Türkiye’ye şeffaflık dersi verenlerin yaptığına bakın

PROCTER & Gamble (P&G) Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Başkan Yardımcısı, P&G Türkiye Genel Müdürü Saffet Karpat’ın bir grup gazeteciyle sohbet toplantısı...

Saffet Karpat, P&G ile Gillette’nin dünyada birleşmesinden sonra Türkiye’de ve kendisine bağlı olan bölgede ne gelişmeler olduğu bilgisini aktarıyor.

Karpat’ın sunumunda P&G ile Gillette’nin dünyada ayrı ayrı kuruluş öykülerinden yelpazelerindeki ürünlerin önde gelenlerine kadar her türlü bilgi var.

P&G-Gillette, halen Ariel’den Duracell pile, Orkid’den Prima’ya, İpana’dan Pringles’a uzanan 23 farklı ürünü aracılığıyla Türk tüketicisiyle buluşuyor.

Karpat, markalarının çoğunun Türkiye pazarında lider konumda olduğunu vurguluyor. P&G Türkiye’nin dünyada 12’nci, içinde bulunduğu Central & Eastern Europe, Middle East and Africa (CEEMEA) bölgesinde 2’nci büyük konumunda olduğunu ifade ediyor.

Karpat, P & G’nin Türkiye’deki yatırımlarının büyüklüğünün de 400 milyon dolara ulaştığını hatırlatıyor, pazarda büyümeye devam edecekleri mesajını veriyor.

Sorular bölümüne geçildiğinde, P&G Türkiye’nin cirosunu merak edip soruyorum. Karpat’tan gelen yanıt olumsuz: "ABD’deki merkezimizin kararı var. Global veriler dışında ülke bazlı bilanço bilgilerimizi açıklayamıyoruz."

Üsteliyorum: "Türkiye’de birçok ürününüzün lider olduğunu ifade ediyorsunuz. Türk halkının ürününü kullandığı bir şirketin en azından cirosunun ne kadar olduğunu bilme hakkı yok mu?"

Karpat, çok kibar ve çaresiz: "Yapacağımız birşey yok. Merkezimizin aldığı karar bu yönde. Bütün dünyadaki uygulamaları böyle."

Ben yine ısrarlı tavrımı sürdürüyorum: "Yeri geldiğinde ABD’nin birçok kurumları hem Türkiye’ye, hem Türkiye’deki kurumlara ’şeffaflık’ dersi vermekten geri durmuyorlar. Madem öyle ABD merkezli dünya devi P&G, Türkiye’de neden ’şeffaf’ davranmıyor?"

Karpat, ısrarım karşısında sinirlenmiyor, gülümsüyor, ancak yapacağı birşey olmadığını yineliyor: "P&G, ABD’de halka açık. Dolayısıyla tüm bilanço bilgileri orada halka açıklanıyor. Dediğim gibi tek tek ülke bazlı bilanço bilgisi veremiyoruz."

Karpat’tan, ABD’ye ilk gidişinde veya bağlı bulunduğu daha üst birimlerle ilk buluşmasında Türk basınından yönelen "Türkiye cironuzu açıklayın" ısrarını iletmeleri sözü alıp, konuyu değiştiriyorum.

Aradan bir süre geçiyor, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) "Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" listesi açıklanıyor. O da ne, Philip Morris-Sabancı Grubu ortaklığında İzmir’de başta Marlboro olmak üzere birçok sigaraya üreten Philsa’nın adı listede hiç yok.

Merak edip soruşturdum. Meğer Philip Morris’in ABD’deki merkezi de P&G gibi karar almış. Türkiye’de bilanço verilerini açıklamak istememiş.

Philsa yöneticilerine de aynı yöndeki eleştirilerimi ilettim. Philsa yöneticileri, önümüzdeki yıldan itibaren İSO’nun "Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" sıralamasına yeniden girebilmek konusunda Philip Morris’in ABD’deki merkezini ikna etmişler...

Bize sık sık "şeffaflık" dersi veren ABD’nin uluslararası devlerine, "Siz de Türk halkına karşı şeffaf olun" demekte haksız mıyım?

860 yıllık Oxford Hapishanesi’nde kaldık

KAYITLARDA hapishaneye dönüştürülme tarihi 1166 olarak görünüyor. 1236 yılından itibaren de Oxford Üniversitesi Rektörüne ’asi bilginler’i hapsetmesi için Oxford Kale Hapishanesini kullanma yetkisi verilmiş. Kimbilir ne büyük acıların yaşandığı hapishane, 2005 yılı kasım ayında otele dönüştürülmüş ve Malmaison Oxford adını almış.

Petrol Ofisi’nin Oxford Üniversitesi bünyesindeki Oxonica’yla ’nanodizel’ anlaşması için gittiğimiz Oxford’da bir gece, bu çok ilginç otelde konakladık.

Otele girince eski bir hapishane olduğu hemen farkediliyor. Odalara yöneliyoruz. O da ne, neredeyse her yarım metrede bir aynı koridora açılan hücre kapıları duruyor. Odaya girince her 3 hücrenin birleşmesinden bir otel odası elde ettiğimizi anlıyoruz. Kimi odalarda o hücrelerde acı dolu günler geçirmiş olanların isimleri de duruyor.

Oxford’da Birleşik Krallığın otele dönüştürülen ilk hapishanesinde konaklamak ilginçti.
Yazarın Tüm Yazıları