Türkiye'nin en güzel müze evleri

Güncelleme Tarihi:

Türkiyenin en güzel müze evleri
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2011 18:09

Türkiye’nin farklı köşelerinde, İstanbul’un eski semtlerinde gezerken sivil mimarinin güzel örneklerinin yavaş yavaş kaybolduğunu üzülerek görüyoruz. Özellikle ahşap yapılar son günlerini yaşıyor.

Haberin Devamı

               

10 yıl sonra çoğu yerinde olmayacak, betonun önlenemeyen yükselişine kurban gidecek. Batı ülkelerinde tarihi değere sahip ya da geçmişte önemli kişilerin yaşadığı pek çok ev özenle korunuyor, ziyarete açık tutuluyor. Örneğin İngiltere’de tarihi mekanları koruyan National Trust’ın evleri birbirinden güzel. Bu evler sivil mimarinin yanı sıra geçmişin hayat tarzını da yansıtıyor. Türkiye’de ise ne yazık ki talandan kurtarılmış evlerin çok azı halka açık; örneğin İstanbul’da Boğaziçi’nin iki kıyısına sıralanan yalılardan neredeyse hiçbirini gezemiyoruz. Ülkemizde, çeşitli yörelere dağılmış ve uzak yola gidip görmeye değecek güzellikte birçok ev var.

Haberin Devamı

ÇAKIROĞLU KONAĞI (Birgi, Ödemiş)
Ağa, İzmirli ve İstanbullu hanımları hasret çekmesin diye iki şehrin resmini yaptırdı

Çakıroğlu Konağı’na yolunuzun düşmesini beklemeyin, yolunuzu düşürün. İzmir’e yaklaşık 120 kilometre mesafede, Bozdağ’ın eteklerindeki Birgi, 15’inci yüzyıl başlarında Osmanlıların eline geçmiş. Özellikle 15 ve 16’ncı yüzyıllarda Anadolu’daki önemli kültür, sanat merkezlerinden biri olmuş. 16’ncı yüzyıldan itibaren önemini yitirmeye başlamışsa da, sahip olduğu kültür mirasının büyük kısmını korumayı başarmış. Bu şirin kasabada Aydınoğulları ve Osmanlı dönemini günümüzde yaşatan çok sayıda güzel tarihi bina bulunuyor. Bugüne ulaşabilmiş en önemli eserlerden biri Çakıroğlu Konağı. Üç katlı bina 1761’de Şerif Ali Ağa tarafından yaptırılmış ancak konağın renkli ve zengin süslemelerine bakanlar 19’uncu yüzyılda elden geçtiğini hemen anlıyor. Ahşap malzemenin kullanıldığı yapının her katındaki biri düz, biri kemerli ve vitraylı iki sıra pencere ile konağın dış yüzeyini kaplayan boyalı bezekler görenlerin ilk dikkatini çeken detaylar. Gezerken, duvarlar ve tavanları süsleyen kalem işlerine ilgi göstermeyi unutmayın, ait oldukları sanatın zarif örnekleri arasında sayılıyorlar. Konak, döneminin tüm özelliklerini yansıtan bir sivil mimari örneği. Geniş bir iç bahçesi var ve zemin kat taşlık, mutfak, hizmetçi odaları, misafir bekleme odası ile ahır ve samanlık için ayrılmış. İkinci kat kışlık olarak kullanıldığı için alçak tavanlı, bu yüzden ara kat olarak da tanımlanıyor. Burada bütün odaların açıldığı geniş bir salon karşılıyor sizi. Kışın ısıtma için şömine yapılmış. Bir iç merdivenle çıkılan daha yüksek tavanlı üst kat yazlık olarak kullanılıyormuş. Tavan ve duvarları süsleyen bitki ve meyve motiflerine dikkat edin, o dönem sanatının tüm zarafetini taşıyorlar. Bu katta misafirleri karşılayan iki panonun ilginç bir hikayesi var; konağın sahibi biri İstanbullu diğeri İzmirli iki hanımla evlenmiş. Eşlerinin hasret çekmesini önlemek için de her iki şehrin resmini yaptırmış. Konağı gezdirenlere bu düşünceli beyefendinin o zamanlar geçerli olan “dört hak” anlayışıyla iki hanımla aynı zamanda mı evli olduğunu, yoksa birini kaybettikten sonra mı diğeriyle evlendiğini sorduk ama ne yazık ki cevap üzerinde kimse ortak bir fikre varamadı. Ev 1950 senesine kadar konut olarak kullanılmış. Daha sonra Kültür Bakanlığı binayı devralmış. Aslına sadık kalınarak elden geçirilen konak, 1995 yılında ziyarete açıldı, geçen yıl restore edildi.

