evlenmemişti. 34 yaşındayken 19 Temmuz 1976’da Güldal Homan ile evlendi. 1977’de oğlu Özgür doğdu. Aynı günlerde ikinci çocuğu sayılabilecek bir olay daha oluyordu ve ikinci kitabı "Bir Pulsuz Dilekçe" yayımlanıyordu.
1977 genel seçimlerinde Anka’nın sahibi Altan Öymen’in CHP’den milletvekili seçilip ajanstan ayrılması üzerine Uğur Mumcu da buradan ayrıldı. Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanlığına getirildiği günlerde ülkede terör gittikçe artıyordu. Bu ortamda Uğur Mumcu da birçok kez ölüm tehditi aldı ve sonuçta kendisine iki koruma verildi. Silah kaçakçılığı ve kontragerilla ile ilgili araştırmalarını yoğunlaştırmış ve çalışma temposunu iyice arttırmıştı. 1978 baharında Almanya’ya giderek burada ve yurtiçindeki araştırmaları sonucunda terörün silah kaçakçılığıyla ilişkisini ve giderek artan gerici örgütlenmenin iç ve dış boyutlarını belgeleriyle gözler önüne serdi. Istanbul Barosu ve Genel-Iş Sendikası’nın ödüllerini aldığı 1978 yılında "Büyüklerimiz" adlı yeni kitabını da yayımladı. Süleyman Demirel hakkında yazdıkları dava konusu olmaktan kurtulamıyordu. 1970’lerin başından itibaren de Nazlı ve Kemal Ilıcak çiftiyle de tartışmalara girmişti. Yazdıklarından dolayı mahkemeye veriliyor ve kazandığı davalardan gelen paralarla da araştırmaları için gereken kaynağı sağlamış oluyordu.
UNESCO’nun düzenlediği bir gazetecilik semineri için 1979 Nisanı’nda on günlüğüne Özbekistan’a gitti. Aynı yılın sonunda Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından "yılın gazetecisi" seçildi.
Â