Türkiye’den modern ve çağdaş kadın sanatçılar

İSTANBUL MODERN’de mutlaka görmeniz gereken bir sergi var: “Hayal ve Hakikat”.

Serginin açıklamalı başlığı şöyle: “Türkiye’den Modern ve Çağdaş Kadın Sanatçılar”. Bu önemli sergide 74 sanatçının eserleri sergileniyor.
Hayal ve Hakikat Sergisi’nin küratörleri, Fatmagül Berktay, Levent Çalıkoğlu, Zeynep İnankur, Burcu Pelvanoğlu.
1900’lerden başlayıp bugüne kadar gelen sanatçıların eserlerini içeriyor sergi.
Serginin adı nereden geliyor?
Levent Çalıkoğlu’nun yazısından bunu öğrenebiliriz: “Literatürde Türkiye’nin ilk kadın romancılarından biri olarak kabul edilen Fatma Aliye, Tanzimat döneminin başat figürlerinden Ahmet Mithat Efendi ile 1891 yılında ortak bir roman kaleme alır: Hayal ve Hakikat. Bir aşk romanı olarak dönemin pek çok simgesel özelliğini bünyesinde barındıran iki bölümlü romanın hayal olarak adlandırılan kısmını Fatma Aliye, hakikate gönderme yapan kısmını Ahmet Mithat yazar. Romanın kapağında Fatma Aliye sadece cinsiyetini belirten ‘Bir Kadın’ mahlasıyla yer alır. Roman önce bir günlük gazetede tefrika olarak yayınlanır, bir yıl sonra da kitap olarak basılır.
Hayal ve Hakikat, sosyal yaşamın pek çok alanında kurumsallaşan erkek iktidarının bir edebi içerikte de karşımıza çıkan kurucu varlığına vurgu yapıyor. (...) Bu bağlamda sergi, kendisine erkek kurucu yapı tarafından uygun görülen kadın kimliğindeki hayal metaforunun hakikate nasıl dönüştüğünü ve kadın sanatçıların üretimlerinde gerçekliğin farklı katmanlarıyla kurdukları ilişkinin bugünkü çağdaş sanat kültürü içerisindeki yerini görsel örnekleriyle sorunsallaştırmış oluyor.”
Her zaman yinelediğim bir düşünce vardır. Sergiyi gezerken ya da gezdikten sonra mutlaka o serginin kataloğunu almak gerekir.
Çünkü görselliğin ardındaki tarihi öğrendiğimizde, onlara daha bilerek bakabilir, anlayabiliriz.
Fatmagül Berktay’ın Hayal ve Hakikat ya da Hayalin Hakikatine Bitmeyen Yolculuk yazısı kadının toplumsal tarihini incelerken, bunun sanattaki izdüşümünü de belirtiyor.
Böylece sanatın nasıl bir toplumsal ortamda boy attığı görülüyor.
Kadınları başkalarının korumasının yetersizliğine değiniliyor, birçok kadın kendilerini yine kendileri tarafından anlatılması, savunulması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Berktay’ın incelemesinden bir bölüm: “Kadın sanatçıların üretimlerinde doğrudan bir ideolojik / siyasal bağlanma bulunmasa da (aslında bunun istisnaları da yok değildir), eleştirel bilinç düzleminde çağa ve içinde yaşadıkları topluma tanıklık ettikleri çok açık. Başta kimlik olmak üzere her türlü ayrımcılıkla, eşitsizlikle, cinsellik ve cinselliğin barındırdığı iktidar ilişkileriyle, göçün yarattığı sorunlarla, kent ve kentliliğin olumlu ve olumsuz yanlarıyla, ekolojik dengenin bozulmasının yol açtığı felaketlerle, geleneksel cinsiyet kalıpları ve önyargılarıyla hesaplaşıyorlar; üstelik bu hesaplaşmayı çok cesur bir biçimde ve üslup çeşitliliği içinde yapıyorlar.”

BURCU PELVANOĞLU’nun Kadın, Eğitim ve Sanat yazısı, kadın sanat ilişkisi bağlamında, bizdeki tarihini ele alıyor, sanatçıların sınıfsal kimliğini ortaya koyuyor. Bu yazıları, Ayla Ödekan’ın İmgenin Dönüşümü, Ahu Antmen’in Çağdaş Sanat Öncülerinin Kimlikleri Neden Pembe? yazıları izliyor.

TÜRKİYE’de sanat ve kadın olgusuna, kadının toplumsal mücadelesinde vardığı konuma bu sergi ve katalog büyük bir katkı sağlıyor.
Kaçırmamanız için tarihin altını çiziyorum: 22 Ocak 2012’de kapanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları