Türkiye 2100'de ne olacak

Güncelleme Tarihi:

Türkiye 2100de ne olacak
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2006 19:43

Türkiye 2100de ne olacak
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI’NIN ÖNGÖRDÜĞÜ RİSKLERAkdeniz Havzası’nda bulunmamız nedeniyle Türkiye’de tarım ürünleri azalıp, zarar görecek.Su kaynakları azalacak.Enerji temininde güvenilirlik azalacak.Soğutma ihtiyacı artacak.Yaşlı ve yoksul kentli nüfusta, hastalık ve ölümler artacak.UZMANLARIN ÖNGÖRDÜĞÜ RİSKLERYağışlar yüzde 15 azalacak: Yağış getiren hava sistemlerinin frekansı değişecek. 3 günde bir gelen yağış, 2 ya da 4 günde bir gelirse iklim farklılaşıyor. Yazın ortalama sıcaklık 2-3 derece artınca, yağışlarda yüzde 15 azalma olacak.Yağış şekilleri değişecek, donan yağmur gibi yeni türlerle tanışacağız: Özellikle Marmara Bölgesi’nde yağışlar çeşitlenecek. Kırkikindi gibi, ani ve yoğun yağmurlar artacak, sellere yol açacak. Belki kar, buz azalacak ama yerini "donan yağmur" alacak. Bu yağış, kışın trafik için daha tehlikeli. Yağmur gibi başlayıp yere düştüğü anda donuyor. Dağların tepesinde kar gibi birikiyor, eriyip faydalı kaynağa dönüşmüyor. Su kişi başına 3 bin metreküpten 700 metreküp seviyesine düşecek: Bugün Türkiye’de kişi başına ortalama 3000 metreküp su düşüyor. İklimde hiçbir değişiklik olmasa bile bu miktarın 2050’de, sadece nüfus artışına bağlı olarak yarıya inmesi bekleniyor. İklim değişikliği de hesaba katılırsa kişi başına düşen su miktarı 700 metrekübe kadar düşüyor. Kuraklık Türkiye’nin 1 numaralı afeti olacak: Birçok ülkede, eylül-ekimde bir ölçüm yapılıyor, kışın ne kadar yağış olacağı belirleniyor. Eğer ihtiyaç varsa, kışın su tasarrufu yapılıyor böylece yazın sürprizle karşılaşılmıyor. Ancak Türkiye’de kuraklık bir afet olarak kabul edilmediğinden bu ölçüm henüz yapılmıyor. Doğal afet sıralamasında ilk sırada kaya düşmesi var. Ama 2100’de kuraklık, Türkiye’nin bir numaralı afetlerinden biri olacak. Tarım ürünlerimizin yetiştiği bölgeler değişecek: Toprak verimi yüzde 25 azalacak. Az yağışlı, kurak topraklarda bazı ürünler kaybolacak. Ancak Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, bu kuraklığa "Çölleşme" denemeyeceğini, Türkiye’nin asla bir Arabistan çölüne dönüşmeyeceğini söylüyor.İstanbul’da kış sıcaklığı artışı yüzde 22 enerji tasarrufu sağlayacak: Türkiye’de kışın minimum gece sıcaklığı sürekli artıyor. Kışın ortalama sıcaklığın 1 derece artması enerjide yüzde 12’lik tasarruf sağlıyor. Eğer sıcaklık önümüzdeki 100 yılda 2 derece artarsa o zaman enerji tasarrufu yüzde 22’ye ulaşacak. Adana’da yazın kentin soğuması için gereken enerji yüzde 62 artacak: Yazları tüketilen enerji (sulama, soğutma sistemi vb.), yüzde 30 artacak. Nüfus artışı ve klima kullanımının yaygınlaşması bir yana, Adana’da yazın ortalama hava sıcaklığının 2 derece artması, şehri soğutmak için gereken enerjiyi 2100’e kadar yüzde 62 artıracak. Eğer bu artış 3 derece olursa o zaman enerji ihtiyacı yüzde 100 artacak. İklim değişimi her yerde aynı olmayabilir: Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, iklim değişimi sonucunun her bölgede aynı olmayabileceğini hatırlatıyor. "Bugün Şile’de soğuma görüyoruz. Marmara’nın güneyinde ise bir artış trendi var." Daha çok kene, daha çok kuş gribi: Kuş gribi, keneden kaynaklanan Kırım Kongo hastalığı, sıtma ve kolera gibi salgınlar daha geniş alanlara nüfuz edecek. Yazın yaşlı ve çocuk ölümleri artacak. Antalya, Bodrum, Marmaris acaba kalacak mı: Dünya genelinde deniz seviyesinde 2100’e kadar 60-70 cm bir yükselme bekleniyor. Akdeniz havzasındaki kuraklık eğilimi de buna eklenince Türkiye turizminde çok büyük bir değişiklik olacak. Ancak başka bir