GeriSeyahat Uçsuz bucaksız zeytinlikler arasında Bizans ve Osmanlı izleri Mudanya
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Uçsuz bucaksız zeytinlikler arasında Bizans ve Osmanlı izleri Mudanya

Uçsuz bucaksız zeytinlikler arasında Bizans ve Osmanlı izleri Mudanya

İstanbul’a feribot ve deniz otobüsleriyle iki saat uzaklıkta olan Mudanya, Bursa’nın bitişiğinde. Gemlik Kurşunlu’dan başlayıp Zeytinbağı’na kadar giden sahil yolu üzerinde, birbirlerine yakın yerleşimler, Bizans mimarisinin ilginç yapıları, Osmanlı sivil mimarisinin ve şehir dokusunun güzel örneklerini görebilirsiniz. Hepsi, bir günlük bir gezi için ideal bir çevre oluşturuyor. Bazıları son zamanlarda çekilen dizi flimlerle gündeme gelen bu yerleşimler, kültür turizmi açısından çok rahat kullanılabilecek durumda. Mudanya ve Zeytinbağı’nda açılan konaklama tesisleri de bölgeyi daha çekici hale getiriyor.

Marmara Denizi’nin güney kıyıları küçük ve zengin yerleşim yerlerine sahip. Bu yerleşimler Ege bölgesine kadar arkalarında kalan bölgeyle sıkı ilişki içerisinde olduğu gibi deniz yoluyla da İstanbul ve Trakya’ya bağlılar. Marmara denizi bu bölgeleri ayırmaktan çok birbirine bağlayan bir köprü gibi.

Eski Çağ ve Ortaçağ boyunca Çanakkale boğazını geçerek İstanbul ve Karadeniz’e ulaşmak isteyen gemiler güney Marmara kıyısı boyunca ilerleyip açık denize çıkmadan seyahat etmeyi tercih ediyorlardı. Böylece bu kıyılarda kurulan yerleşimler hızla gelişti. Ortaçağ boyunca bazı manastırlar bölgede geniş alanlara yayıldılar. Özellikle 6. yüzyıldan sonra önem kazanan bölge manastırları 14. yüzyıla kadar Olimpos ya da Bitinya manastırları olarak tanındılar.

Olimpos Uludağ’ın Antik Çağ’daki adı. Ancak Bizans kaynakları dağa Oros ton Kalegeron (keşişler dağı) demeyi tercih ederdi. Sadece erkeklerin kullandığı bu manastırlar gevşek bir konfederasyonla idare ediliyorlardı. Manastırların başında arhimandireite olarak bilinen bir lider bulunuyordu. Gemlik Kurşunlu’da bulunan Aziz Aberkios Manastırı’nda yapılan kazılarda Arhimandirite İoakim’in mezar taşı bulunmuştur.

14. yüzyılda Osmanlı devleti bu bölgede kurulunca manastırlar yavaş yavaş kapanıp kiliseleri cemaat kiliseleri haline geldi.

RÜZGARA ADINI VEREN DAĞ

Yine de Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar dağ Keşiş Dağı adıyla bilindi. 1928 yılında, Türkmenlerin ona verdiği ad olan Uludağ’a dönüştü.

Bugünlerde dağ köylerindeki yaşlılardan başka pek kimse Keşiş Dağı adını hatırlamaz. Sadece İstanbul’da güneydoğudan esen rüzgara Keşiş Dağı’ndan geldiği için keşişleme denir.

Mudanya yakınlarındaki Kumyaka ve Zeytinbağı yerleşimlerinde bu manastırların bazılarını görmek mümkün. Eski adı Trilye olan Zeytinbağı’nda Fatih Camii olan yapı eski bir kilise. Adı kesin olarak bilinmemekle birlikte bazı yayınlarda Hinolakkos Manastırı’nın Aziz Stefanos kilisesi olarak adlandırılıyor. 799 yılında inşa edildiği sanılan kapalı haç planlı yapı, bu plan tipinin bilinen en eski örneği. İçinde ve son cemaat yerinde zengin mermer işçiliğinin izleri hálá görülebiliyor.

Kilise 16. yüzyılda cami haline getirilmiş, bitişiğine bir de hamam inşa edilmiş. Zeytinbağı’nın Yunanlılar tarafından işgal edildiği yıllarda tekrar kilise haline getirilen caminin mermer minberi ve diğer İslami parçaları kırılarak dışarı atılmış. Zeytinbağı’nın kurtuluşuyla birlikte bu sefer yeniden cami haline gelen yapının işgal sırasında yapılan ahşap süsleri kırılmamış, yeni minber ve hanımlar mahfeli, hatta vaiz kürsüsü bu süslü ahşap malzemeyle yapılmış.

Türk hoşgörüsünün ilginç bir örneği olan bu ahşap aksam maalesef geçtiğimiz yıllarda kırılıp tamamen yeni ve biraz da çirkin malzeme ve işçilikle yenilendi. İşgal yıllarında kırılan ve parçaları etrafa atılan mermer minberin en azından birkaç parçasını da sahilde belediyenin yeni ördüğü bir duvarın içinde görmek mümkün! Bunlardan kitabeli olanı, Zeytinbağı’nın en eski kitabelerinden biri.

Caminin önündeki çeşmeye de dikkatli bakmak gerekli. Çünkü çeşmenin yalağı, Marmara Adası’nda yapılmış 2. yüzyıla ait bir lahit. Ayna taşı 6. yüzyıla ait bir Bizans korkuluk levhası. Ayrıca duvar örgüsünde paye parçaları ve mimari parçalarda görülüyor. Ama bütün bunlar 17. yüzyıl Osmanlı çeşmesini oluşturan yapı malzemeleri. Bu haliyle bu küçücük çeşme Osmanlı mimari felsefesinin görülebileceği eserlerden.
/images/100/0x0/55ea81cdf018fbb8f88478ce


Beldenin diğer önemli yapısı ise Fatih Camii’nin arkasında yükselen tepede. Kemerli kilise adı verilen bu yapı da eski bir manastır kilisesi. Bütün Osmanlı dönemi boyunca Meryemana adıyla Zeytinbağı’nın Ortodoks Rumlarına hizmet veren kilise, Rumların 1924 yılında mübadeleyle Yunanistan’a gitmeleri sonucu şahıs malı olmuş. 13. yüzyıla ait bu yapının içinde birkaç kat halinde zengin bir fresko var. En altta 14. yüzyıla tarihlenen Bizans resim geleneğinin önemli örnekleri görülebilir.

Büyük çatlaklarıyla tamamen terk edilmiş olan bu kilise şayet sahibinden izin alabilirseniz ziyaret edilebiliyor. Bu bölgede yaşayan insanlar bu kilise kimin sorusuna pek şaşırmıyor, çünkü kilise sahibi olanlarıhiç de az değil.

17. YÜZYIL EVLERİ

Zeytinbağı’nda gezmeye devam ederseniz çok küçük boyutlarda ilginç Osmanlı evlerinden oluşan sokaklar, bazılarının suyu hálá akan çeşmeler, zeytin imalathaneleri, dükkanlar görebilirsiniz. Bunların arasından tüm haşmetiyle yükselen yapı ise Rum Mektebi. Yunan neoklasiği üslubundaki bu metruk okul binası, 1900 yılı dolaylarında inşa edilmiş. 19. yüzyıl sonunda Rum cemaatinin eğitime verdiği önemin güzel bir örneği olan okul Uludağ Üniversitesi’ne bağışlanmış. Maalesef perişan durumu, bugünün Türkiye’sinde eğitime verilen önemi gösteriyor. Zeytinbağı’nda okul olmadığı için çocuklar Mudanya’ya gidiyor!

Tüm yerleşimde göreceğiniz evler ve çeşmeler 18.-19. yüzyıllardan kalma. Bölge belediyelerince hazırlatılan bazı tanıtım kitapçıklarında yeralan Bizans evi, çeşmesi gibi tanımlar ise tamamen yanlış.

