Türkiye’de imar mevzuatı bir fantezidir

VAN’ın merkezi ve ilçesi Erciş’te meydana gelen deprem çok sayıda vatandaşımızın ölümüne yol açtı. Ölü sayısı her geçen gün artıyor.

Bugünkü yazımızda hangi ihmal ve kusurların bu ölümlere yol açtığı sorusunun yanıtını mevzuat açısından incelemek istiyoruz.
Bu inceleme için çok basit bir soruya yanıt arayalım: İçinde yaşayan insanların hayatını tehlikeye atmayan sağlam bir apartman yapmak istiyorsanız, hangi işlemleri yerine getirmeniz, hangi izinleri almanız gerekir?
ÖNCE İMAR PLANI
Bir kentin hangi bölgelerinin yerleşime açılacağına karar vermek belediyeye ait olan bir yetki. Belediyeler, bu amaçla büyük ölçekli imar planları hazırlıyor. Van’ın imar planı 1996, Erciş’inki ise 1989 tarihini taşıyor. Gelgelelim her iki planda da ciddi yetersizlikler bulunduğu anlaşılıyor.
TMMOB’a bağlı İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Harp’ın verdiği bilgiye göre, Erciş’te konut alanlarının bir bölümünde yanlış seçim söz konusu: “Erciş’teki sorun, konutların bir bölümünün iki dere arasındaki kötü bir zeminde yapılmış olmasıdır. Bu tür zeminlerde konut yapılmaz diye bir kural yok, ancak bu yeterli mühendislik hizmeti alınması ile mümkündür. Bu durumda ya çok katlı yapıya izin vermezsiniz ya da zemini ona göre sağlamlaştırırsınız. Erciş’te hem imar planında hem de sonraki yapılaşmada mühendislik anlamında çok ciddi sorunlar var.”
SONRA İNŞAAT RUHSATI
Şimdi ikinci aşamaya geçiyoruz. Türkiye’de yürürlükte olan yerel yönetim mevzuatına göre, bir binanın inşaatına başlanabilmesi için önce belediyeden “inşaat ruhsatı” alınması gerekiyor. Müteahhit, bu amaçla belediyeye başvurarak, mimari planı, ayrıca statik hesapları da dahil olmak üzere projeyle ilgili bütün mühendislik etüdünü iletmek zorunda.
Belediyenin yapı kontrol ya da imar müdürlükleri, sunulan proje detaylarını inceleyip bu hesaplarla sağlam bir bina inşa edilebileceğine kanaat getirdikleri takdirde planları onaylayıp, inşaat ruhsatını veriyor. Artık inşaatın temeli atılabilir.
BİR SONRA İSKÂN RUHSATI
Belediyenin yetkisi burada bitmiyor. Ayrıca, bir yapı kontrol mühendisi görevlendirerek her şeyin projeye uygun gidip gitmediğini kontrol etme yükümlülüğü de var belediyenin. İnşaat bittiğinde çok kritik bir yetki daha söz konusu. Müteahhidin/proje sahibinin inşaat tamamlandığında belediyeye başvurarak bu kez “iskân ruhsatı” talep etmesi gerekiyor. Bu hassas bir izin, çünkü insanların binadan içeri girip yaşamalarında bir sakınca olup olmadığı sorusunun yanıtını ilgilendiriyor.
Bunun için bir elektrik, bir makine mühendisi ve bir de inşaat mühendisinden oluşan bir belediye heyetinin tepeden tırnağa binayı inceleyip her şeyin plana uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığını denetlemesi gerekiyor. Bina bu incelemeden sağlam çıkarsa müteahhit “Artık insanlar burada oturabilir” anlamını taşıyan iskân belgesini almaya hak kazanıyor.
BİR DE YAPI DENETİM ONAYI
1999 yılındaki Körfez depreminden sonra işi sağlama almak amacıyla bütün bu aşamalara yeni ve bağımsız işleyen bir denetim sistemi daha eklendi. Bu sistemle inşaatların denetimi yalnızca belediyeye bırakılmayarak, salt bu amaçla faaliyet gösterecek profesyonel yapı denetim şirketleri de devreye sokuldu. Bu amaçla 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası yürürlüğe sokuldu. Her inşaatta iskân ruhsatı alınabilmesi için bu şirketlerin denetimi de zorunlu hale getirildi. Böylelikle, hem belediye hem de yapı denetim şirketi üzerinden çifte anahtarlı bir kontrol sistemine geçildi.
Ancak burada çok temel bir sorunla karşılaşıyoruz. Yasa 2011 yılında çoğunluğu Türkiye’nin batısında bulunan 19 pilot il üzerinden başlatıldı. AK Parti hükümeti, yapı denetim sistemini bütün illerde zorunluluk haline getiren Bakanlar Kurulu kararını 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe soktu. Örneğin Van’da yeni sisteme ancak 10 ay önce geçildi.
MEVZUAT ŞAKA OLUNCA
Değerli okurlar, buraya kadar okuduğunuz yazı aslında Türkiye’nin yüzölçümünün büyük bölümü için mevzuat çerçevesinde kaleme alınmış bir fanteziden ibarettir. Çünkü İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) hesaplamalarına göre, Türkiye’deki binaların yüzde 40’ı zaten kaçak inşaattır, yani belediyeden inşaat izni alınmadan, yani mühendislik denetimi olmadan yapılmıştır... Van’daki bu oran yüzde 75 dolayında tahmin ediliyor.
İMO Başkanı Serdar Harp’a göre, Türkiye’de iskân izni olmayan yapıların oranı ise yüzde 67’ye çıkmaktadır. Bir başka anlatımla, inşaat ruhsatlı binaların önemli bir bölümü, inşaat aşamasında proje dışına çıkıldığı (kaçak kat gibi) için iskân izni alınmadan kapılarını açmaktadır insanlara...
Coğrafyasının büyük bölümü deprem riski taşıyan bir ülkeye ait olan bu istatistikler, olsa olsa o ülkede insan hayatına verilen değerin ne kadar zayıf olduğunun bir ifadesidir.
Yazarın Tüm Yazıları