Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Türkiye’de fırıldak enerjisi!

Küresel iklim değişimi, artan petrol fiyatları ve yaygınlaşan eko turizm uygulamaları temiz enerji kaynaklarını daha fazla öne çıkartmakta.

Kimileri ‘fırıldak enerjisi’ deyip küçümse de ülkemizde rüzgar, temiz, yenilenebilir, ucuz ve çevre dostu önemli bir enerji kaynağı.

Bilindiği gibi Türkiye’nin teknik rüzgar potansiyeli 80 bin MW olmakla beraber; yapılabilir pratik rüzgar potansiyeli 10 bin MW civarında. Fakat ülkemizde şu an sadece 20 MW’lık rüzgar santrali bulunmakta. Bu nedenle de özel sektörün rüzgar enerjisine ilgisi giderek artmakta. Böylece, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan 1.500 MW rüzgar santrali kurulumu için lisans alınmış ve 4 bin MW civarında da rüzgar santrali kurulması için lisans başvurusu yapılmış. Diğer bir deyişle, ülkemizde rüzgar enerjisine karşı ilgi artıyor ama rüzgar enerjisinden elektrik üretimi gerektiği kadar artmıyor.

Rüzgar enerjisi gerçekten temizdir. Örneğin, 750 kilovatlık bir rüzgar santralinin sağlayacağı bir yıllık enerjiyi kömürle çalışan bir termik santral ile üretmeye kalktığımızda atmosfere 1.179 ton karbondioksit, 6.9 ton kükürtdioksit ve 4.3 azotoksit salarız. Diğer bir deyişle, ne kadar çok rüzgar enerjisi kullanılırsa o kadar az hava kirliliğine, asit yağışlarına, sera gazı emisyonuna neden oluruz ve uluslararası camiadan dışlanmayız.

Aday olduğumuz Avrupa Birliği, dünyada rüzgar enerjisi kullanımında başı çekiyor. Sadece Almanya’da 2005 yılı başı itibarıyla kurulu güç 16.500 MW ve AB ülkeleri toplam kurulu gücü de 30 bin MW’a yaklaştı. Kıyaslama açısından ülkemizin şu an toplam elektrik kurulu gücünün 35 bin MW olduğunu belirtmekte yarar var. Rüzgar enerjisi bakımından Türkiye şanslı. Çünkü büyük bir kısmı turizm bölgelerinde olmak üzere Ege ve Akdeniz bölgelerimizde bulunan antik çağlardan kalma rüzgar değirmenlerinin kalıntılarına sahip. Esenler, Esenyurt, Esenköy, Esentepe, Rüzgarlıbayır, Yelalan gibi yer isimleri de o yerlerin rüzgar enerjisi potansiyeli bakımından çok küçük de olsa bir fikir verebilir (http://www.eie.gov.tr/turkce/ruzgar/ruzgar_ruzgar_atlas.html).

RÜZGAR TÜRBİNİ MEZARLIĞI OLMASIN

Türkiye’de rüzgar santrali kurulabilmesi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na bir yıllık rüzgar ölçümlerinden sonra hazırlanan fizibiliteyle başvurulur. Kurum, bu başvuruyu inceler ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TEİAŞ veya TEDAŞ’tan da görüş alır. Olumlu görüş alındıktan sonra, başvuruyu yapan şirkete üretim lisansı verilir. Maalesef ülkemizde bu başvurular incelenirken, rüzgar ölçümlerini kimin, nasıl yaptığına bakılmaz ve sadece bir yıllık rüzgar ölçümü yeterli kabul edilir. Halbuki, rüzgar enerjisi potansiyelinin doğru bir şekilde belirlenebilmesi için meteorolojik gözlemlerin mutlaka meteoroloji mühendisleri tarafından daha uzun süreli yapılması gerekir. Meteorolojik alet, gözlem ve rasat usulleri konusunda eğitim almamış kişilerin kuracağı meteoroloji istasyonları ve yapacağı meteorolojik gözlemlerin hatalı olması kaçınılmazdır. Bir yıllık gözlemlerin aylık ortalaması filan da olmaz ve fırtınalı veya sakin bir yıl yanlış izlenim verir. Şu an bu basit mesleki ve istatistiki yeterlilik ilkesine dikkat edilmediğinden dolayı; ülkemizin ileride bir ‘rüzgar türbini mezarlığı’na da dönüşebilme tehlikesi var...

Kyoto Protokolü’nün gündeme oturduğu günümüzde; fizibilite çalışmaları bitmiş birçok rüzgar enerjisi projesi için sadece bir karara varılması gerekiyor. Konuyla ilgili yasa teklifi de bu günlerde TBMM’den geçti geçecek. Bütün dünya ülkelerinde konuyla ilgili teşvik edici yasal uygulamalar da bulunuyor. Kyoto sonrası, 2012’den sonra karbon emisyonlarımızı düşüremediğimiz için cezai yaptırımla bile karşılaşabileceğimizi şimdiden görerek yenilenebilir enerji kaynaklarımızı doğru bir şekilde ele alıp geliştirmeliyiz.

YERLİ, GÜVENLİ, BOL VE TÜKENMEZ

Küresel iklim değişimi turizmde de yeni açılımlar getirmekte. Sürdürülebilir bir turizm için küresel iklim değişimi göz önüne alınarak altyapı ve çevrenin korunması ve geliştirilmesine artık daha geniş bir perspektifle bakılıyor. Kataloglara sadece şehrin sıcaklık ve yağışlarıyla ilgili birkaç rakam koymak da artık yeterli değil. Sadece tesislerin yakın çevresinin korunması da yeterli olmayacak; tesisleri besleyen su kaynakları başta olmak üzere bölgedeki tüm doğal yaşamın korunması, çarpık yapılaşma, deniz ve kara meltemlerini keserek yazın şehirlerdeki hava sirkülasyonunu önleyecek şekilde kıyılara paralel bina vb fiziksel engellerin konulmaması, tesislerde kullanılan temiz suyun ve enerjinin üretimi ve verimli kullanımına yönelik tüm tedbirlerin de alınması gerekiyor.

Küresel ısınmayla beraber yazın turizm bölgelerimizde artacak hava sıcaklıkları, soğutma için klimalar tarafından kullanılan enerji ihtiyacını da büyük ölçüde artırıyor. Bunun için turizm bölgelerinde kömür gibi kullanılarak üretilen elektrik enerjisi yerine çevre dostu kaynaklarının devreye girmesi artık bir zorunluluk.

Gürültü bakımından yeni tasarımların en yakın yerleşimlere etkisi son derece az. Ayrıca yeni ve büyük rüzgar türbinleri, görsel ve estetik olarak da olumsuz değil. Örneğin, Danimarka turizminin sembolü Küçük Denizkızı heykeli, Kopenhag’da su kenarından türbinleri seyrediyor. Diğer bir deyişle, doğru bir şekilde kurulmuş modern rüzgar türbinleri sürdürülebilir turizm ve turistler için bir cazibe alanı oluyor. Ayrıca rüzgar enerjisi kırsal alan için iş kaynağı, bol, tükenmez, yerli, ucuz ve güvenli...
Yazarın Tüm Yazıları