Türkiye şanslı bir ülke...

Genelde coğrafyamızdan şikayet ederiz. Etrafımızın hep düşmanlarla çevrili olduğundan, içerde de siyasi kavgalardan dolayı gereken atılımları gerçekleştiremediğimizi söyleriz. Oysa, son yıllarda yaşadıklarımıza bakarsak, durumumuz hiçte fena sayılmaz.

Dikkat edecek olursanız, bulunduğumuz bölgeden, konumumuzdan ve komşularımızdan en çok şikayet eden ülkelerden biriyizdir. Soğuk savaş döneminden başlayarak, bugünlere kadar hep aynı sözleri duymuşuzdur:

- Allah kimsenin başına böyle komşu vermesin. Bir yanımızda Sovyetler Birliği, öte yanımızda Suriye, Ermenistan, bir başka tarafta da Yunanistan. Hepsi kötülüğümüzü düşünen ülkeler.!

Bu nedenle de bol bol silahlanır, silaha fazla para harcandığını söyleyenler hemen susturulurlardı. “Kardeşim, bizde İsviçre’nin konumunda olsak rahat ederdik” diyen Askerler, toplumu sürekli teyakkuzda tutarlardı.

Diğer bir şikayetimiz de, siyasi istikrarsızlıktan kaynaklanırdı. Koalisyonlu dönemlerden yakınır, milli sorunları çözebilmek için ortak politikalar uygulanamaması herkesi üzer, hatta bazı darbelerin “haklı nedeni” olarak gösterilirdi.

Oysa şimdi geliniler noktada, bırakın şikayeti şanslı bir ülke olduğumuzu dahi söyleyebiliriz.
KOMŞULARLA BARIŞMA
SÜRECİNE GİRİLDİ

1970-90 yıllarında zorluklarla karşı karşıya kaldığımız doğrudur. Ancak bu konjonktür zaman zaman ülkemizin işine de yaramıştır.

Özellikle doğu- batı gerginliklerinin yaşandığı dönemde, Türkiye SSCB’ye karşı adeta bir kalkan rolü oynuyordu. Bu da, başta Amerika ve Avrupa ile ekonomik ve siyasi ilişkilerde önemli bir siyasi ve ekonomik güvence sağlıyordu. Türkiye bu dönemde ne

zaman ekonomik krize düşse, Batılı kurumlar( IMF, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası vs..) tarafından ayrıcalıklı bir muameleye tabi tutuluyor veya Batılı finans çevrelerinin Doğu bloğu veya dünyanın başka bölgelerindeki ülkelerine oranla çok daha avantajlı kredi bulabiliyordu. Önemli harcama kalemlerinden biri sayılan Ordusuna yüklü yardım alabiliyordu. Yani, stratejik konumu ve yüklendiği rolü nakide çevirebiliyordu. Bunun sayısız örnekleri yaşandı. Soğuk savaş dönemi, demokrasimizi ve siyasi istikrarımızı olumsuz etkilemesine rağmen, belirli oranda bir gelir sağlayarak dengeyi korumasını bildik.

Son yıllara gelecek olursak, durumun çok daha rahatladığını görebiliriz.

Artık karşımızda komşularımıyla kavgalı bir Türkiye yok.

Rusya değişti, Suriye ile sorunlar çözüldü.

Yunanistan ile bahar havası esmeye başladı.

Avrupa’nın kapısının aralandığı bir döneme girildi.

İÇ POLİTİKADAKİ HER DEĞİŞİM, İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRDI

Gelelim iç politikaya.

Bu alanda da, Türkiye’nin şanslı olduğunu söyleyebiliriz.

Belki her zaman bu şans ile karşılaşmadık ancak, son yıllardaki siyasi değişimler Türkiye’ ye çok yarar getirdi.

En ilginç iki örneğini 1988’den bu yana yaşadık.

Son koalisyon (DSP-MHP-ANAP), Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerine uyum ve ekonomik reform alanındaki en önemli adımları atabilmiştir. Bu koalisyonda MHP bulunmasaydı, sorarım sizlere Kürt sorunuyla ilgili en önemli kararlar alınabilir miydi? İdam cezasının kaldırılması ( Öcalan’ın infazının durdurulması), Kürtçe eğitim ve yayın hakkı, MHP’siz alınabilir miydi? Alınabilse dahi, muhalefetteki bir MHP ‘nin ülkede estireceği fırtınanın altından kolay kalkılabilir miydi ?

Diğer en önemli örneği de şu sıralarda yaşıyoruz.

Acaba AKP iktidar olmayıp, muhalefette kalsaydı, herhangi bir iktidar (örneğin CHP) Kopenhag Kriterlerine böylesine uyum saplayabilir miydi? AKP’nin “din elden gidecek” diye açabileceği bir kampanyanın, bu ülkeye nasıl rahatsız edebileceğini bir düşünün. AKP’ nin iktidara gelmesi ve AB reformlarını yürütmesi, bu açıdan bir şans olmamış mıdır?

SONUÇ: KARAMSARLIĞA HİÇ GEREK YOK...

Söylemek istediğim, durumumuzu zaman zaman abartılı şekilde kötü görüyoruz.

Hayır, Türkiye’nin durumu göreceli olarak iyiye gitmektedir. Eksiklikler var, gidilecek çok yol var, ancak Türkiye doğru yolda yürüyor.

Yeni bir yıla girilirken bunları düşünmekte yarar var. Karamsarlıkla bir yere varmamıza gerek yok.

Hele bir de dışarı çıkıp Türkiye’ye bakın. Bu ülkenin potansiyelini çok daha iyi görürsünüz. Uzak Doğu’dan Orta Doğu’ya, Afrikadan Latin Amerikaya kadar nereye gitsem, hangi üst düzey yetkiliyle konuşsam hep aynı sözleri duymuşumdur: Hem büyük, güçlü, hem de şanslı ülkesiniz.

Ne mutlu bizlere...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları