Türkler ve Voltaire!

BELÇİKA ’da Flamanca yayın yapan devlet radyo ve televizyonundaki “De Pappenheimers” adlı bilgi yarışmasında yaşanan skandal, birçok Avrupa ülkesi gibi Belçikalıların da Türkler hakkında ahlaksızca düşüncelerini ortaya koyuyor.

Yarışmada, ünlü Fransız düşünürü Voltaire’in “Dünya üzerindeki en iğrenç halk” diye tarif ettiği ulusun, hangi millet olduğu soruluyor ve “Flamanlar-Yahudiler-Türkler” seçeneği sunuluyor!
Flaman Parlamentosu Başkanı olan Yeni Flaman Partisi’nin Başkan Yardımcısı Peumans küstah bir şekilde “Türkler” cevabını veriyor.
Oysa Voltaire’in bu sözleri ve görüşleri Yahudilere yöneliktir.
Utanmaz adam daha sonra “Aslında sonunun cevabını biliyordum ama Yahudilere bir şey söyleyecek cesaretim yok. Onlar hassas insanlardır. Bu nedenle Türkler şıkkını tercih ettim” demek rezilliğini gösteriyor.
Davranış, tam bir şerefsizlik örneği!
* * *
Özgürlükçü fikirleriyle tanınan ve Fransız Devrimi’nin düşünsel altyapısını oluşturan Fransız yazarı Voltaire (1694-1778) dünya tarihinde iz bırakan düşünürlerdendir.
Voltaire, bazı sözlerinin, ölümünden 232 yıl sonra böyle çarpıtılarak böyle “şerefsizce” kullanılacağını bilemezdi. Türkleri sevmezdi ama takdir ettiğini yazmaktan da çekinmezdi...
Aristokrasinin egemen olduğu dönemlerde ‘şeref’ ve ‘şerefsizlik’ nutuklarla değil, eylemlerle kanıtlanırdı. Örneğin bir düello davetinde, davetten kaçan kişi ‘şerefsiz’ sayılırdı.
Voltaire, Türklerde yüzyıllardan beri “düello geleneği” olmadığını söyleyerek “Yiğittirler fakat düello etmezler. Çünkü barış zamanında silah taşımazlar. Düellonun uygarlıkla bir ilgisi yoktur” der.
Nitekim, 19. yüzyılın ikinci yarısında düello bütün Avrupa ülkelerinde yasaklanmıştır.
Voltaire, Avrupalı ulusların Türklere sürekli iftirada bulunduğunu söyleyerek görüşlerini şöyle yazar:
“Türklerin sırtına yüklediğimiz iftiralar koskoca bir kitap olur. Ben, kadınları baskı altında tutan, güzel sanatlara ilgisiz davranan Türkleri sevmem fakat iftiradan o kadar iğrenirim ki, onlara dahi çamur sıçratılmasına katlanamam.
Türkler gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Cesurdurlar, yiğittirler ama düello etmezler. Çünkü ancak savaşa giderken kılıç taşırlar. Özel yaşamlarında silahsızdırlar.
Bunun aksine, barbarlık ve şövalyelik çağlarından beri Avrupalılar için, belinde kocaman kılıçla yemek masasına oturmak bir şeref meselesi olmuştur. Türkler ise gösterişi sevmezler.”
* * *
Voltaire, hayatı boyunca insan haklarını ve din özgürlüğünü savundu ama kendisi dinlere inanmazdı. Böyle olduğu halde “Din, halkların iyi yönetimi için şarttır” derdi. Tanrı’ya inanırdı ama dinleri sürekli sorgulayan bir “deist” idi.
Deistler, Tanrı’ya inanır ama dinlere, kutsal kitaplara, mucizelere inanmazlar.
Voltaire’in de benimsediği “deizm” adlı inanç şekline göre “Tanrı vardır ve kainatı yaratmıştır. İnsanların ruhları ölümden sonra da var olacak, yaşayacaktır. Tanrı iyi davranışlarımızı ödüllendirecek, kötü davranışlarımızı cezalandıracaktır.”
Voltaire’in “Fikirlerinizden nefret ediyorum ama onu ifade etmenizi ölümüne savunurum” sözleri, onun inançlara ve fikir özgürlüğüne verdiği önemi gösterir.
YARIN: “Avrupalıların Türklerden alacağı çok ders var”
Yazarın Tüm Yazıları