GeriSeyahat Uçaktan bakarken başım döndü, herhalde uzaylıların da başını döndürmüştür
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Uçaktan bakarken başım döndü, herhalde uzaylıların da başını döndürmüştür

Uçaktan bakarken başım döndü, herhalde uzaylıların da başını döndürmüştür

Belma Köylü (43), Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, İtalyan Filolojisi mezunu. 17 yıldır profesyonel rehber olarak çalışıyor, Japonlara ve karavanlı İtalyanlara Türkiye’yi gezdiriyor. "Yurtiçinde rehberlikten kazandığımı yurtdışında seyahate yatırıyorum" diyen Köylü, 10 yıldır tatillerinde dünyayı geziyor. Bugüne kadar Uzakdoğu, Avrupa ve Afrika’da 40’ın üstünde ülkeyi keşfetmiş. Ocak ayındaki sömestre tatilinde, çocukluk hayalini gerçekleştirdi. 13 günlük Peru gezisine çıktı. Gözlemlerini Hürriyet Seyahat okurlarıyla paylaştı.

Seyahat etmenin en güzel yanlarından biri, daha yola çıkmadan bir sonrakinin neresi olacağını düşünmektir bence. Peru beynime daha, çocukluğumda, Bilim Teknik dergisinde okuduğumda girmişti. Ne olduğunu, nerede bulunduğunu tam kavrayamadığım devasa çizgiler sonraları Tanrıların Arabaları’nı okuduğumda hafızama kazındı. Bazıları yüzlerce metre uzunluğundaki dünyanın en büyük grafitilerini hep görmek istedim. Sonunda zamanı geldi, Latin Amerika’dan, Peru’dan başlamak gerekir, dedim.

BU İŞARETLER KİME YOL GÖSTERİYOR

Direkt uçuş olmadığından İstanbul’dan Madrid’e, oradan da 13 saatlik uçuşla Lima’ya vardık. Nazca şehri, başkentin yaklaşık 400 kilometre güneyinde. Karayoluyla 6 saatte, havayoluyla bir saatte ulaşılabiliyor. Biz karayolunu kullandık. And Dağları, Amazonlar, "Güneşin çocukları" İnkaların 3000 metreden yükseklerde kurdukları şehirleri görmeye gelmişken, uçsuz bucaksız çölle karşılaşmak tam bir sürpriz aslında. Baraka evler, düzensiz yapılaşma ve Peru’nun Şili ile yaşadığı sorunların tüm izleri görülüyor yol boyu.

Önce Pisco Körfezi’ndeki Paracas Ulusal Koruma Alanı’na gittik. Pelikanların gezindiği bir iskeleden tekneye bindik. Çok sayıda deniz canlısı ve göçmen kuşların barınağı olan Ballestas Adaları’na giderken, karşımıza yamaca çizilmiş 245 metre uzunluğunda şamdana benzer bir desen çıktı. Nazca bölgesine daha gelmemiştik ki... Nereden çıktı bu, dedik. Meğer geoglif denilen bu çizgiler 500 kilometrekarelik alana yayılmış. Rehberimiz "yol gösteren işaret" olduklarını söylüyor. Denizcilere mi, uzaylılara mı acaba? Hayal kurma iştahımı ertesi günkü Nazca turuna bıraktım.

SIRLARI ÇÖZÜLEMEDİ

Yemek molası, yolda çölün ortasında bir vahada verildi. Fırsat bu fırsat, daha çok böceğe benzeyen araçlarla çöl safarisine çıktık. İmkansız görünen tepeler, çığlık çığlığa aşıldı, sandboard ile kumda kaymanın keyfine varıldı ve tekrar kendi otobüsümüzle Nazca’ya doğru yolumuza devam ettik.

Yolumuz uzun... "Görülmesi en zahmetli sanat eseri" hakkında okumak için bol zaman var... Bu eserleri geoglif olarak tanımlıyorlar. Eski Yunancada "toprağa kazınmış" demekmiş. İspanyolların kıtaya gelişinden sonra bahsedilmeye başlanan, efsanelere karışarak kulaktan kulağa dolaşan çizgiler, ilk kez 1920’lerde su kanallarını izleyen iki arkeoloğun dikkatini çekmiş. Nazilerden kaçarak 1939’da Peru’ya gelen Alman matematikçi Maria Reiche ise hayatını, geoglifleri korumaya ve sırlarını çözmeye adamış. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmesi de, artık bir halk kahramanı olan Reiche’nin sayesinde gerçekleşmiş.. Aynı tarihlerde Amerikalı arkeolog Paul Kosak ilk kez uçakla havadan görüntülemiş bu figürleri. Fotoğrafları çekildikten sonra, Nazca’nın kimi paralel, kimi kesişen dev çizgileri, geometrik ve hayvan desenleri çözülmeyi bekleyen bilmeceye dönüşmüş.

ÇÖLDEKİ KARALAMA DEFTERİ
/images/100/0x0/55ea10c7f018fbb8f869228f

Pampa de Ingenio Çölü’ndeki 300’e yakın figürün, bölgede yaşamış Nazca halkınca M.Ö. 200 - M.S. 600 arasında çizildiği düşünülüyor. Amacına yönelik birçok fikir atılmış ortaya: Atletizm pisti, büyücü şaman işaretleri, fal ve burç işaretleri, doğa ayinleri, tarım takvimi... Bu varsayımlar ne doğrulanabilmiş ne de aksi ispat edilebilmiş.

Nazca’ya yaklaşırken otobüs çölün ortasında durdu. Bomboş yolun kenarındaki kuleye tırmandık. Aşağıya bakınca araziye çizilmiş kocaman bir el gördük. Fakat gerçek şölen ertesi gündü. Küçük bir havaalanından dört kişilik Cessna uçaklara bindik. Sezonda çok kalabalık oluyormuş, sıra bekleniyormuş. Biz ocak sonunda, pırıl pırıl bir gündeydik. Uçak beklemedik. Uçuştan önce uyarıldık: Geoglifleri farklı açılardan görebilmek için uçak keskin manevralar yapacaktı, bulantıya karşı ilaç almamızda yarar olabilirdi. Yaklaşık yarım saat sonra geogliflerin bulunduğu bölgeye ulaştık. 500 metre yüksekten bakıldığında, aşağısı kocaman bir karalama defteri gibi görülüyordu. Çöle çizilmiş balina, sarmal kuyruklu maymun, astronot, oklar, örümcek... Dev figürlerden pelikan 53, maymun 90, örümcek 46, kertenkele 180, balıkçıl 300 metre uzunluğundaydı. Bazı şekiller yer yer silinse de 7 kilometreye varıyordu. Kumun koyu tondaki üst tabakası kazınıp, alttaki açık tabaka kullanılarak yapılmıştı dev figürler.

YOKSA HAVAALANI MI?

Peki ama neden çizilmiş bu şekiller?


1912’de, Cahuachi’de kazılar yapan İtalyan arkeolog Giuseppe Orefici’nin açıklamaları dikkat çekici. 20-30 bin kişinin gömüldüğü 24 kilometrekarelik mezar alında çalışan Orefici, bulduğu müzik aletleri, ev ve süs eşyalarındaki desenlerin geogliflere benzediğini fark etmiş. Bir gömü töreni mantosu üzerindeki 500 bebek deseninden bir kısmı müzik aleti çalıyor, diğerleri dans ediyordu. Şu soruyu sordu: Yazıyı tanımayan barışçıl bir topluluğun dinsel ritüelleriyle ilgili desenler olamaz mı bunlar? Sarmal, hayvan şekilleri ve geometrik desenler farklı tarihlerde çizilmiş olmalıydı. Önce hayati önemi olan sarmal su kuyularını, sonra tanrı kabul ettikleri hayvanları, büyük depremden sonra da göç güzergahlarını çizmişlerdi. Eşyaların üzerindeki desenleri, basit basamak hesaplarıyla büyüterek araziye uyarlamışlardı. Orefici, bu savı ispat etmek için bir grup ilkokul öğrencisiyle aynı işlemi yarım günde gerçekleştirdi. Objelerdeki desenlerle arazidekilerin farklı, büyük ihtimalle, hesap hatasından kaynaklanıyordu.

İsviçreli yazar Erich von Daniken’in 1968’de yayımlanan Tanrıların Arabaları kitabı Nazca’nın popülaritesini artırmış. Bu şekillerin uzay gemilerine yol göstermeyi amaçladığı yolundaki Daniken tezine bugün de inanan çok. Bölgede turistik harekete yol açtığı için herkes memnun. Zaten uçmasını bilmeyen Nazcalılar yerden göremeyecekleri desenleri neden yapmış olabilirler ki? Figürlerin yüzlerce yıl dayanabilmesi, Pampa de Ingenio çölünün kuraklığına bağlanıyor. Yıllık sıcaklık ortalaması 25 derece. Yağmur ise yıl boyunca en çok 20 - 25 dakika yağıyormuş.

Nazca, bir meydan ve düzenli bir anacaddenin etrafında yoğunlaşıyor. İnka, Nazca, Kızılderili, İspanyol melezi yüzler; kabarık etekli, erkek şapkalı rengarenk giyimli kadınlar, çoğunluğu artık modern kıyafetlere geçmiş gençlerle karşılaştım. Birkaç kelimelik İspanyolcamı anlamaya çalıştılar, güleryüzle yardımcı oldular.

EN MAKBUL ET GUY BİR TÜR FARE

Sofralarının en makbul eti Guy, bir tür fare. Yünüyle turistik satış noktalarında adı çok duyulan alpakanın eti de çok tüketiliyor. Bu mönü ilginizi çekmiyorsa, yüzlerce çeşit patates imdadınıza yetişiyor. Çorbaları, etli yemekleri çok lezzetli. Üzümden yapılan geleneksel içkileri pisco genellikle yemekle birlikte ikram ediliyor.

SARI, ÇOK ŞEKERLİ GAZOZ: İNKA COLA

Gezi süresince ülkenin her yerinde İnka kola reklamları dikkatimi çekti. Coca Cola’dan daha çok satılan tek yerel gazlı içecekmiş. Sarı, çok şekerli gazoza benziyor. Coca Cola, rekabet edemeyeceğini anlayınca, İnka kolayı satın almakta bulmuş çareyi.

En sevdiği beş yer

á Katmandu á Tokyo á Masai Mara (Kenya) á Mardin á İstanbul

seyahatte ne okuyor

Gittiği yerlerle ilgili rehber kitaplar

ne yiyor ne içiyor

Yerel lezzetler, meyve, kraker, kuruyemiş

ne giyiyor

Koşullara uygun rahat pantolon, tişört

nerede kalıyor

Genellikle 4, 5 yıldızlı otellerde

çantasının vazgeçilmezleri

Alerjiye karşı ilaçlar, ıslak mendil, şapka, su

kiminle seyahat ediyor

Çoğunlukla ablasıyla

oradan ne alıyor

Ufak hediyeler, mutlaka magnet
False