Türkiye yönetilmez, idare edilir

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Önce dünkü siyasi trafiğin kronolojisini çıkaralım. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit Çankaya'dan çıkarken çok rahat ve umutluydu.

Yeni bakanlar kurulu listesini bugün Cumhurbaşkanı'na sunacağını açıklıyordu.

Çünkü kuracağı hükümetin listesi bile hazırdı.

Ancak DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'le görüşmeye girmeden önce kısa bir açıklama yaptı ve listeyi Çankaya'ya götürme süresini pazartesi gününe kadar uzattı.

ECEVİT NE YAPAR

Neden?

Ecevit bunu, Meclis'in çalışma tekniği ile ilgili bazı nedenlere dayattı.

Ama hemen arkasından Çiller'in yaptığı açıklama ister istemez bazı insanların kafasına sorular soktu.

DYP lideri bazı şartlar ileri sürmüştü.

Ecevit bunu kabul eder mi?

Tanıdığımız Ecevit etmez.

Peki Çiller bu şartlarında ısrarlı olur mu?

Bazıları, ‘‘Yalım Erez tehlikesi ortadan kalktığına göre ısrarlı olabilir’’ diyor.

O zaman nasıl bir durum ortaya çıkar?

Bunun için de Ecevit'in siyasi hayatında bundan önce yaptıklarına bakmak gerekir.

TARİHİ İÇTİHAT

DSP Genel Başkanı, 1978'de CHP lideri olarak bir azınlık hükümeti kurmuş, güvenoyu alamayacağını tahmin ettiği halde, bununla güvenoyuna da başvurmuştu.

Yani, bu onun hayatında ilk belirsiz güvenoyu olmaz.

O nedenle Ecevit'in bir azınlık hükümeti kurma işinde Çiller'in hassasiyetini dikkate almasını beklememek gerekir.

Zaten dün kendisi de, ‘‘Hükümet kurma sorumluluğu bana ait’’ diyerek cevabını verdi.

Dün ANAP saflarında şöyle bir hava hâkimdi:

‘‘Acaba Erez'in görevi iade etmesini istemekte çok mu acele ettik?’’

Her türlü ilkenin yerini, mutlak ve Makyavelik bir siyaset aldığı zaman bu soru da çok büyük haklılık kazanıyor.

ANAP ve DSP, Erez'in çalışmalarını biraz uzatabilselerdi, ellerindeki koz daha kuvvetli olurdu.

Şimdi hem bu kozu kaybettiler, hem de kamuoyundaki imajları da bundan olumsuz yönde etkilendi.

Bir haftadır Londra'daydım.

Konuştuğum kişilerin çoğunun ortak sorusu şuydu:

ÜÇ AY İÇİN

‘‘Üç aylık bir hükümet için bunca siyasi oyun niye?’’

Bu kadar siyasi lider, dün hayır dediğine bugün neden evet diyor, dün reddedilenler bugün nasıl olup da kabul ediliyor?

Bu soruya, bildiğimiz mantık içinde cevap verebilmek kolay mı?

Hatta mümkün mü?

Hayır.

Sorunun tek cevabı vardır ve o da irrasyonel bir açıklamaya dayanmaktadır.

Çünkü siyaset, rasyonel prensipler üzerine değil, şahsi hesaplar üzerine kuruludur.

O nedenle son zamanlarda Türk siyaseti ile ilgili yeni bir teori giderek öne çıkıyor.

Buna göre, ‘‘Türkiye yönetilmez, idare edilir’’.

Bu teoriyi ortaya atanlar şunu söylüyorlar:

SİYASİ ODESA

‘‘Yönetme kavramı, rasyonel bir anlayışa dayanır. İdare etme ise Doğu ülkelerinde görülen, daha çok duygulara dayalı bir siyaset biçimidir. Türkiye'yi sadece rasyonel, akılcı kurallarla yönetmeye kalkarsanız siyasi hayatınız uzun sürmez.’’

Hiç kuşkusuz Türkiye açısından çok övünülecek bir teori değil.

Ama 23 günlük hükümet kurma manevralarını izledikten sonra insanın bu yeni teoriye yaklaşımı farklı oluyor.

Türkiye yönetilmiyor, idare ediliyor.

Çünkü yönetilemez, ancak idare edilebilir.

Böyle olmasaydı, bu 23 günlük siyasi odesa'yı bu kadar normal kabul edebilmemiz mümkün olabilir miydi?



Yazarın Tüm Yazıları