Türkiye’de çocuk olmanın ağırlığı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de çocuk olmanın ağırlığı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2017 09:06

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Pazar günü kutlandı. Dünyaya örnek teşkil eden bu bayramda çocuklarımızın içinde bulunduğu duruma bakıldığında çözülmesi gereken çok önemli sorunlar bulunuyor. Bunları tespit etmek, yeniden düşünmek ve bir duyarlılık oluşturmak önemli. Bu noktada TÜİK’in 2015 istatistiklerle çocuk verilerinden yola çıkarak Türkiye’de çocuk olmanın zorluklarının fotoğrafını çektim.

Haberin Devamı

Çocuk haklarına dair hukuksal, biyolojik ve sosyolojik mevzuat 0-18 yaş arasını bebek/çocuk olarak tarif ediyor. TÜİK verilerinde yer almayan ancak kamuoyunda zaman zaman geniş yankılar ve tepkilere neden olan çocuk ihmali ve istismarı sorunu azalmak yerine giderek artıyor. Çocukların büyükler tarafından ihmal ve istismara uğratılması en yakınlarından başlayarak koruma ve barınma altına alındıkları kurumların bünyesinde çalışanlara kadar uzanıyor.

Ülke ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmeler gelir farklılıklarını dolayısıyla yoksulluğu doğrudan etkiliyor. Bu etkileşim süreci çocuk işçiliğini, çocukların uğradığı ayrımcılık ve sömürüyü büyütüyor. Çocuk yoksulluğu ve buna bağlı olarak gelişen olgular; eğitim yoksunluğu, çocuk işçiliğini, çocukların suça ve şiddete sürüklenmesini, beslenme yetersizliklerini ve bu yetersizliklere bağlı olarak gelişen sağlık sorunlarını karşımıza çıkarıyor. Ekonomik krizler ve kriz sonrası uygulanan “düzeltme” amaçlı kemer sıkma programları da bu süreci etkileyen faktörler arasında önemli bir yer tutuyor. 

Haberin Devamı

NÜFUSUMUZUN YÜZDE 29’U ÇOCUK

Türkiye nüfusu 2015 yılı sonu itibariyle 78 milyon 741 bin 53 iken, çocuk nüfus 22 milyon 870 bin 683 oldu. Birleşmiş Milletler tanımına göre “0-17” yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1935’te toplam nüfusun yüzde 45’ini, 2015’te ise yüzde 29’unu oluşturdu.

EN YÜKSEK OLDUĞU İL ŞANLIURFA

Çocuk nüfusu illere göre incelendiğinde, en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il, yüzde 47,4 ile Şanlıurfa oldu. Onu yüzde 47,1 ile Şırnak ve yüzde 45 ile Ağrı izledi. En düşük olduğu iller ise yüzde 17,5 ile Tunceli, yüzde 19 ile Edirne ve yüzde 19,5 ile Kırklareli.

Çocuk nüfus oranının en yüksek ve en düşük olduğu ilk 5 il, 2015

Türkiye’de çocuk olmanın ağırlığı

GEÇEN YIL 1 MİLYON 325 BEN 783 BEBEK DOĞDU

Doğum istatistikleri verilerine göre, canlı doğan bebek sayısı 2014 yılında 1 milyon 345 bin 286 iken 2015’te 1 milyon 325 bin 783 oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 51’i erkek, yüzde 49’u kızdı.

Haberin Devamı

EN POPÜLER İSİMLER ERKEKLERDE YUSUF, KIZLARDA ZEYNEP

Yeni doğan bebeklere konulan en popüler erkek isimleri 2015 yılında Yusuf, Eymen ve Mustafa, en popüler kız isimleri ise Zeynep, Elif ve Hiranur oldu. Son 17 yılda doğan çocuklara verilen en popüler erkek isimlerinin ise Yusuf, Mehmet ve Mustafa, en popüler kız isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Merve olduğu görüldü.

0-6 YAŞ GRUBUNDA EN ÇOK ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU GÖRÜLDÜ

Türkiye sağlık araştırması 2014 sonuçlarına göre, son 6 ay içinde 0-6 yaş grubundaki çocukların geçirdiği başlıca hastalık ve sağlık sorunları yüzde 41,9 ile üst solunum yolu enfeksiyonu, yüzde 33,2 ile ishal ve yüzde 10,8 ile kansızlık oldu.

Haberin Devamı

RESMİ KIZ ÇOCUK EVLİLİKLERİ DÜŞTÜ

Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) veri tabanından üretilen evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarındaki resmi evlenmelerin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2014 yılında yüzde 5,8 iken 2015’te yüzde 5,2’ye düştü. Kız çocuk evlenmelerinin en fazla olduğu il, yüzde 15,3 ile Kilis. Onu yüzde 15,2 ile Kars ve yüzde 15,1 ile Ağrı izledi. Resmi evlenmelerin en az olduğu iller ise sırasıyla; yüzde 1 ile Tunceli, yüzde 1,5 ile Rize ve yüzde 1,6 ile Trabzon.

