Türkiye’ye yabancı mühendis zor gelir

GEÇENLERDE yabancı bir şirkette çalışan bir arkadaşım ‘Biliyor musun... Artık yabancı mühendis çalıştırmamız imkansız’ diye aradı.

Meğer, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği yani TMMOB tarafından, 1 Şubat 2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik yabancı mühendislere kapıyı kapatıyormuş.

İşin garip yanı çalışma izni veren Çalışma Bakanlığı’nın da yeni yönetmelikten haberdar edilmemiş olması.

Yani Çalışma Bakanlığı bir ‘oldu bitti’yle karşı karşıya.

TMMOB yönetmelikle ilgili Çalışma Bakanlığı’nın görüşünü almadan direkt Başbakanlığa başvuruyor.

Kanunlar ve Kararlar Dairesi’nden yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayınlanmasını sağlıyor.

Peki TMMOB’nin yönetmeliğinde neler var?

Yeminli tercüman ve noterden tasdikli 15 ila 20 belge.

YÖK’ten Denklik Belgesi ki bunun alınması 6 ay sürüyor.

TMMOB’den onay olacak ‘yabancı proje’ sorumlusunun ‘Türkçe’ bildiğine dair belge. Sular seller gibi Türkçe bilen yabancı bir mühendis olabilir mi sizce? Özetle bin bir dereden su getirerek yabancı mühendislerin Türkiye’de çalımaları imkansız hale getirilmiş durumda.

YASED RAHATSIZ

YASED’
e (Yabancı Sermaye Derneği) göre üyelerinden çoğu 1 Şubat tarihinde yürürlüğe girmiş yönetmelikten son derece rahatsız.

Düşünün ki, Türkiye’de enerji üzerinde faaliyet gösteren yabancı bir şirket santrallarda kullanılmak üzere burada üreteceği makinelerde kalifiye mühendise ihtiyaç duyuyor.

Belki dünyada bu işi yapacak bir elin parmakları kadar mühendis var. Ama yönetmelik nedeniyle eli kolu bağlı, hiçbir mühendis getirtemiyor.

İddialara göre, BOTAŞ dahi yabancı mühendis getirtemiyormuş.

TMMOB Türkiye’de bunca işsizlik varken, Türk mühendislerin önünü açmak için böyle bir yönteme başvurmuş olabilir.

Ancak bu kadar katı kurallarla ‘vur deyince öldürmüş’ resmen.

Bir de olayın başka boyutu var.

O da ‘küreselleşme’ meselesi.

HANİ KÜRESELLEŞME

Önceki gün KAGİDER’de dinlediğimiz Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı değindi bu konuya.

‘Türkiye küreselleşmenin neresinde’ derken şöyle bir cümle kullandı:

‘Küreselleşme eski sanayi devrimi gibi karşı konulamaz bir süreç. Ülkelerin arasındaki sınır kalkıyor, işbirliklerinin, STK’ların önemi artıyor.

Mal, hizmet, ticaretin ve sahipliğin sınır tanımaz hale gelmesidir küreselleşme...’

Şimdi Güler Sabancı’nın bu tarifinden yola çıkarsak yukarıda sözünü ettiğim yönetmelik hizmet dolaşımına pekálá bir sınır koyabiliyor.

Güler Sabancı aynı konuşmasında, Brezilya’da fabrika kurulurken Türkiye’den kriz koşullarını iyi bilen Türk yöneticiler, mühendisler de çağırdıklarını söylüyor.

Brezilya’nın ülkede çalışacak Türklere herhangi bir zorluk çıkarttığını sanmıyorum.

Zaten iyi yetişmiş, konularında uzman Türk mühendisler her yerde.

Brezilya’da, Rusya’da, Türkmenistan’da.

Diğer bir sürü ülkede.

Küreselleşmenin gereği bu.

Bu durumda 1 Şubat’ta yürürlüğe giren yönetmelik biraz tuhaf kaçmıyor mu?

Soğan ve toprak meselesi

DÜN DSP’
den gelen e-postada Rahşan Ecevit’in bir açıklaması vardı.

Yabancılara toprak satışının ‘Sevr’ boyutlarına geldiğini belirterek ‘Soğan satmıyoruz, toprak satıyoruz’ demiş...

‘Hele, hele Alanya Almanya oldu’ diye ilave etmiş...

Önce Alanya’yla ilgili birkaç söz.

Geçenlerde Moskova Havalimanı’nda karşılaştığım Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, 8 bin yabancının tapuda kaydı olduğunu söylemişti.

Alanya’ya yerleşmiş olan yabancılar nedeniyle ekonomiye canlılık geldiğini, emlak fiyatlarının arttığını da belirtmişti.

Sipahioğlu’nun anlattıklarına bakılırsa, Alanyalı halinden gayet memnun...

İkincisi, daha dün YASED’den aldığım verilere göre yabancılara gayrimenkul satışlarında öyle ‘patlama’ filan yok.

2004’te yaklaşık 2 milyar 700 milyon dolar yabancı sermaye girişinin 987 milyon doları emlak satışından...

2003’te ise emlak satışından yabancı sermaye girişi 707 milyon dolar.

Yani bir yılda 280 milyon dolar artmış.

‘Din elden gidiyor’ çıkışından sonra Rahşan Ecevit’in bu çıkışını anlamakta zorluk çekiyorum.

Zira bundan önce kaç kez yazıldı, çizildi.

Burada toprak, ev her neyse satın alan yabancılar bunları çantalarına koyup götürmeyecek.

İspanya’nın tüm güney sahillerinde İngilizlerin, Almanların ve Arapların mülklerinden geçilmiyor.

Franko döneminden sonra en uzun süre iktidarda kalanlar Sosyalistler olduğuna göre, mülklerin çoğu onların döneminde satılmış...

DSP ile İspanyol Sosyalistlerin dünya görüşlerinde dağlar kadar farka bakar mısınız?..

İstanbul’da Fransa ABD yakınlaşması

BİR
haftadan beri ABD ve Washington ile ilişkileri ‘hassas bir dengede’ olan ülkeler arasında bir bahar havasıdır gidiyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bush arasındaki sekiz dakikalık görüşme okuduklarımıza göre pek samimi havada geçmiş.

Bu buluşmadan bir gün önce gerçekleşen Bush-Chirac görüşmesi de öyle.

İki saat, on beş dakikalık buluşmada buzlar erimiş, iltifatlar yağdırılmış.

Tarihi Bush-Chirac görüşmesinden tam bir gün sonra İstanbul’da da bir Fransa-ABD yakınlaşmasına tanık olduk.

Fransız Başkonsolosu Jean-Christophe Peaucelle, Amerikalı meslektaşı David Arnett onuruna Fransız Sarayı’nda bir davet verdi.

Peaucelle’e sorduk davetin Bush-Chirac görüşmesiyle ilgisi var mı diye...

Tamamıyla tesadüfiymiş...
Yazarın Tüm Yazıları