Türkiye’de diyabet denilince akla o gelir

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de diyabet denilince akla o gelir
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 27, 2005 00:00

Türk Diabet Cemiyeti BaÅŸkanı Prof. Dr. Nazif BaÄŸrıaçık, ÅŸeker hastalığı denilince Türkiye’de ilk akla gelen uzman. Ä°smet Ä°nönü, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Süleyman Demirel, Rauf DenktaÅŸ, Zeki Müren, Müjde Ar, Türkan Åžoray, Ajda Pekkan, Hülya AvÅŸar ve pek çok ünlü isim dünden bugüne hastası oldu.Kimi diyabet, kimisi ise kilo sorunuyla kapısını çaldı. 74 yaşındaki Prof. Dr. BaÄŸrıaçık fakülteden emekli ama hekimliÄŸi ilk günkü ÅŸevkle sürdürüyor. Bu yıl mezuniyetinin, Müyesser Hanım’la evliliÄŸinin ve 25 yıldır baÅŸkanlığını yaptığı Türk Diabet Cemiyeti’nin 50’nci yılını kutluyor.Babası Mustafa BaÄŸrıaçık, henüz lise öğrencisiyken evlendirilmiÅŸti. ‘Nasıl olsa Ä°stanbul’a okumaya gidecek. Gitmeden başını baÄŸlayayım’ diye düşünen ailesi, Sariye Hanım’la hayatını birleÅŸtirmesini saÄŸladı. Çiftin üç oÄŸlundan ilki, Nazif 1931’de Konya’ya baÄŸlı Çumra’da doÄŸdu. Ertesi yıl babası, Ä°stanbul Ãœniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Yaşı çok küçük olsa da, annesiyle birlikte babasını Konya Garı’ndan Ä°stanbul’a yolcu ettiÄŸini bugün bile hatırlıyor. Babası mezun olduÄŸunda, BaÄŸrıaçık 5 yaşındaydı. 1936’ya kadar Konya’da yaÅŸadılar. Bundan sonra klasik memur ailesi gibi ÅŸehirden ÅŸehire dolaÅŸmaya baÅŸladılar.Babasının memuriyet hayatı boyunca dolaÅŸtığı yerler Nazif BaÄŸrıaçık’ın sadece eÄŸitim yaÅŸamını belirlemekle kalmadı. Köy köy, kasaba kasaba dolaÅŸan, her görev yaptığı yerde yol, okul ve köprüler inÅŸa ettirerek iz bırakan babasından topluma hizmet etmeyi, çok çalışmayı öğrendi. Anadolu’yu, insanlarını tanıdı. Dört ayrı okul deÄŸiÅŸtirerek ilkokulu tamamladı. Sarıkamış’ta ortaokulu bitirdi. Lise bulunmadığı için, ailesi onu Konya’ya gönderdi. Konya Lisesi’ndeki ikinci yılında babası Ä°stanbul BeyoÄŸlu Kaymakamlığı’na atanınca, bu kez BeyoÄŸlu Erkek Lisesi’ne kaydoldu. GEZGÄ°N ÃœNÄ°VERSÄ°TELÄ°1949’da liseyi pekiyi derecesiyle bitirdi. Ä°stediÄŸi fakülteye girebiliyordu. Babası siyasal bilgiler okumasını isterken, annesinin gönlünde tıp vardı. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydını yaptırdı, yabancı dili iyiydi. Babası hariciyeci olmasını hayal ediyordu. Ancak lisedeki sınıf arkadaÅŸlarının büyük çoÄŸunluÄŸu o yılların en yüksek puanlı okullarından Ä°TÃœ Ä°nÅŸaat Bölümü’nü seçmiÅŸti. Kararını yeniden gözden geçirdi, notları Ä°TÜ’ye girecek düzeydeydi. ArkadaÅŸlarına uydu, kaydını Ä°nÅŸaat Fakültesi’ne kaydırdı. Ama kök salamadı! Bir ay geçmeden, sınıf arkadaÅŸlarından oluÅŸan 22 kiÅŸilik grupla birlikte Ä°stanbul Tıp Fakültesi’ne girdi. PiÅŸmanlık duymayacağı, mutlu olacağı bir meslek seçtiÄŸini anlaması fazla zaman almayacaktı. Hem hocalarıyla arası iyiydi hem de hastalarla. Akademik kariyeri insanlara bakışını deÄŸiÅŸtirmedi. Hastalarıyla arasına uçurum sokmadı. Telefonu hálá 24 saat hastalarına açık. FAHRÄ° TIPÇI NÄ°ÅžANLITıp fakültesini 5.5 yılda bitirdi. Yıl 1955’ti. Üç yıl niÅŸanlı kaldığı Müyesser Hanım’la da aynı yıl evlendi. EÅŸi uzaktan akrabasıydı, çocukluklarından beri tanışıyorlardı. ‘Eee hayırlı talibi kaçırmak istemediler. Verdiler’ diye takılıyor Nazif BaÄŸrıaçık. EÅŸine ‘Doktorum’ diye hitap eden Müyesser Hanım, niÅŸanlılık süresince her gün Nazif Bey’le tıp fakültesine gitti. Sıra arkadaşı oldu. Liseden sonra eÄŸitimine devam etmek yerine eÅŸinin hayatını kolaylaÅŸtırmayı seçti. Ders çalışmasına, tezleri yazmasına, kongre organizasyonlarında yardım etti. Onun baÅŸarılarıyla gururlandı. Kızları Serpil ve Sevil’in okullarının bulunması, kayıtlarının yaptırılması, ev alınması, vergi, banka iÅŸleri ve günlük hayatla ilgili ne varsa tek başına üstlendi. Nazif Bey’e kalan tek iÅŸ hep doktorluktu. Gününün 18 saatini hastanede geçiriyordu.DÄ°YABET HAYATINA GÄ°RÄ°YOR1956’da Ä°stanbul Tıp Fakültesi Tedavi KliniÄŸi’nde iç hastalıkları uzmanlık eÄŸitimine baÅŸladı. 1960 ihtilalinden bir gün önce uzmanlık sınavı vardı. Ä°htilal olunca sınava iki ay sonra girebildi. Daha sonra hematoloji (kan hastalıkları) eÄŸitimi için Paris’e gönderildi. 1962’de geri döndüğünde Tedavi KliniÄŸi’nin ilk Hematoloji Laboratuvarı’nı kurdu. Aynı yıl Türk Diabet Cemiyeti’nin yönetim kuruluna girme daveti aldı. Ve diyabet, hayatına ilk kez böyle girdi. HaydarpaÅŸa Hastanesi’nde İç Hastalıkları Uzmanı olarak 23 ay askerlik yaptı. AskerliÄŸi bitince Tedavi KliniÄŸi’ne geri döndü, ancak hematolojide kadro yoktu. Türk Diabet Cemiyeti’nin de kurucusu Prof. Dr. Celal Öker, geleceÄŸini parlak gördüğü BaÄŸrıaçık’ı 1964’te Diyabet Servisi’ne aldı ve kadro verdi. 1967’de verdiÄŸi doçentlik tezi diyabet üzerineydi. 1969’da ilk Uluslararası Diyabet Kongresi’ni, büyük zorlukların üstesinden gelerek, Ä°stanbul’da gerçekleÅŸtirdi. O yıllarda konferans salonu bile yoktu ÅŸehirde. Ä°stanbul Belediyesi’nin Belediye Meclis Salonu’nu kullandı. Ä°KÄ°NCÄ° ASKERLÄ°K1972’de profesör oldu. Aynı yıl sekiz ülkenin oluÅŸturduÄŸu Balkan Tıp BirliÄŸi Genel SekreterliÄŸi’ne seçildi. 