ORTAÖĞRETİMDE OKULLAŞMA ORANI YÜKSELDİ

Öğretim yılı ve eğitim seviyesine göre net okullaşma oranı, ortaöğretimde bir önceki yıla göre artış gösterdi. Ortaöğretim seviyesinde net okullaşma oranı 2014/’15 öğretim yılında yüzde 79,4 iken 2015/’16 öğretim yılında yüzde 79,8 oldu. Net okullaşma oranı cinsiyet açısından karşılaştırıldığında cinsiyetler arasında önemli bir farklılığın olmadığı görüldü.

Haberin Devamı

Ortaöğretim seviyesindeki kız çocuklarının net okullaşma oranının 2015/’16 öğretim yılında en yüksek olduğu il, yüzde 97,8 ile Rize. Onu yüzde 96,6 ile Isparta ve yüzde 94,8 ile Amasya izledi. Net okullaşma oranının en düşük olduğu il ise yüzde 44,7 ile Muş oldu. Onu yüzde 47,6 ile Ağrı ve yüzde 53 ile Bitlis izledi.

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI 15-17 YAŞ GRUBUNDA YÜZDE 21

Hane halkı işgücü istatistiklerine göre; 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücü durumu bir önceki yıla göre değişmedi. 2015’te işgücüne katılım oranı yüzde 21, istihdam oranı yüzde 18,1 ve işsizlik oranı yüzde 13,9 olarak gerçekleşti. Cinsiyete göre çocukların işgücüne katılımında ise farklılıklar gözlendi. Erkek çocuklarda işgücüne katılma oranı 2014 yılında yüzde 29,4 iken 2015’te yüzde 28,6’ya düştü. Kız çocuklarında ise bu oran 2014 yılında yüzde 12,1 iken 0,9 puanlık bir artışla 2015’te yüzde 13’e yükseldi.

Haberin Devamı

AİLE BAKIMINA KIZLAR 1 SAAT FAZLA ZAMAN AYIRDI

Zaman kullanım araştırması 2014-2015 sonuçlarına göre; 10-17 yaş grubundaki çocuklar, bir gün içindeki toplam zamanının üçte ikisini (9 saat 39 dakikasını uyku, 3 saat 34 dakikasını eğitim, 2 saat 36 dakikasını yemek gibi) temel faaliyetlere katılım için kullandılar. Kalan zamanının 2 saat 35 dakikasını TV izleme, radyo müzik dinleme, 1 saat 25 dakikasını sosyal yaşam ve eğlence, 1 saat 5 dakikasını hane halkı ve aile bakımı faaliyetlerine ayırdı. Diğer faaliyetler için (ulaşım, hobiler vb.) 1 saatten az zaman harcandı. 

Cinsiyet ayrımına bakıldığında erkek çocukları, hobiler ve oyunlar faaliyetine zamanının 1 saat 5 dakikasını, kız çocukları 39 dakikasını ayırdı. Hane halkı ve aile bakımı faaliyetine erkek çocukların 35 dakikasını kız çocukların ise 1 saat 37 dakikasını ayırdığı görüldü. Cinsiyetler arasında önemli farklılık gözüken faaliyetlerden olan spor ve doğa sporlarına kız çocukları 9 dakika zaman ayırırken erkek çocuklarda bu süre 38 dakika oldu.

BÜYÜK TEHLİKE DIŞSAL YARALANMA VE ZEHİRLENME

Ölüm nedenleri istatistiklerine göre, “Dışsal yaralanma nedenleri ve zehirlenmeler” sonucunda 1-17 yaş grubunda 2014 yılında hayatını kaybeden çocukların sayısı 2 bin 367 iken, 2015’te 1.909’a düştü. Aynı yaş grubunda 2014 yılında “Sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları” nedeniyle hayatını kaybeden çocukların sayısı 1.014 iken, 2015’te 979 oldu.

KAZALARDA ÖLEN İKİ ÇOCUKTAN BİRİ 10 YAŞ ALTINDA

Trafik karayolu kaza istatistiklerine göre, 2014 yılında meydana gelen trafik kazalarında 391 çocuk yaşamını yitirirken, 51 bin 850 çocuk yaralandı. Kazalarda ölen çocukların yüzde 46,3’ünü 0-9 yaş grubu, yüzde 24,8’ini 10-14 yaş grubu ve yüzde 28,9’unu 15-17 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu.

