Türküm, doğruyum, çalışkanım

Kafa karıştırmaktan sorumlu Taraf’ın yazarı Roni Margulies yine geçmiş dalgasını: “Şanlı bayrağımızın değişmesini önermek suçtur herhalde, önermiyorum.”

Haberin Devamı

Oldu olacak adını da koyalım: Artık 1923 Cumhuriyeti’nde yaşamıyoruz.
Kendisi 80 darbesiyle felç edildi, 90’larda mafya-terör-enflasyon üçgeninde bitkisel hayata sokuldu, nihayet 2001 kriziyle de ruhunu teslim etti.
28 Şubat faslında da millici Müslümanlar tasfiye edildi, “Küreselleşmeci” kadroların önü açıldı.
Sonra Ak Parti yeni konseptin inşasına başladı. Adına ister Graham Fuller gibi “Yeni Türkiye” diyelim ister Mehmet Altan gibi “İkinci Cumhuriyet”, işte bu konseptin içinde yaşıyoruz.
Yani bir nevi “2002 Cumhuriyeti”nde.
“Yeni Türkiye” kendi sanayicisini, esnafını, yazarını parlatıp kalanı tasfiye etti. Yeryüzündeki her aklı başında insanda olan ulusal bilinç tu kaka sayıldı.
Bu yüzden bir batılı aydının asla düşmeyeceği tuzağa düşüp kendi milletlerinin aleyhindeki işlere alet oldu kafası karışık aydınlar.  
Hatta bazıları bunu da geçip direkt “kafa mikseri” oldular.
Ulusal ruhu savunmakta direnenlere ise “darbecilik” iftirası düştü: Sağcısı-solcusu, liberali-muhafazakârı bu kaderi paylaştı.
Kendilerini SSCB yıkılınca darbe yapmaya kalkan zavallı Yanayev gibi hissetsinler diye ne gerekiyorsa yapıldı.
Aydınların bu psikolojiyi yenme vakti geldi de geçiyor. Yapmaları gereken özgüveni kaybetmemek ve Türkiye’nin ruhunu aramak.
Entelektüel miras yardıma hazır: Kemal Tahir’den Attilâ İlhan’a, Nihat Genç’ten Muhsin Kızılkaya’ya, hatta Sultan Galiyev’e...
Rahmetli Oğuz Atay’ın ömrü “Türkiye’nin Ruhu”nu yazmaya yetmedi. Doğru ve çalışkan olursak belki bizimki yeter. Her şeyimize sahip olabilirler çünkü, ruhumuza asla.
Kahkahamıza, gözyaşımıza, umut ve masumiyetimize asla sahip olamazlar.
Şahsen “doğru” ve “çalışkan” olduğumu biliyorum. Aynısını söyleyebilen her Türk ve Kürt’e açıktır gönlüm.

Haberin Devamı

Hanedan magazini bambaşka

Gün geçmiyor ki kraliyet aileleri hakkında renkli haberler çıkmasın. Britanya Prensi Harry’nin aşkları ya da İsveç Prensesi Madeleine’in aldatılması her zaman büyük haber!
Düşündüm de, Osmanlı hanedanı sürseydi magazin okurlarının hayatı bir başka olurdu.
İlla ki yasak aşk yaşayan bir şehzade, eğlenceye düşkün bir sultan, hercai bir “damad-ı hazreti şehriyari” olacaktı...
Bir hanımsultan Doğu’ya okul kampanyası başlatacak, bir sultanzade Bodrum’da kameralara yakalanıp validesini kızdıracaktı.
Fena mı, her gün “Muhteşem Yüzyıl” heyecanı!

Haberin Devamı

İncir  Çekirdeği

Gerçeğin hiçbir yalanla eritilemeyen bir maddesi vardır.

Yazarın Tüm Yazıları