Türklerin cinselliği anketine hem şaşırdım hem üzüldüm

Türklerin cinselliğine ilişkin bir sondajı yansıtan habere göre ‘‘Hayatınızda seks ne derece önemli’’ sorusuna ‘‘çok önemli’’ diyen erkek sayısı beşse, aynı cevap kadınlarda biri aşmıyor.

Eyvah ki ne eyvah! Eğer cevaplar asparagas değilse, düşünün ki, ülkemizde aklı fikri pantolon fermuarında bir erkek milleti ve buna hiç tınmayan bir kadın fasilesi yaşamaktadır. Dön baba dönelim, hacılara gidelim.

GEÇEN gün 'Milliyet'te yayınlanan haberi okuyunca, çok şaşırdım.

Hem çok şaşırdım, hem de çok üzüldüm.

Çünkü, Türklerin cinselliğine ilişkin bir sondajı yansıtan o habere göre, 'Hayatınızda seks ne derece önemli' sorusuna kadınlar ve erkekler son derece farklı cevaplar vermiş.

Rakamlar tam hatırımda kalmadı ama, soruyu 'çok önemli' diye yanıtlayan erkek sayısı beşse, aynı cevap kadınlarda biri aşmıyor.

Yani oran itibarıyla, yüzde 80'e yüzde 20 gibi bir uçurum ortaya çıkıyor.

Eyvah ki, eyvah!

*

EYVAH, zira malum, eşcinselleri hariç tuttuğumuz takdirde, Havva Ana'mızla Adem Baba'mızdan beri yukarıdaki ilişki iki farklı cinsiyetin birlikteliğini zorunlu kılar.

Eh, madem ki okyanusun bilmem kaç bin metre derininde yaşayan ve hem erkek, hem de dişi özellikleri aynı organizmada bütünleştiren hilkat garibesi mahlukata dahil değiliz, o halde cinsiyetler arasında en azından asgari bir 'arzu ortaklığı'nı tutturmuş olmamız 'olmazsa olmaz' şart niteliği taşıyor.

Fakat kabul, soruşturmayı biraz izafileştirmek gerektiğini ben de biliyorum.

*

ÖYLE, çünkü biyo - genetik olarak çoktan ispatlandı ki, sırf insanlarda değil istisnasız hemen tüm canlılarda erkek ve dişi cinsellikleri dev farklılık arzetmektedir.

Ayrıntısına girecek değilim, bir 'zürriyet sürekliliği' kaygısından kaynaklanan ve hepimizin kromozom formüllerinde yer alan davranış tarzı, genel olarak dişiyi 'azcı ve özcü' diye tanımlayabileceğimiz bir 'seçiciliğe' yönlendiriyor.

Buna karşılık, aynı zürriyet kaygısı erkek yaratığı, 'çoğulcu ve yüzeyci' bir 'toptancılığa' sürüklüyor.

Bu tabiatta da böyle, her ne kadar toplumsal paradigmalar tarafından iğdiş edilmiş olsa bile, insanoğlunun bilinçaltında da böyle.

Zaten işte bu yüzdendir ki bir Frenk atasözü 'Kadınlar Venüs'ten, erkekler Mars'tan gelir'

deyip işin içinden çıkıveriyor.

*

ÜSTELİK, yine biliyorum, yukarıdaki türden bütün soruşturmaları cımbızla ayıklamak ve satır aralarından okumak gerekir.

Çalışmalar bilimsel yöntemle gerçekleştirilmedikleri için değil!

Sorulara verilen yanıtlar aslında gerçeği pek yansıtmadığı için.

Çünkü, ta ellili yıllara uzanan ve Amerikalıların cinsel hayatını sorgulayan ünlü Doktor Kinsley raporundan beri, böylesine sondajlarda biz erkek milletinin 'uçkur fetihlerimizi' fena halde abarttığımız; buna karşılık, aslında hiç de o kadar 'hanım hanımcık' olmayan kadınların pek püriten bir 'mütevazılık' sergilediği ortaya çıktı.

Bütün ömrü hayatında iki tane köhne fahişenin pörsük memesine ve bir de saçı bigudili kaknem karısının yassı poposuna el değdirmiş zat-ı muhterem sondajı cevaplarken şişim şişim şişinip nasıl bir Don Juan, nasıl bir Kazanova olduğuna ilişkin binbir palavra sıkar ki, eh akan sular durur.

Aksine, daha lise sıralarında fingirdeşmeye başlamış, üstelik de daha sonra pek 'rahat durmamış' (!) bir kadın yemin billah, zifaf gecesi yatağına 'kız oğlan kız' (!) olarak girdiğini ve asla kocasından başka dikene dokunmadığını söyler.

Ayrıyeten, erkek takımı 'müthiş' (!) cinsel performansından söz ederek haftanın yedi gününü birer birer sayar; buna karşılık adamın mahcup karısı ise 'ahh, ahh' gibisinden gözlerini havaya dikerek, 'Pazar öğleden sonra televizyonda maç başlayana kadar canımız sıkılıyor da' türü bir yanıtla durumu kurtarmaya çalışır.

Ve tabii ki, tüm bu 'saptırmalı' cevapların kökeni 'erkek merkezci' pederşahi toplum yapısından ve 'moral' denilen izafi ahlak paradigmasından kaynaklanıyor.

Sabah - akşam elalemin yatak odasında nöbet tutacak değil ya, sondajı gerçekleştiren bilim adamı da ister istemez bu cevaplar bazında rapor hazırlıyor.

*

TAMAM, bütün bunlar bir yana ama, yine de Türklerin cinselliğindeki kadın - erkek uçurumu çok sağlıksız tablo sergiliyor. Her iki şıkta da sergiliyor!

Bir, eğer cevaplar gerçekten 'asparagas'sa, aradaki muazzam farklılık, hem ülkemiz toplumundaki 'pederşahiliği' ve 'moralist' baskıyı ortaya koyuyor; hem de işin içine gayet açık bir 'riyakarlık' faktörü girdiğinden, o 'moralizm'in, yani 'ahlakiyatçılığın' yüzeyselliğini patır patır döküyor..

İkinci şıkta, yani cevapların büyük ölçüde doğru olduğu varsayımında ise, durumun vahameti bu defa tam zirveye çıkıyor.

Düşünün ki, ülkemizde aklı fikri pantolon fermuarında bir erkek milleti ve buna hiç tınmayan bir kadın fasilesi yaşamaktadır. Dön baba dönelim, hacılara gidelim.

Kabul, bu takdirde ne yapılacağı konusunda tavsiyede bulunmak benim üzerime vazife değil ama, yukarıdaki olgunun ciddiyetini kavramak ve onun derinine inerek çözüm yolları aramak için de illa 'seksolog' olmak gerekmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları