Türkiye’nin örümcek dedektifi

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’nin örümcek dedektifi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 15, 2007 00:00

Türkiye, zehirli örümceklerin, et yiyen böceklerin (böğü) binlerce kilometre yol yapıp, denizleri aşarak İstanbul’a ulaştığını ondan öğrendi. Çünkü kendi bulduğu ya da ona getirilen örümcekleri, böğüleri kavanozlara koyup üşenmeden gazetelere ve televizyonlara gidiyor, seyircilere, okurlara ulaştırıyor. Örümcek dedektifi Derya Ulaşoğlu (39), her türlü böceğe büyük bir ilgi duyuyor, aynı zamanda da onlardan müthiş korkuyor.

Herkes hobisini mesleğe dönüştürmeye çalışır, o fobisini işe dönüştürmüş. Ziraat Yüksek Mühendisi Derya Ulaşoğlu’nun bir pest kontrol servisi, yani evlerde ve işyerlerinde zararlılara karşı ilaçlama yapan bir şirketi var.

Elinde böcek kavanozlarıyla kanal kanal, gazete gazete dolaşıyor. Bugüne kadar bulduğu böceklerden üçü, manşetlere, haber programlarına çıktı. "Bazılarını ilaçlama yaptığım evlere yerleştirdiğim böcek monitörlerine yapışanlardan buldum, bazılarını da bahçelerde dolaşırken topladım" diye anlatıyor. "Müşterilerime İstanbul’da zehirli örümcek bulunduğunu, ilginç bir böcek gördüklerinde kesinlikle atmamalarını, 24 saat açık telefonumdan bana ulaşmalarını söylüyorum. İlginç örümcek ya da böcek görünce haber veriyorlar."

Derya Ulaşoğlu böcek, akrep, çıyan ve yılanlardan herkesten daha fazla korkuyor. Bu korkusu ve ilgisi, lise yıllarında başlamış. Ziraat mühendisliği okumak istediğini söylediğinde "Traktör mü kullanacaksın" diye dalga geçmişler. Önce fakültenin toprak bölümüne girmiş, ama asıl istediği bitki koruma bölümünü ikinci denemede kazanmış. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirip aynı yerde yüksek lisans yapmış.

Derya Ulaşoğlu’na bir örümcek dedektifi de diyebiliriz. Örümceklerin peşini bırakmıyor, esrarlarını çözmek için cinslerini ve özelliklerini öğrenmeye çalışıyor. Gerekirse yurtdışına bazen elinde götürüyor, bazen kargoyla gönderiyor. Tek bir örümceğin adını koymak uğruna yaptığı bu seyahatler için yaklaşık 4 bin lira harcamaktan çekinmiyor. "Yılandan, akrepten, tahta kurusu gibi zararlılardan da anlıyorum. Ama örümceklerin ne olduğunu ortaya çıkarmak için ciddi paralar harcıyorum. Hastalık gibi oldu bende. Örümcek gördüğümde, acaba türü nedir, zehirli midir sormadan duramıyorum."

KORKUSUNDAN VENEDİK’TE KALAMADI

Örümcekli kabuslar görüyor Derya Ulaşoğlu. Tatilde bile dilediği gibi gezip gevşeyemiyor: "Örneğin zehri öldüren örümcek türü karadulun hangi bölgede, hangi şehirde, ne yoğunlukta yaşadığını bildiğim için tatile giderken inanılmaz derecede zorlanıyorum. Ormanlık bir yere gitmemeyi tercih ediyorum. Otelde kapı altları açıksa kendimi kötü hissediyorum." Bu yüzden Venedik’te kalamamış bile. Çünkü bu güzel kentte karadul örümceğinin yaşadığını biliyormuş. Bunun yerine Milano’da kalıp oraya günübirlik gitmeyi tercih etmiş.

Fobisi ev seçimine ve dekoruna da yansıyor. İstanbul Ulus’ta bir apartmanın dördüncü katında oturuyor. Evinde halı yok. Zeminlerin tümü karoyla kaplı. Evdeki olabildiğince az eşya da ayaklı, ve böceğin yuvalanamayacağı, saklanamayacağı yükseklikte. Tek bir saksı çiçeği yok. Zira toprak ve çiçek haşeratı çekiyor.

DERDİM TİCARİ DEĞİL TÜM TÜRKİYE’YE YETİŞEMEM

Herkes hobisini mesleği haline getirmek için çabalar, Ulaşoğlu fobisini meslek haline getirmiş. Ev ve işyerlerinde zararlılara karşı ilaçlama yapan bir şirketi var. Bulduğu zehirli böcekleri kamuoyuna tanıtmak için bu kadar uğraşmasının bir nedeni de bu şirket olabilir mi? "Tek derdim bilinçlendirmek, bana maddi getirisi yok" diye itiraz ediyor. "Derdim ticari değil, bilimsel çalışıyorum. Zaten benden rutin şekilde koruma hizmeti alan, Ali Koç, Türkan Sabancı, Yılmaz Ulusoy, Çiğdem Simavi’nin de içinde bulunduğu 40 müşterim var. Bütün Türkiye müşterim olsa yetişemem ki. Firmamın kapasitesi, yaptığı iş belli."

Gazete gazete, kanal kanal dolaşıp bu uyarıları yaparken bazen ciddiye alınmadığı, kapıdan çevrildiği de oluyor. "Ama yılmıyorum" diyor. "Bilgimi paylaşmak, bilinç uyandırmak istiyorum. Örümceklerin beslenme kaynağı aslında insan değil, diğer böcekler. İnsanları genellikle kazayla sokuyorlar. Ama yine de zehirli örümceklerin ısırdığı, 5-6 ay iş göremez hale gelenler, hatta ölenler var. Ölüm kayıtlarının da çok iyi tutulduğunu zannetmiyorum."

TARLADAN TOPLADIĞIM ÖRÜMCEKLERİ PRAG’A GÖNDERDİM

Bulduğum örümceklerden ve böğüden üçü haber oldu. Bunlardan ilki eresus walckenaeri. 2002’de İzmir’de 8 yaşındaki Osman Balcı’yı öldüren örümceğin cinsini anlamak için, çalıştığı tarladan toplanan örümcekleri Prag’a gönderdim. Oradaki uzmanlar eresus walckenaeri cinsi olduğunu tespit etti. Yine haber olan segestria florentina tipi örümceği, kayıtlara göre Türkiye’de üçüncü kez tespit eden benim.

İki hafta önce de et yiyen örümcek şeklinde haber olan galeodes sp. cinsi böğüyü Akatlar’da bir çiçekçi buldu, beni aradı. Ben de duyurdum. Bir de haber konusu olmayan ama bulduğum ilginç ve zehirli örümcekler var. Akamasia cyprogenia bunlardan biri. Kayıtlara göre bu cinsin üçüncü, dördüncü ve beşincisini Dragos, Bebek ve Urla’da ben bulmuşum. Zehri karadula yakın olan örümcek türü steatoda paykulliana, akrep cinsi mesobuthus gibbosus, yine örümcek cinsleri segestria senoculata ve eresus niger’i de öyle.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!