GÜVENLİK BİRİMLERİNE GELENLERİN SAYISI YÜZDE 4.4 ARTTI

Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayısı 2015’te, 2014 yılına göre yüzde 4,4 oranında artarak 303 bin 213 oldu. Çocukların yüzde 57,4’ünün 15-17 yaş grubunda, yüzde 23,4’ünün 12-14 yaş grubunda, yüzde 18,9’unun ise 11 yaş ve altı çocuklar olduğu görüldü. Güvenlik birimine 2015’te gelen veya getirilen çocukların yüzde 66,9’u erkek, yüzde 33,1’i ise kız çocuğuydu.

Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocuklar, 2011-2015

Türkiye’de çocuk olmanın ağırlığı

EN ÇOK MAĞDUR OLARAK GELDİLER

Güvenlik birimlerine 2015’te gelen veya getirilen 303 bin 213 çocuğun yüzde 46,9’u mağdur, yüzde 39’u kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası (suça sürüklenme) ile yüzde 5,8’u kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan), yüzde 4,4’ünün bilgisine başvurma ve yüzde 3,9’unun ise bu nedenlerin dışındaki nedenlerden dolayı geldikleri ya da getirildikleri görüldü.

SORUNLAR ÇÖZÜLMEDEN ÇOCUK BAYRAMI SEMBOLİK KALACAK

Sonuç ve yorum, düşük gelirli ve daha yoksul ülkelerde çocukların sorunları daha yaygın, zira bu ülkelerde yoksul hane sayısı daha fazla. Bu da tüm çocuk işçiliği biçimlerinin ana nedeni. Hiç okul olmaması ya da öğretmen yetersizliği çocukların okuldan uzaklaşarak çalışma hayatına yönelmelerine yol açıyor. Ayrıca bedava, zorunlu ve nitelikli eğitimin olmaması durumunda yoksul aileler çocuklarını okula göndermeyip, çalışmaya yolluyor. Aileler, eğer eğitimli olmanın bir avantaj sağlamadığına inanıyorlarsa çocuklarının çalışma hayatına atılarak daha verimli olacağını düşünüyor. Keza düşük verimliliğin yeterli olduğu işler için çocukların eğitimsizliği bir avantaj oluşturuyor.

Eğitime erişimin zor olması (okulun uzak olması, göçmen ya da kaçak işçi çocuğu olma gibi) okuldan uzaklaşmayı ve çocukların yaşadığı olumsuzlukları artırıyor.  Okul ücreti, okula gidebilmenin dolaylı maliyetlerinin (ayakkabı, forma, yemek, ulaşım gibi) yüksekliği; eğitim yılıyla ailenin ihtiyaçlarının tam olarak uyumlu olmaması (mevsimlik tarım işçiliği); müfredat ya da eğitim dilinin bölge halkının diline uyumlu olmaması ve çocuklara karşı etnik, ırkçı ya da inanca dayalı ayrımcılık yapılması, ötekileştirme ya da fiziki şiddet uygulanması gibi etkenler de çocukların bugün karşı karşıya kaldığı sorunlar listesinde yer alıyor.

UNICEF’e göre (Ekim 2014), 2008 krizinden bu yana ilave 2.6 milyon çocuk yoksullaşmış ve böylece 41 ülkedeki yoksul çocuk sayısı 76.5 milyon olmuş. Bu dönemde en yüksek artış yüzde 20 ile İzlanda, yüzde 18 ile Yunanistan, yüzde 11 ile İrlanda’da gerçekleşmiş. Bu ülkelerde çocuk yoksulluk oranları yüzde 29-41 arasında. ABD’de ise bu oran yüzde 2’yi buluyor (UNICEF, 2014). Bu ülkede geçen yıl, daha önce görülmedik biçimde evsiz, sokak çocuğu sayısı 2.5 milyona çıkmış (Williamson, 2014). Çocukların yaşadığı sorunların önemli bir parçası ebeveynlerin karşılaştığı problemlerden kaynaklanıyor. Çocukla ilgili genel politikaların olmayışı, denetimlerin ortadan kalkması, emeği koruyucu yasal düzenlemelerin yetersizliği, sosyal devletin çöküşü gibi doğrudan emek-sermaye çelişkisi üzerinden ortaya çıkan yapısal nedenleri de yaşanan sorunların kaynağının tamamlayıcı diğer unsurları olarak eklemek gerek. 2017 yılında kutlanacak olan Çocuk Bayramı’nda çocuklarımızın yaşadığı sorunların kaynağının uygulanan kapitalist politikalar olduğu gerçeğinden hareketle, sorunların çözümünün bu politikalara karşı geliştirilecek alternatiflerden geçtiğini bilince çıkarmak gerekiyor. Çocukların yaşadığı sorunlar çözülmedikçe kutlanacak bayramlar ‘sembolik’ ve ‘göstermelik’ olmaktan öteye geçmeyecek.

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!