Üç onarım önerisi

Bir ülkede genel ve yerel seçimlerin yapılmasını, seçilmiş milletvekillerinin, belediye ve il genel meclislerinin görev yapmasını; iktidarların seçimle gelip seçimle gitmesini demokrasi sayıyoruz, sanıyoruz.

Bir ülkede bireylerin, insan topluluk ve sınıflarının zihinsel yapıları demokratikleşmemiş ise yapılan seçimlerin, seçimle gelmiş temsilcilerin yasama görevi yapmalarının demokratik olabileceğini sanmıyorum.
Bir ülkede, yasama meclisinin ve yürütme erkini elinde tutan hükümetin, o devletin kuruluş cevherine ve ilkelerine saygı göstermeyi öğrenmedikçe, o ülkede demokrasi’nin varlığından söz etmenin pek mümkün olamayacağını düşünüyorum.
***
İletişim kopukluğunu, iletişimin engellenmesini, kendi kendini yok etmesini önlemek için siyaset ve sosyolojide kullandığımız deyim ve kavramları arada bir gözden geçirmek zorundayız. Bunu yapmazsak, tarihsel dönemeçlerde bunların içeriklerinin eskidiğini, zamanaşımına uğradığını ve bizim için tehlikeli olmaya başladıklarını üzülerek görürüz.
Edebiyat ortamında sık sık yaptığım onarım girişimini gazete ve siyaset ortamına da getirmek istiyorum.
***
CUMHURİYETİ KORUYUP KOLLAMAK: Kurulduğundan bu yana Cumhuriyet’i koruyup kollamaktayız. Bunu anayasal görev olarak yapan birim ve makamlar da var. 2000’lerin cumhuriyeti 1920’lerin cumhuriyeti değil ama onu tehdit eden odaklar hep aynı.
Anakronik bir açmazın kısırdöngüsüne kapanmak istemiyorsak hem Cumhuriyet’i hem de onu kollama ve koruma yöntemlerini güncelleştirmek zorundayız. Bu yapılmadığı zaman askeriyenin kaymakamlıklara gönderdiği yönerge gibi tuhaflıklarla karşılaşırız.

***
GERÇEK DEMOKRASİ: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çağdaş demokrasi için yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Kendi adıma, demokrasiyi güçlendirecek ve cumhuriyet karşıtı komplolara hizmet etmeyecek değişikliklerin bir an önce yapılmasını isterim. Halkı fişleme girişimine izin veren İl İdaresi Kanunu ve benzerlerinin en kısa zamanda yasalardan temizlenmesi gerekiyor.
Bunların hepsi gerçekleşse bile seçmen halk demokratikleşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi olanaksız. Zaten demokrasiyle barışık olmayan bir halkın sahip olduğu yasal demokratik hakları da kullanması mümkün değil.
Şu anda Türk seçmeni, referansı demokratik haklar ve çıkarlar olan “Siyasal seçmen” değil henüz; referansı dinsel ve etnik tercihler olan bir “Cemaat üyesi”. Cemaat üyesi özgür bilinçten yoksun olduğu için referansı özgür siyaset olan demokratik bir seçmen olamaz.
Özetlersem: DEHAP benzeri partiler Diyarbakır’da seçim kaybedip Yozgat’ta kazanmadan; MHP türü partiler Yozgat’ta seçim kaybedip Diyarbakır’da kazanacak hale gelmeden; Konya ve Kayseri seçmeni değişmeden Türkiye demokrasinin kale kapısından içeri giremez.

***
ATATÜRK DEVRİMLERİ/CUMHURİYET DEVRİMLERİ: Cumhuriyet devrimlerini “Atatürk Devrimleri” olarak kim tanımladıysa Atatürk’e de, Cumhuriyet’e de, devrimlere de yararlı olmadı.
Cumhuriyet devrimlerini, Atatürk önderliğinde Cumhuriyet’i kuran TBMM ve onun temsil ettiği halk gerçekleştirdi. TBMM içinde ve halk içinde muhaliflerinin bulunması cumhuriyet devrimlerinin bu özelliğini değiştirmez. Atatürk bu devrimlere kendi kişisel hevesleri için önderlik etmedi; Türk ulusunun yüzlerce yıllık özlemlerini gerçekleştirmek için devrim bilincini harekete geçirdi. Bu konuda ilerde gene yazacağım. Atatürk Devrimleri yerine Cumhuriyet Devrimleri deyişinin kullanılmasını öneriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları