Turkuvaz koylardan Turquality dükkánlara

TURQUALİTY sözcüğünü bir yere not edin zira bundan sonra çok işiteceksiniz.

Turquality nedir?

Türkiye'nin turizm, tekstil, otomotiv gibi iddialı olduğu alanlarda ürettiği, üst düzey tüketici gruplarına yönelik kaliteli ürünleri kapsayan bir konsept.

Sözcüğü bulan da, konseptin fikir babası da Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen.

Turquality
'yi daha ayrıntılı bir şekilde anlatması için geçen hafta aradığım ancak ulaşamadığım Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Cezayir'e yola çıkmadan önce aradı.

Tüzmen, esasında Turquality konseptini iki buçuk yıl önce Dış Ticaret Müsteşarlığı sırasında geliştirmiş.

Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracat Genel Müdürlüğü olarak, Türk Patent Enstitüsü'ne başvurup, ‘‘Turquality’’nin isim hakkını almış.

‘‘Ancak’’ diyor ‘‘Bu kavramın içini doldurmamız gerekiyor. Türkiye'nin modayı, markayı yaratan bir ülke olarak tanınması, turizmde en iyi kaliteyi yakalaması gerek.’’

25 yıl öncesine göre daha kaliteli mal üreten Japonya örneğini, Zara gibi dünya markasını yaratan İspanya örneğini veriyor.

Kürşad Tüzmen'in Turquality konseptinin üzerinde ısrarla durmasının bir nedeni de, Dünya Ticaret Örgütü'nun 2005 yılında kotaları kaldırmasıyla ucuz malların dünya piyasalarını istila edecek olması.

‘‘Ucuz mallarla rekabet zorlaşacak.’’

Konseptin içerisinin dolması, Turquality'nin kafalara yerleşmesi için

AR-GE yatırımına, bunun için de Hazine'den desteğe ihtiyaç var.

Kürşad Tüzmen'e göre, ciddi bir marka yaratmanın bedeli en az 40 milyon dolar.

Biz bir ülkeyi markalaştırmaktan söz ediyoruz.

Londra, Paris, New York gibi merkezlerde, kaliteli Türk ürünlerinin satılacağı Turquality dükkanları açma projesi de geliştiriliyor bir yanda.

Böyle dükkanlarda satılacak malların üzerinde ‘‘Turquality’’ olacak.

Kürşad Tüzmen ile sohbette, Batı'da bizim eşsiz koylara takılan ‘‘Turkuvaz Koylar’’ın Turquality'ye esin kaynağı olduğu ortaya çıkıyor.

Aynı zamanda ‘‘firuze’’ taşının diğer adı olan, koyu mavi anlamındaki ‘‘turkuvaz’’ın kökünde ‘‘Türk’’ var.

Yalnız bu sözcüğün de isim hakkının alınması gerekiyormuş.

Zira internette sörf yaparken rastladım. Ege sahilleri kadar koyu ve sonsuz bir mavi olmasa da başka bir mavinin kucakladığı Karayipler'i anlatan ‘‘Turkuvaz Net’’ diye bir site var...

Global teknoloji raporunda 50'nciyiz

DÜNYA Ekonomik Forumu'nu izlemenin bir avantajı da, forumun hazırladığı raporlara ilk elden ulaşmak.

Bu raporlardan bir tanesi de dün e-postama düşen ‘‘Global Bilişim Teknolojisi’’ raporu.

82 ülkeyi kapsayan rapor, Dünya Ekonomik Forumu, İNSEAD (Avrupa İş İdaresi Enstitüsü) ve Dünya Bankası ile ortak yaptığı araştırmayla ilgili.

Kişilerin, resmi kuruluşların ve özel sektörün, bilişim ve iletişim teknolojisini nasıl kullandıkları kriter olarak alınmış.

Böylece 82 ülkenin teknolojide rekabet durumları, global internet ağındaki performansları ortaya çıkmış.

İşte bu raporda Türkiye 50. sırada.

Türkiye'nin bir üstünde Kosta Rika, bir altında ise Ürdün var.

Birinci sıradaki ülke Finlandiya.

Finlandiya, insanların, şirketlerin ve resmi kuruluşların teknolojiyi en iyi kullandıkları ülke olarak birinci sırayı hak etmiş.

Merak edenler için, rapordaki ilk on ülke şöyle: Finlandiya, ABD, Singapur, İsveç, İzlanda, Kanada, İngiltere, Danimarka, Tayvan ve Almanya.

Bir, iki örnek vermek gerekirse, Singapur, resmi kuruluşların bilişim ve iletişim teknolojisini en iyi kullanan ülke olarak sivrilirken, Almanya 82 ülke arasında özel sektörün bu teknolojiyi en iyi kullandığı ülke.

Raporda dikkatimi çeken diğer ilginç bir nokta Brezilya'nın durumu.

Nüfusunun yüzde 15'inin açlık sınırında olduğu Brezilya teknoloji sıralamasında 29. sırada.

Bazı şehirlerinde yoksulluğun insanı isyan ettirecek boyutta olduğu Hindistan ise 37 sırada.

Anlayacağınız, teknolojinin açlık maçlık filan dinlediği yok...

Alıp başını gelişiyor.

Japonya'ya gitmedim

JAPONYA'da 2003 yılının ‘‘Türkiye Yılı’’ olması nedeniyle peş peşe yazdığım yazılar kimi okurlarda yanlış bir izlerim uyandırmış.

‘‘Türkiye Yılı’’nın açılış törenine gittiğimi sananlar olmuş.

Japonya'ya gitmedim.

‘‘Türkiye Yılı’’ nedeniyle ayağımıza gelen fırsatların kaçabileceğine değindiğim ilk yazıya o kadar e-posta ve faks geldi ki birkaç gün aynı konuyu işlemek zorunda kaldım.

Bu arada, çeşitli projelerle ‘‘Türkiye Yılı’’na katkıda bulunmak isteyen okurlarıma şunu iletmek istiyorum: Kültür Bakanlığı programını tamamlamış durumda. Projelerini gerçekleştirmek isteyenler sanıyorum özel sponsor bulmak zorundalar.

Mesela, Berlin'deki müzisyen okurum Hasan Yükselir, yaklaşık 4 yıldan beri Köln'de yaşayan Japon piyanist Hiroko Nakano ile Anadolu ezgileri konserleri veriyormuş. Aynı konserleri Japonya'da tekrarlayabileceklerini yazmış.

Öneriyle ilgilenenler olduğu takdirde Hasan Yükselir'in mail adresi şöyle: hasan@hasanyukselir.com
Yazarın Tüm Yazıları