Tuvaller ve iki kadın

Sofia, Atina’nın köklü ailelerinden Kalogeropulu’ların kızı. Atina Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Atina Konservatuarı’nı aynı dönemde bitirdi. Sanatçı yönü ağı bastı.

Viyana Konservatuarı’ndan da diploma aldı. Profesyonel sanat hayatına Viyana Operası’nda soprano olarak başladı. Takvimler 1977 yılını gösteriyordu ki sağlığı da o tanrı vergisi sesi de bozuldu. Müziği bıraktı, Atina’ya döndü. Avukatlık yaptı bir süre. Kazandığı davalara sevineceği yerde karşı taraf kaybettiği için üzüldü. "Zavallı adam sokakta kalacak" diye sık dert yanardı annesine. Evlendi, çocuklarını büyüttü. Sonra tanrının kendisine bahşettiği bir başka özelliğini keşfetti. Resim yapmayı. Fırçalara, boyalara gömüldü. Hiç eğitimini almamasına rağmen tablolalarındaki ruh, Atina’daki sanat çevrelerinin dikkatini çekti. 1990 yılında ilk sergisini açtı. Masal dünyası cezbediyordu Sofia’yı. Ninesinden duyduğu masallar. Tabii adres hep Anadolu. Hiç görmediği İstanbul’u çizdi. Sayısız sergiye katıldı. Ressam Sofia Kalogeropulu bugüne kadar 1.000’in üzerinde tabloya imzasını attı./images/100/0x0/55eb2338f018fbb8f8adaad4

Hatice Adanalı. Daha ilkokula başladığında ilk tuvali evinin duvarları olmuş. İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonraki yaşamında hep resim var. Anadolu’yu, Anadolu kadınını yaşatıyor tablolarında. Diplomat eşi ve halen İzmir Expo 2014 Yönetim Kurulu Eşbaşkanı büyükelçi Bahattin Gürsoz ile birlikte Avustralya’dan Pakistan’a, kadar gittiği onca diyarda tablolarıyla Anadolu’yu tanıtmış elinden geldikçe. "Diplomat eşi olmamdan hiçbir zaman yararlanmadım. Sadece işimi kolaylaştırdı" diyor. İmzasını bazen bir sandalın, bazen bir tabağın, bazen bir simitçi tezgahının üzerine atan Hatice Kumrabacı Görsöz’ün de bugüne kadarki tabloları 1.000’in üzerinde. Hangi tablosu bugün nerede takip ediyor.

1992 yılında TC Atina Başkonsolosu’nun eşi olarak Yunan başkentine gelen Hatice, bir yıl bir galeride Sofia’nın resim ve hayal dünyası ile tanıştı. Sofia, hiç görmediği Ayasofya’yı, Sultanahmet Camii’ni, İstanbul’u, Anadolu’yu teşhir ediyordu galerideki tablolarında. Türk-Yunan ilişkileri açısından zor yıllardı, kötü yıllar. Suyun iki yakasından iki kadın dost oldular. Hatice, 1996’da Türkiye’ye döndükten sonra da devam etti dostlukları.

İki ressam, geçtiğimiz günlerde Atina’nın ünlü Aenaon galerisindeki ortak sergilerinde tekrar bir araya geldiler. Adına da "Köprüler" dediler serginin, başka ne olacak ki?

Bugüne kadar başka hiçbir Türk ressamın Atina’daki sergisi bu kadar başarılı geçmemişti. Doğru organizasyon, doğru adresler, iyi sonuç. Açılışında tıka basa dolu bir galeri. İki dostun buram buram Anadolu kokan tablolarını hayranlıkla izleyen bir kalabalık.

Sergide, özelikle önünde durduğum Hatice’nin bir tablosuydu. Bir köşesinde iki genç kız.

Biri kendisi, diğeri Sofia. "Eğer varsa, bir önceki hayatta biz herhalde kardeştik. Çünkü çok yakınız birbirimize. Bu düşünceyle fırçaya sarıldım" diyor ressam.

Hani diyorum hani, Kostas Karamanlis muhtemelen 23-24 Ocak’da 49 yıl sonra ilk Yunan başbakanı olarak Ankara’yı resmen ziyaret edeceğinde bu iki kadının, iki ressamın, iki dostun sergisi de programa dahil edilemez mi?

Hintli dostu kantinci bakan

Adı "skandalcı bakan" olarak geçecek tarihe Vasilis Manginas’ın. 1990 yılında bugünkü iktidar partisi Yeni Demokrasi’nin (ND) eski lideri Kostantinos Miçotakis başbakan olunca, hükümet sözcülüğüne getirildiğinde tanımıştım kendisini. Az konuşan biriydi. 1993’te Miçotakis iktidarı kaybedince adı unutuldu. ND 2004 seçimlerini kazandığında da Başbakan Kostas Karamanlis’in kabinesinde yoktu. Milletvekili seçilmişti sadece ve kimse adını bile pek hatırlamıyordu. Ta ki, Yunanistan’da devlet sektöründeki emekli sandıklarının, çalışanlardan topladıkları paralarla devlet hisse senetleri alırken aracılara milyonlarca Euro "komisyon" ödedikleri skandalı patlayıncaya kadar. Vasilis Manginas, istifa eden Savvas Çituridis’in yerine çalışma bakanı oldu. ND, Karamanlis liderliğinde geçen eylül ayındaki seçimleri tekrar kazanınca, Manginas, Yunan ekonomisinin hiç durmadan kanayan yarası emeklilik yasasını ele aldı. Herkes sigortalı olacak, emekli sandıkları birleştirilecek, emeklilik için çalışma yılları 35-37’ye çıkarılacak, kadınların emeklilik imtiyazlarına son verilecek v.s.

Yeni yasadan en fazla zarar gören iş kollarından birisi gazetecilikti. Emekli sandıklarının, avukatlar ve doktorlar ile birleştirilmesine hiç de iyi gözle bakmadılar. Medya, çalışma bakanı Manginas’ı "hedef" seçti.

Sonrası, çorap söküğü gibi. Önce Atina dışındaki bir sayfiye kasabasındaki villasında sigotasız Hintli bir aileyi çalıştırdığı ortaya çıktı. "Onlar evimde misafir. Gündüzleri bir fabrikada çalışıyorlar. Sigortaları var" dedi demesine ama yaygara koptu bir kere. Evinde Hintli göçmenleri "misafir eden" Yunanlı ancak fıkra olabilir çünkü. Birkaç gün geçti ki üzerinden, bu defa kızını sınava girmeden Yunan Telekom’una (OTE) memur olarak yerleştirdiği skandalı patladı. "Bakan olarak hakkım var" dedi demesine ama işsizlik diz boyu iken, beş kişinin alınacağı bir işe beş bin kişi başvururken, inandırıcı olamadı.

Ve son darbeyi de yine villası yüzünden yedi. Ormanlık Koropi kasabasında güzelim bir vilası var Manginas’ın, ama meğer inşaat ruhsatında "kantin" diye yazıyormuş. Herhalde çay kahve satmak için kantin açmayı planlayıp, sonra yarı yolda "ya en iyisi bir villa inşa edeyim" diye düşünmedi. Yine çıktı halkın karşısına "Her Yunanlı gibi..." diye başlayınca sözlerine yer yerinden oynadı. Gerçekten, onbinlerce insan bu diyarda bir eve sahip olurken "yasadışı" yollara başvurdu. Ama sen bakansın be adam. Sen yapmamalısın. Kaldı ki onbinlerce defa yapılması yasadışılığı asla yasal kılmaz.

Başbakan Karamanlis için bardak taşmıştı. Telefona sarıldı: "Vasilis istifanı yolla"..

İtiraz edecek, tek kelime söyleyebileek hali yoktu.

Sanırım, Manginas artık siyaset sahnesine bir daha kolay kolay çıkmayacak.
Yazarın Tüm Yazıları