Tutkuya tutkun bir kadın

Güncelleme Tarihi:

Tutkuya tutkun bir kadın
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 1997 00:00

Haberin Devamı

Yıl 1983... Ali Poyrazoğlu bir grup kadın oyuncuyla 2. Dünya Savaşı'nda Nazi kampına düşen esir kadınların dramını anlatan bir oyun hazırlıyor. Oyunun adı, Orkestra. Ali Poyrazoğlu, ‘‘Oyuncular orkestranın elemanları olduğuna göre ben de onları böyle yönetirim. Haydi kızlar göreyim sizi’’ diyerek bir orkestra şefi edasıyla tüm oyuncuları kuaföre götürerek saçlarını kazıttırıyor.

İçlerinden biri, ertesi gün nikahı olacak diye saçlarını kazıtmaktan kurtuluyor. Bu oyuncu, bu yıl Antalya'da en iyi kadın oyuncu seçilen Derya Alabora. O zaman evleneceği kişi ise sinema oyuncusu Uğur Yücel. Nikahtan sonra Derya Alabora, saçlarını kazıtarak sahnedeki yerini alıyor. Ardından Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu ile daha birçok oyunda sahneye çıkıyor...

Beyazperdeyle tanışması ise 1987 yılında Nisan Akman'ın Bir Kırık Bebek adlı filmiyle oluyor. Ardından, Dönersen Islık Çal, İz, Yengeç Sepeti, 80. Adım gibi nitelikli filmler geliyor.

Dört yıl önce kendi tiyatrosu Tiyatro Grup'u kuran Alabora, bu yıl tiyatroya ara vermiş.

Alabora'nın bundan 14 yıl önce Orkestra oyunu için saçını kestirmesi tiyatroya olan tutkusundandı.

Masumiyet filminde canlandırdığı ve kendisine ödül kazandıan Uğur rolünü kabul etmesinin altında yatan sebep de bu: Tutku.

Çünkü Alabora, kendi deyimiyle ‘‘tutkuya tutkun biri.’’ ‘‘Masumiyet de bir tutku öyküsü’’ diye anlatmaya başlıyor Alabora. ‘‘Canlandırdığım Uğur karakterini de kendime çok yakın buldum. Ona kendi duygularımı kattım. Benim için önemli olan bir şeye fazlasıyla inanmak. Bu bir aşka, bir felsefeye, bir ideolojiye inanmak olur hiç fark etmez. Uğur'da aşkı uğruna bir sürü şey yapıyor. Bir siyasi görüşe de inanabilirdi. Sevdiği adam için uzun yolculuklar yapıyor, bir aşk uğruna orospuluk yapıyor olması beni etkiliyor.’’

Çalışacağı yönetmenleri deneyimli-deneyimsiz değil, iyi- kötü olarak değerlendiren Alabora, ‘‘Zeki Demirkubuz, daha az deneyimli olmasına rağmen birçok deneyimli yönetmenden daha iyi şeyler başarıyor. Benim yönetmende önem verdiğim oyuncu ve senaryoya doğru bakması. İç dünyasını filme getirmesi. Bir rejisör önce bunları başarmalı. Deneyimli olması bu özelliklere sahip olduktan sonra artılar getirir’’ diyor...

Benim sesim de iyidir

Geleneksel Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl da kimseyi şaşırtmadı ve ‘‘geleneksel’’ tartışmaları hatta kavgaları ile sona erdi.

Bu yılki tartışmaların odağında ise 'en iyi erkek oyuncu ödülü' ile 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' ödülü vardı.

Tanju Gürsu, Köpekler Adası adlı filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı. Ama asıl kavga, Masumiyet filminde, başrollerden birini oynayan Haluk Bilginer'in yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanmasıyla başladı. Bazıları, Gürsu'yu filmde Müşfik Kenter'in seslendirdiğini, bu ödül de onun da payı olduğunu söyledi. Kimileri de, yarışma jürisini, başrol ile yardımcı rol arasındaki farkı bilmemekle suçladı.

Herşey bir yana, Yeşilçam'ın emektarlarından Tanju Gürsu, kazandığı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nün mutluluğunu yaşıyor. Biraz buruk da olsa.

Öğretmenliğin en kutsal meslek sayıldığı, doktor ve avukatların toplumda ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu bir dönemde Hukuk Fakültesi'nde okudu Tanju Gürsu. 1962 yılında Artist adlı sinema dergisinin düzenlediği yarışmada birinci seçilince de hayatının yönü değişti.

Avukat ya da hakim olup görünüşte daha rahat bir yaşam sürmek dururken zor olanı yani sinemayı seçti Gürsu. Sayısını kendisinin bile tam olarak hatırlamadığı bir çok filmde rol aldı. Ve 59 yaşında da Türk sinemasının en önemli ödüllerinden biri olan Altın Portakal'ı kazandı. Tartıymalı da olsa...

Köpekler Adası'nın da yönetmeni olan Halit Refiğ'in Tanju Gürsu'nun meslek yaşamında ayrı bir yeri var. 1964'te Refiğ'in yönettiği, Gürsu'nun da rol aldığı Gurbet Kuşları, Antalya'da en iyi film seçildi. Ardından 1988'da yine Halid Refiğ'in yönettiği Kurtar Beni'deki yorumuyla yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandı aktör. ‘‘Halid Refiğ'le birbirimize şans getiriyoruz herhalde. Sinemada benzer yönetmen oyuncu ilişkisi vardır. Mesela Atıf Yılmaz-Türkan Şoray, Kemal Sunal-Kartal Tibet, Yavuz Turgul-Şener Şen gibi’’ diyerek yönetmen oyuncu arasındaki elektriğe dikkat çekiyor Gürsu.

Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ödül dağılımından sonra çıkan tartışmalardan Tanju Gürsu da rahatsız olmuş. Özellikle de filmde Müşfik Kenter'in sesiyle konuşmasına tepki gösterenlere şöyle yanıt veriyor aktör: ‘‘Bu güne kadar Türk Sineması'nda altı bin film çevrilmişse, 5 bin 900 tanesi dublajlıdır. Antalya Film Festivali'nde 34 yıldır ödül alan bir çok oyuncu kendi sesiyle konuşmuyordu filmlerde.’’

Sonra da sesini 'savunuyor' Gürsu: ‘‘Sesimin vurgusu da, tonu da iyi. Belki tembellikten bu zamana kadar kendi dublajımı kendim yapmadım. Köpekler Adası'nda da Halid Refiğ'in isteğiyle, Müşfik Kenter dublaj yaptı. Büyük sesler, büyük sanatçılara yakışır. Bu ses şarkı söylemek dışında herşey yapar. Fırsat olsa da Köpekler Adası filmi Adana Film Festivali'ne kendi sesimle katılsa. O zaman kimse söyleyecek birşey bulamaz.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!