Türkleri ekonomik çöküş, nükleer silahlar ve AIDS korkutuyor

MERKEZİ Washington’da olan German Marshall Fonu, ABD ve Türkiye’nin de bulunduğu 10 Avrupa ülkesinde kamuoyu araştırması yapmış.

‘Transatlantik Eğilimler 2005 Araştırması’nda çok sayıda ilginç bulgu var.

Türkiye açısından en çarpıcı olanı şu:

Avrupa Birliği’ne destek geçen yıl yüzde 73 iken bu yıl yüzde 63.

Yani artık ‘halkın yüzde 70’i AB’yi destekliyor’ dememiz mümkün değil.

Peki Avrupalıların üyeliğimize bakışı ne?

‘Türkiye’yi istemiyoruz’ diyenlerin oranı yüzde 29.

Bu oranda da geçen yıla göre artış var.

Ancak en büyük kitle kararsızlar:

Yüzde 42.

Bu oranı lehte etkileme gibi bir avantajımız mevcut.

Peki Avrupalıların kendileri AB’ye nasıl bakıyor?

Araştırmada bu soru 100 üzerinden değerlendirilmiş.

AB’ye en sıcak bakan ülke İspanya.

En soğuk bakan ülke ise Türkiye.

İspanya’nın puanı 100 üzerinden 74, Türkiye’ninki 50.

Birliğe bizden sonra kuşkuyla bakanlar ise sırasıyla İngiltere, ABD, Hollanda, Polonya gibi ülkeler.

German Marshall Fonu’nun araştırmasında insanların gelecekle ilgili kaygılarının ne olduğu konusunda önemli ipuçları var.

‘Önümüzdeki 10 yıl içersinde aşağıdaki tehditlerden hangisinden en fazla etkileneceksiniz’ sorusunda 11 ülke ilk sıraya ‘ekonomik çöküşü’ koymuş.

‘Ekonomik çalkantı’dan Amerikalılar, Avrupalılardan fazla korkuyorlar.

Avrupalıların en fazla korktuğu ise ‘küresel ısınma’.

Oysa, Katrina fırtınasıyla New Orleans felaketini yaşayan ABD ‘küresel ısınma’dan Avrupa’ya göre çok daha fazla etkileniyor.

Gel gör ki, Amerikan kamuoyu ‘doğal afet’ yerine ‘finansal afetten’ korkmuş.

Peki Türkler önümüzdeki 10 yıl içersinde en fazla nelerden korkuyor?

Genel trende uyarak yüzde 78’i ‘ekonomik çöküş’ demiş.

Bu arada belirtmekte yarar var.

Tehdit olarak sayılanlar şunlar:

Ekonomik çöküş, uluslararası terör, nükleer silahlanma, mülteciler, İslami köktendincilik, AIDS ve küresel ısınma.

Türkleri ikinci olarak en fazla korkutan tehdit nükleer silahlar.

Üçüncü sırada ise pek şaşıracaksınız ama AIDS var.

Türklerin yüzde 63’ü AIDS’i önemli bir tehdit görüyor. Avrupalılar arasında ise bu oran yüzde 33.

Dördüncü sırada ise İslami kökten dincilik geliyor.

AIDS bunun önüne geçmiş...

Kar romanını okudu Kars’a gitti

AÇIK Toplum Enstitüsü’
nün desteğiyle kurulmuş olan Bağımsız Komisyonu’nun iki önemli üyesi bu hafta Türkiye’deydi.

Avusturya Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Albert Rohan ile eski dışişleri bakanı Marcelino Oreja Aguirre.

Rohan
ile Kayseri’deki ‘Türkiye’nin Yıldız Şehirleri’ toplantısından bir gün önce, Aguirre ile ise toplantıdan bir gün sonra buluştuk.

Bağımsız Komisyon bildiğiniz gibi, Türkiye’nin AB nezdindeki bir nevi lobiciliğini yapıyor.

Dolayısıyla üyelerinin tümü AB üyeliğimize yürekten inanıyor.

Rohan örneğin, Avusturya’nın dönem başkanlığını devralmasından önce büyük bir organizasyon peşinde. Viyana’da Avusturya iş dünyasına yönelik bir davet planlıyor.

Ali Babacan’ın da katılmasını arzuladığı davette şu mesaj verilecek:

‘Türkiye’nin AB üyeliği Avusturyalı işadamlarına önemli fırsatlar yaratacak’.

Rohan
’ın bu organizasyonda en önemli destekçisi Viyana’da yaşayan bir Türk: Atilla Doğudan.

Doğudan
VIP davetlere catering hizmeti veren Do&Co şirketinin sahibi.

En son İstanbul’daki Formula 1’in catering işini üstlenmişti.

Albert Rohan ile sohbette bir şey daha çıkıyor ortaya.

Rohan, Orhan Pamuk’un Kar romanından müthiş etkilenip Kayseri’den Kars’a gidiyormuş.

Avrupa’nın geleceği kadın yöneticilerde mi

TULÛ Gümüştekin,
AB konusunu teknik detaylarıyla gerçekten iyi bilen birkaç kişinin başında gelir.

3 Ekim müzakereleri öncesi televizyonlarda ona pek sık rastlamamız bundan.

Merkezi Brüksel’de olan CPS Danışmanlık Şirketi’nin kurucusu Gümüştekin’in bir başka özelliği de Avrupa hukukunu iyi bilmesi.

Bu özelliğinden ötürü, Berlin’de Almanya Federal Cumhuriyeti Başkanı Horst Kohler’in himayesindeki bir konferansa davet edilmiş.

Konferansı düzenleyen Avrupalı kadın yöneticilerin varlığını artırmayı hedefleyen EWMD adındaki bir kuruluş.

Konferansın beş konuşmacısı arasında önemli isimler var.

Avusturya Sağlık ve Kadın Bakanı Maria Rauch-Kallat, Litvanya eski başbakanı Kazimiera Prunskiene gibi.

Konferansta cevap aranan soru şu:

‘Acaba Avrupa daha fazla kadın yöneticiyle daha iyi bir yön alabilir mi?’

Tulû Gümüştekin’
e neler konuşacağını sordum.

İş hayatındaki kadınların karşılaştıkları hukuki sorunları, sosyal eşitsizliği anlatacağım’ dedi.

Gümüştekin, Türk toplumunda yetişmiş ama Belçika’da iş sahibi olmuş biri olarak kendi örneğinden yola çıkacağını da söyledi.

Hem Türk, hem kadın olarak nasıl bir ayırımcılığa uğradığını ve bunları aşmanın yollarını anlatacakmış.

‘Kadının üzerinden güçlenme’ arayışının içersinde olan Avrupa’da bir Türk kadının da bu konuda söz sahibi olması gerçekten onur verici bir durum.

Chirac’ın İspanyollara ettiği

Bağımsız Komisyon
üyelerinden Eski İspanya Dışişleri Bakanı Marcelino Oreja Aguirre anlattı.

Meğer Faransa Cumhurbaşkanı Jaçques Chirac, İspanya 1977 yılında AB ile müzakerelere başladığında dönemin Tarım Bakanı.

İspanyolların üye olmasına şiddetle karşı.

‘İspanya üye olursa topluluk için felaket olur’ diyor.

İspanya’yı ‘buğday tarlasındaki bir ayrıkotu’ olarak tanımlıyor.

Kadere bakın ki, yukarıdaki kamuoyu araştırmasında AB’ye en fazla inanan ülke şimdi İspanya.

Her neyse, İspanya görüşmelere devam ederken 1980’de Fransa yine sesini yükseltmiş:

‘Müzakerelerin hızını keselim’...

Aguirre,
müzakereleri başlatan kişi.

Bu yüzden anıları hálá taptaze.

İspanya’nın diktatörlükten sonra topluluğa hemen adapte olmasını ise şöyle izah ediyor: ‘Franco döneminde demokrasi yoktu ama İspanya modern bir ülkeydi. Özgürlüğü yoktu ama ekonomisi, bürokrasisi, altyapısı gelişmişti.’
Yazarın Tüm Yazıları