Türkiye aleyhine haber geçmem

Güncelleme Tarihi:

Türkiye aleyhine haber geçmem
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Gökşin Sipahioğlu'nun ajansı SİPA, dünyanın en önemli ajanslarından biri. Muhabirlik yaptığı dönemde dünyada ayak basmadık nokta bırakmayan, en tehlikeli bölgelere ilk giren gazeteci olan Sipahioğlu, Türk vatandaşlığından çıkmayı hiç düşünmemiş. ‘‘En güzel söz 'Ne mutlu Türküm diyene'dir’’ diyen, hálá Türk pasaportu taşıyan ve Türk televizyonlarını izleyen Sipahioğlu, ‘‘Ajansımdan Türkiye aleyhine haber geçmez’’ diyor.

Türklüğümle iftihar ediyorum

Yener, ben her gittiğim yerde, her karşılaştığım kimseye ne yapar yapar mutlaka Türk olduğumu söylerim, bunu sen de iyi bilirsin. Taksi şoföründen, mağazadaki tezgahtara kadar. Türklüğümle iftihar ederim, gurur duyarım. Benim için en güzel söz ‘‘Ne mutlu Türküm diyene’’dir. Ofisimde bütün gün Türk televizyonlarını izlerim, evimde de aynı şekilde. Memleketimin davalarıyla yakından ilgiliyim. Bugüne kadar SİPA'dan memleketimin aleyhine olacak hiçbir haber geçilmemiştir. Benim tek pasaportum var, o da Türkiye Cumhuriyeti'nin. Fransız tabiyetine geçip, çifte pasaport taşımak aklımdan bile geçmedi.

Küba'daki Rus füzeleri

Yener'ciğim, benim Küba'ya gemiyle miço olarak gidişim de çok büyük bir maceraydı. O zaman Akşam Gazetesi'nin sahibi Malik Yolaç, Genel Yayın Müdürü Osman Karaca'ydı. Akşam'da para yoktu, bende de. İki Türk gemisinin Küba'ya doğru gitmekte olduğunu gazetede okumuştum. Malik bey bilet bulursam gidebileceğimi söyledi. O zaman gazeteler uçak biletlerini reklam karşılığı alırlardı. Ne var ki, Avrupa dışında da geçmiyordu bu anlaşmalar. Bir seyahat acentasındaki arkadaşım aracılığıyla zar zor İstanbul-Bahama bileti temin ettim, dönüşü yok. Bahama'ya kadar, cebimde de 200 dolar vardı. Barbados'a geldikten iki saat sonra bizim gemiler geldi oraya. Geminin sahibinden de izin kağıdı almıştım kaptana verilmek üzere... Ayrıca cebimde İstanbul'dan aldığım miço belgesi de vardı.

Küba hem harika, hem acıydı. Kızlar, doğa harikaydı. Bir paket sigaraya eski Hilton Oteli'nde dört kişi yemek yiyorduk. Küba'da 38 gün kaldım, üç sevgilim oldu. Bir sevgilim Küba'nın ABD Başkonsolosu’nun ahbabıymış, ona götürdü. O da bana Amerikan ambargosundan sonra geri gönderildiği söylenen Rus füzelerinin hepsinin kaldırılmadığını söyledi. Ardından beni otomobilleriyle füzelerin olduğu yere götürdüler, gerçeği gözlerimle gördüm. Bu gerçek 25 yıl sonra resmi ağızlar tarafından bütün dünyaya açıklandı.

Asala’nın hedefiydim

Bizim ajansta çalışan Ermeni fotoğrafçı Alfred geçmiş yıllarda Ermenistan'a gittiğinde karşılaştığı Agop Agopyan ona ‘‘Senin patronunu öldürüyorduk ama, son saniyede vazgeçildi’’ demiş. O yıllarda İstanbul'da anneme telefon edip beni öldürdüklerini söylemişlerdi. Hayatta olduğumu anlatana kadar canım çıkmıştı. Önceki gün Ara Toranyan beni ziyarete geldi. Çıkardıkları dergileri için bizden fotoğraf satın alıyorlar. Odama girerken onu bana takdim ettiler ama, bir numaralı düşmanımızı görür görmez tanıdım. İş dışında hiçbir şey konuşulmadı, kibarca veda edip gittiler.

Neden anti-komünist

Komünist ülkelere giren ilk gazeteci ben oldum. O ülkelere her gittiğimde yaşananları da gördüm, yaşayanları da, hem de bütün açıklığıyla. Bana kılavuz olarak verilen insanlarla günlerce konuştum. Birkaç gün sonra dolarlarımı nerelerde, nasıl karaborsada bozduracağımı, kimlere rüşvet vermem gerektiğini anlatılardı bana. İşte bu yüzden sonunda anti- komünist oldum.

Zanzibar başkanıyla röportaj

Zanzibar'daki ihtilal sırasında Cumhurbaşkanı Karume'yle röportaj teklifim hep reddedildi ama, ben yılmadım. Bir gün Cumhurbaşkanlığı binasının önünden geçerken kapıdaki muhafıza, Türk gazetecisi olarak Başkanla konuşmak istediğimi söyledim. Muhafız gazeteci kimliğimi alıp içeri gitti, beş dakika sonra başkanın huzurundaydım. O sırada Zanzibar'a silah getiren bir Rus gemisi binanın karşısındaki sahilde bekliyordu. Ben 200'lük tele-objektifle Başkan'ın resmini çeker gibi yapıp geminin de fotoğraflarını çektim.

Mösyö Sipa'nın özel masası

Gökşin Sipahioğlu'nun dostlarını ağırladığı favori mekanlarının başında Paris'in şarap ve yemekleriyle dünyaca ünlü restoranı ‘‘La Grande Cascade’’ geliyor. Önemli devlet adamları ve yıldızların tercih ettikleri bu muhteşem restoranda ‘‘Mösyö Sipa’’ nın her zaman için özel masası var. Kişi başına ortalama 1500 FF ödenen restorana hafta sonlarında öğle yemeklerine arkadaşımız Yener Süsoy'unki gibi spor kıyafetle gidilebiliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!