Türkiye aslında bir sinemadır

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Sanki sinema salonunda topluca bir film seyrediyoruz. Film, Hollywood'un en usta senaristlerinin bile kurgulayamayacakları bir senaryo üzerinden gelişiyor.

Senaryonun özelliği parantezin açık olması.

Filmin akışı, ortaya çıkan sürprizlerle sıkça değişiyor.

Başlangıçta komedi boyutu sizi güldürürken, sonradan aslında yüksek gerilimli bir korku filmi seyrettiğinizi fark ediyorsunuz.

Her yeni sahne, sizi öncekinden daha büyük bir şoka sokuyor.

Aslında bir kâbus yaşadığınızı fark edip, koltuğunuza sıkıca sarılıyorsunuz.

* * *

Bu film, dibe vurmakta olan bir sistemin ve onun inandırıcılıktan yoksun, beceriksiz, düzenbaz aktörlerinin öyküsüdür.

Üstelik, onlar rollerini oynarken, hiçbir şeyin görülmediğini, fark edilmediğini sanıyorlar.

Filmin ana temalarından biri soygundur.

Birileri, sürekli bir yerleri soymaktadır.

İşbirlikçileri de dizginlenemeyen bir iştahla soygundan paylarını almakla meşguldür.

Yalancılık ve riyakârlık ise karakter temaları olarak filmi desteklemektedir.

Her sahnede perdedeki görüntü biraz daha dibe vurmaktadır.

Ve her sahnede beyaz perde biraz daha pislenmekte, pislik perdeden salondaki seyircilerin üzerine doğru akmaktadır.

* * *

Ne yazık ki, seyircilerin bu salondan başka gidebilecekleri bir yer de yok.

Onlar çaresizlik içinde korkuyla geriye doğru kaçıyorlar.

Oysa çıkış kapısı yok ve her seferinde salonun duvarlarına çarpıyorlar.

Panik içinde feryatlar birbirine karışıyor.

Ve herkes endişe ve sabırsızlıkla bu filmin nasıl biteceğini bekliyor.

Yanıtı merakla beklenen soru da şu:

‘‘The End’’ yazısı, ne zaman ve kimler tarafından konacaktır?













Yazarın Tüm Yazıları