Her yönden Mudanya’ya yaklaşırken göreceğiniz uçsuz bucaksız zeytinlikler arasından fışkıran çirkin yazlıklardan korkmadan ilerlerseniz küçük şirin bir Osmanlı yerleşimine ulaşırsınız. Burada sahilde göreceğiniz yalı mahallesi birbiriyle dik açılarla kesişen düzenli sokakları ve küçük evleriyle 19. yüzyıl sonlarında oluşmuş. Bunlardan Ganyanof isimli bir Rus tüccara ait olan Güzel Yalı yakın dönem tarihimizin önemli tanıklarından biri. Meşhur bir Amerikalı yazarın deyimiyle "Batının doğuya barış dilenmeye geldiği" bu kasabada Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı biliyorsunuz. Mütareke evi olarak bilinen ev bugün müze. Hemen önünde İsmet İnönü’nün bir heykeli ve barış heykeli yükseliyor.

Arkaya doğru 12 Eylül Caddesi’ni (12 Eylül Mudanya’nın kurtuluş günü, aman aklınıza başka bir şey gelmesin) geçince arkada bulunan mahalleler farklı bir dokuya sahip. Bu eski mahallelerde yer yer 17. yüzyıl evleri görme şansını yakalayabilirsiniz. Bunlar Osmanlı dünyasının en eski evleri arasında. Ancak ne yazık ki hak ettikleri öneme sahip değiller. 17. yüzyıla ait bu evler eski İstanbul evleri için de oldukça önemli; İstanbul’da 17. yüzyıldan günümüze ulaşan örnek kalmadığı için tersine çok değer verilmesi ve korunması gereken örnekler.

İçindeki kitabeden 1640 tarihli olduğu anlaşılan ev, sadece Mudanya ve İstanbul’da değil Türkiye’de de en eski evlerden biri.

Bu arada sadece 18. yüzyıl başlarından Tahir Ağa Konağı restore edilmiş. Bir köşesinde Mudanya Kütüphanesi bulunan konağın başodası zengin kalemişleriyle tanınıyor.

KORUNAMAYAN DEĞERLER

Mudanya kasabasından, sırtlarındaki tepelere doğru çıkıldığında bazıköyler oldukça güzel. Aydınpınar ve Dereköy gibi büyük köyler eski Rum köyleri. Bölgedeki bazı başka yerleşim yerlerinde olduğu gibi, Rumlar 1924 mübadelesinde Yunanistan’a gitmiş, karşılığında Selanik çevresindekiköy ve kasabalardan, Drama, Serez, Kavala’dan, Girit gibi adalardan Türkler de bu köylere gelmiş. Dereköy’ün içinde 19. yüzyılda inşa edilmiş olan Rum kilisesi oldukça ilginç. Mudanya’nın 15 kilometre dışında dağda bulunan bu kilise İstanbul yapılarının sahip olduğu tasarım ve bezeme özelliklerine sahip.

Köylüler başlangıçta cami olarak kullandıkları yapıyı 10 sene kadar önce terk etmiş. Bakımsız kalan caminin çatısı kısa süre içinde çökmüş.Define bulma meraklısı kişilerin bilinçsizce yaptıkları tahribat nedeniyle yapının zemininde de büyük çukurlar açılmış. Kilisenin vaiz kürsüsü Bursa Arkeoloji Müzesi deposuna kaldırılmış. Ancak zengin şekilde ahşap oymalar ve alçıyla süslenmiş templon (kilisenin kutsal olan mihrapbölümünü ayıran anıtsal paravan) çatı çöktüğü için hızla yok olmakta. Ne yazık kiKültür ve Turizm Bakanlığı’nın, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ilgilenmediğikilise, köy sakinleri tarafından dakorunamıyor.

Myrlea, Montania, Mudanya
/images/100/0x0/55ea81cdf018fbb8f88478d0

Tarihi MÖ 1400’lere dayanan Mudanya’nın ilk adı Myrlea. İlçe tarih boyunca çeşitli istilalara sahne olmuş. Makedonya Hükümdarı V. Filip, Myrlea’yı yıkarak, yerine Apameia adında yeni bir şehir inşa etmiş. Şehir daha sonraları Montania adını almış ve bu isim yıllar içinde Mudanya’ya dönüşmüş. Mudanya, Osmanlı topraklarına 1321 yılında, Orhan Bey zamanında katılmış. 1920’de Yunanlılar tarafından iki yıl süreyle işgal edilmiş. Mudanya’nın kurtuluş günü olan 12 Eylül, her yıl törenlerle kutlanıyor.

Mudanya’nın kuzeyinde Marmara Denizi’nin girintisi olan Gemlik Körfezi var. Eski Mudanya kısmı çok güzel. Doldurulmuş gezinti yolu, yaz akşamlarında çok hareketli. Birçok site yapılmış, her yer büyük apartmanlarla dolu. Eski Mudanya’daki tarihi binaların aralarına çirkin beton yapılar sokuşturulmuş ama gene de evler çok güzel, sahildeki eski evler de iyi korunmuş.

Mudanya’nın parkları oldukça bakımlı. Sahilde çok sayıda balık lokantası ve kahve var. Bursalıların bir kısmı buraya yazlığa geliyor, bu yüzden yazları nüfusunda ciddi bir artış oluyor. Yazlığı olmayan Bursalılar da Mudanya’yı deniz ürünleri için tercih ediyor. Lokantaların servisleri iyi, fiyatları makul, balıklar ise en lezzetlisinden. Özellikle Erol Restaurant’ın deniz ürünleri enfes.

TREN İSTASYONUNDAN OTEL

Eski mütareke binası müze olmuş. Mudanya Mütarekesi’yle ilgili belge ve fotoğraflar sergileniyor. Tarihte nasıl bir dönüm noktası teşkil ettiğini hatırlamak için önemli... Müzeye biraz zaman ayırıp bilgilerinizi tazeleyin. Eskiden "Mudanya-Bursa" arasında çalışan trenin istasyon binası, uzun yıllar metruk kaldıktan sonra Montania Otel adıyla açılmıştı biliyorsunuz. Çok güzel, çok doğru bir restorasyon çalışması yapılmış. Sırf bu otelde kalmak için bile Mudanya’ya gidilir. (0224 544 60 05 www.montaniahotel.com) Akşam yemeği öncesinde Yıldız Tepe’de muhteşem güneş batışını seyretmeyi unutmayın.

Saffet EMRE TONGUÇ

Mudanya’da bir gizli cennet TİRİLYE

Mudanya yakınında ve Marmara Denizi kıyısında bulunan Tirilye (Zeytinbağı) zeytinlikler içinde, daracık yolları ve iki katlı kagir evleriyle olağanüstü bir haftasonu rotası. Burası, saatlerin mola verdiği, takvim yapraklarının sabitlendiği bir yer. Biraz zeytin, sızma yağ, bolca balık ve rakıyla tam bir keyif kasabası...Tirilye’de zeytincilik dışında şarap üretimi de var. Kasaba, birinci derece sit alanı. Dar sokaklar, taş binalar ve yıkık kiliseler arasında dolaşmak çok keyifli. Harap halleri canınızı sıkacak ama...

Yerel halk son derece konuşkan ve güleryüzlü. Yazları Yunanistan’dan köklerini aramak için turistler geliyor. Tirilye, sokaklarında uzun uzun yürüyüp, her kıvrımdan, her tepeden farklı bir manzara seyredilecek bir yer. Tirilye’yi hissetmek için, Orta Kahve’nin kaldırımdaki masalarında oturmak, fırına uğrayıp, ekşi mayalı leziz ekmeklerden almak lazım.

Mudanya’dan Tirilye’ye minibüsler çalışıyor. Mesafe sadece 10 kilometre.

NASIL GİDİLİR?

Mudanya’nın Bursa’ya olan uzaklığı 32 km. Bostancı ve Yenikapı’dan Mudanya’ya direkt deniz otobüsü var. İki saat sürüyor. Aracınızla gitmek isterseniz,Yalova-Gemlik karayolunu izleyin. Tabelalar sizi yönlendirecek. Yol çok güzel ve manzara nefis.

NE YENİR?

Sahildeki Liman Restaurant’ın balıkları çok leziz. Sofraya baharatlı zeytinyağı içinde zeytin de getiriyorlar. Savarona Restaurant’ın deniz ürünleri de tadılmalı. (0224 563 26 08) Ayrıca, birçok zeytinciden zeytin satın alabilirsiniz. Emil Zeytincilik bilinen bir isim. Sahibi eski bir futbolcu. Dükkanın içi de ufak bir müze görünümünde.
False