Haberin Devamı

SİPAHİOĞLU KONAĞI (Yörük Köyü / Karabük)
300 yıl önce merkezi sistemle ısıtılıyordu

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Safranbolu, özellikle muhteşem Osmanlı evleriyle tanınıyor, bunlardan çoğu ziyarete açık. En güzel yapılardan bazıları günümüzde otel olarak hizmet veriyor. Bu imkan nostalji yaşamak isteyenlerin hoşuna gitse de kimi yapılardaki orijinal yerleşim planını anlamanızı bir hayli güçleştiriyor. Safranbolu’daki ziyarete açık konakların en ilginç olanı kentin merkezinde değil, 11 kilometre kadar doğusundaki Yörük Köyü’nde. Yerel yönetim, dünyada da örneklerine rastlanan çok doğru bir karar almış, 93 tescilli eseri olan bu müze köye, tarihi dokuyu korumak için büyük araçların girmesini yasaklamış. Eğer turla geldiyseniz otobüsünüzden inip Sipahioğlu Konağı’na kadar yürümek zorundasınız. Artık 300 yaşında bir konaktasınız. Aynı ailenin yedinci nesli konağın ilk katında yaşamlarını sürdürüyor. İkinci ve üçüncü kat müze haline getirilerek ziyarete açılmış. Zemin kat kalın taş duvarları sayesinde her zaman serin olduğundan eskiden evin kileriymiş. Evi temiz tutmak amacıyla mutfağın bahçede yapılması konağı gezen kadınların çok hoşuna gidiyor. Günümüzde bu mutfakta ziyaretçilere gözleme ve ayran ikram ediliyor. İkinci kata çıktığınızda ahşap dolapların kapaklarını mutlaka açıp bakın. Dışarıdan dolap gibi görünseler de bunların diğer işlevleri misafir banyosu olarak hizmet vermek. Ocakta ısıtılan banyo suyu kullanıldıktan sonra kurşun bir boruyla evin dışına atılıyormuş. Konağın en üst katına çıktığınızda ise rahat minderlerle döşenmiş bir oda göreceksiniz. Burası ağanın bütün köyü izlediği “baş oda.” “Ağanın başı üstüne baş olmaz” misali bu oda evin en yüksek yeri. Sipahioğlu Konağı dikkat çeken pek çok özelliği bir arada barındırıyor. Ahşap oymalara dikkat edin, bunlar sadece süsleme sanatı örnekleri değil, dikkatli ve deneyimli gözler farklı şekiller arasına nakşedilmiş bazı tarihleri ayırt ediyor. Konakta İstanbul’u anlatan resimler, çalışma odası ve bir de kütüphane göreceksiniz. Tüm bunlar Yörük Köyü sakinlerinin sanata ve okumaya verdiği önemin kanıtları. Hepsi bu kadar değil elbette, Sipahioğlu Konağı’nda ziyaretçiler gerçek bir zeka ürünü olan merkezi ısıtma sistemini, çardağı ve ev sahibinin Bektaşi geleneğinden geldiğinin bir belirtisi olan 12 karanfil tasvirli kalem işini inceleme fırsatını da yakalıyor.

Haberin Devamı

BEYPAZARI MÜZESİ (Ankara)
Osmanlı hamamı dolaplara saklı

Aslında Ankara’nın Beypazarı İlçesi başlıbaşına bir açık hava müzesi. Tamamı restore edilmiş Osmanlı evleriyle adeta ikinci Safranbolu olmuş. Bu evlerden biri, sahiplerince Kültür Bakanlığı’na hibe edilmiş. Aslına uygun restore edildikten sonra, 1997’de ziyarete açılmış. Zemin katı taş, üzerine çıkılan iki katı da ahşap malzeme kullanılarak yapılmış geleneksel bir ev burası. Tüm döşemelerin üzeri halıyla kaplanmış, ahşap oymalar döneminin inceliklerini yansıtıyor. Yöredeki 19’uncu yüzyıl yaşamının çeşitli canlandırmalarla anlatılması ise hem yabancı hem de yerli turistlerin ilgisini çekiyor. Burada bir sürprize hazır olun; içeriyi gezerken göreceğiniz ve de ilk bakışta dolaba benzeteceğiniz yerler aslında geleneksel Osmanlı hamamları. İçerideki kimi kapaklar kapandığında yüklük olarak da kullanılıyorlar. Müzede sadece Osmanlı değil Bizans ve Roma dönemi eserleri de sergileniyor.

Haberin Devamı

Yazının devamını okumak için tıklayın...

LAVANTA TARLALARI BURNUMU KOYLARI GÖZLERİMİ SEVİNDİRDİ

CORMONS'UN BAŞ DÖNDÜREN LEZZETLERİ

NEREYE GİTMELİ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!