1974’te bir gece sabaha karşı evinin kapısı çalındı. Bekçi ve mahalle muhtarıyla gelen jandarma başçavuÅŸu BaÄŸrıaçık’ı ikinci kez askere çağırıyordu: ‘Yarın Kıbrıs harekatı baÅŸlıyor. Kıbrıs’a tayin oldunuz.’ Askeri havalimanına gidince aralarında Prof. Dr. Tarık Minkari, Prof. Dr. Erol Düren, Prof. Dr. ErdoÄŸan Konuk’un da bulunduÄŸu öğretim üyelerinden bir grubun aynı nedenle getirildiÄŸini gördü. Minkari ve Düren’le birlikte Çorlu’daki askeri birliÄŸe gönderildiler. Meriç Nehri kıyısında, Yunan sınırına yakın kurulan 400 yataklı sahra hastanesinin baÅŸhekimliÄŸi görevini verdiler. Yunanistan’a müdahale yapılmadı. AskerliÄŸi bittiÄŸinde rütbesi yüzbaşıya yükselmiÅŸti. Hocası Prof. Dr. Minkari’nin askeri rütbesi ise daha düşüktü. Hocasına ‘Hazır ol!’ komutu verip, takılma fırsatını kaçırmazdı...Örnek aldığı hocası ve dostu Prof. Dr. Celal Öker, 1976’da Helsinki’den dönerken uçak kazasında ölünce Diyabet ve Endokrin Servisi’nin baÅŸkanlığına geçti. Türk Diabet Cemiyeti’nin de genel sekteri oldu. 1980’de baÅŸkanlığa seçildi. 1980’de Avrupa Diyabet BirliÄŸi (EASD) Komisyon ÃœyeliÄŸi’ne Türkiye’den ilk seçilen doktor oldu. Bundan sonra da uluslararası örgütlerde görev almaya devam etti. 1993’te düzenlediÄŸi Avrupa Kongresi’ne çeÅŸitli ülkelerden altı bin kiÅŸi katıldı. TAM 43 YIL 29 GÃœNCerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi’nde kendi hesabına göre tam 43 yıl, 29 gün hizmet verdi. Öğrencilerin önünü tıkamadı. Onları kıskanmadı. Nitekim emekli olurken düzenlenen törende konuÅŸan öğrencisi Prof. Dr. Hasan Ä°lkova, ‘önlerini açtığı’ için ona teÅŸekkür etti. BaÄŸrıaçık ise tüm hayatını mesleÄŸine adamasını saÄŸlayan, zamansızlığını anlayışla karşılayan üç kiÅŸiye teÅŸekkür etti: EÅŸine ve kızlarına. Çocukluklarında onlarla yeterince ilgilenememenin üzüntüsünü yaÅŸamıştı hep. Eve gittiÄŸinde çoktan uyumuÅŸ olurlardı. Okul yaÅŸamları ve yetiÅŸtirilmeleri zaten annelerinin kontrolündeydi. Çocuklar büyüdü, fakültedeki sorumluluk bitti, yaşı 70’i aÅŸtı ama BaÄŸrıaçık hálá eski tempoyla çalışıyor. EÅŸi durumdan ÅŸikayetçi. Dolapdere’deki Diyabet Hastanesi, Göztepe’deki polikliniÄŸi ile BaÄŸdat Caddesi’ndeki muayenehanesi arasında mekik dokuyan BaÄŸrıaçık ise dinçliÄŸini çalışmasına borçlu olduÄŸu kanısında. GeçmiÅŸe oranla hekimlik yapmanın çok kolay olduÄŸunu, doktorların hastalarından gerekli gereksiz birçok test isteyerek klinisyenlik yapmadığını söylüyor. Yine de temposunu düşürmüş. Saat 20.00’den sonra hastalarına randevu vermiyor, cumartesi ve pazar çalışmıyor. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!