görüşe göre, deniz seviyesindeki yükselmenin Türkiye’ye etkisini konuşmak için çok erken.Ukrayna’ya göre Karadeniz’deki yükselme daha da korkunç: Ukrayna’nın yaptığı araştırmaya göre, Karadeniz’de 2100’de 1.5 metrelik yükselme öngörülüyor. Ancak Prof. Dr. Mehmet Karaca, "Ukrayna’nın öne sürdüğü yükselmenin gerçekleşmesine ihtimal yok" diyor. "Şu an en kötümser senaryoya göre deniz seviyesinin 60-70 cm yükseleceği öne sürülüyor. Yalnız, kıyı erozyonları artacak. Karadeniz kıyılarına yapılmış olan yollar büyük ölçüde zarar görecek ve maliyet büyük olacak."Türkiye senaryo çalışıyorKüresel ısınma olayı, ilk olarak 9 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği "İklim Değişikliğine Yönelik Çerçeve Sözleşmesi" ile resmiyet kazandı. Beş sene sonra 11 Aralık 1997’de Kyoto Protokolü yazıldı, 2005 Şubatı’nda yürürlüğe girdi.Bu protokole göre, ülkeler sera etkisi yaratan gazları daha az üretmeye söz veriyorlardı. 2012’ye kadar başta karbondiyoksit olmak üzere bu gazların salınımını, 1990’daki düzeyin yüzde 5.2’si kadar azaltacaklardı. Ama protokol ölü doğdu. Çünkü bu gazların yüzde 36.1’ini üreten ABD ile yüzde 2’sini üreten Avustralya protokolü imzalamadı. Gelişmekte olan ülkeler de protokole katılmadı. Türkiye de bunlardan biriydi. Türkiye, Kyoto Protokolü’nü imzalamadı ama bu, iklim değişikliğine inanmamasından ileri gelmiyordu. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 24 Mayıs 2004’te taraf oldu. Bu konuda ulusal politikaların oluşturulması amacıyla Çevre ve Orman Bakanlığı’nın başkanlığında, ilgili 6 bakanlık, DPT ve Odalar Birliği temsilcilerinin yer aldığı "İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu" kuruldu. Sekiz çalışma grubu oluşturuldu. Türkiye, imzaladığı sözleşme gereği, bir ulusal bildirim raporu hazırlamak zorundaydı. Küresel Çevre Fonu’ndan destek alındı. 1 Ağustos 2005’te başlayan proje, bu ay sonunda bitecek. BM İklim Değişikliği Sekretaryası’na yollanacak ve böylece Türkiye’nin iklim değişikliği konusunda mevcut durumu netleşecek.SÜPER BİLGİSAYARDA SENARYO YAZILACAKUlusal bildirim raporunu hazırlamak için, İTÜ’den destek istendi. Prof. Dr. Nüzhet Dalfes ve Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın aralarında yer aldığı üç akademisyen ve dört öğrenci bu görevi üstlendi. Projenin adı, İklim Değişikliği Üzerine Türkiye İçin Senaryolar. Ekip, İTÜ’de kurulacak olan Süper Bilgisayar Merkezi’nde senaryo geliştirmek için çalışmalarına başladı. Prof. Dr. Nüzhet Dalfes, geç kalındığını söylüyor: "Pakistan ve İran, kendi ülkelerinde olabilecek iklim değişiklikleri üzerine üçüncü raporlarını yayımlıyor." Her şey filmlerdeki gibi olmazİklim değişimi senaryosunu beyaz- perdeye taşıyan 2004 yapımı The Day After Tomorrow filmi, büyük bir gişe hasılatı elde etti. Filmin konusu şöyle: Bilim adamları, Hindistan’da bir toplantıda küresel ısınmayı tartışmaktadır. Birden teori gerçekleşmeye başlar, Yeni Delhi’de kar fırtınası çıkar. Tsunami Amerika’yı vurur, Tokyo’da buz yağmuru görülür. ABD’de ısı -100 dereceye kadar düşer. Avrupa ve ABD’nin kuzeyi, kutup dairesine dönüşür, her şey donar. Prof. Dr. Nüzhet Dalfes "Filmin dayandığı teoriler doğru. Ama tabii böyle şeylerin bu kadar kısa sürede olması imkansız" diyor.İşte sera tabakasının iyi ve kötü taraflarıMARS ÇOK SOĞUK, VENÜS ÇOK SICAK DÜNYA İDEALİnce bir atmosfere sahip Mars’ta karbondiyoksit, gezegenin yüzeyinde katı olarak duruyor, gaz olarak yok. Gezegende sera etkisi yaratacak bir gaz tabakası olmadığı için, güneş ışınları gezegene çarpıp olduğu gibi geri dönüyor. Ortalama sıcaklık da -50 derece. Venüs’te ise tam tersine karbondiyoksit oranı yüzde 96 gibi çok yüksek bir düzeyde. Bu da kalın bir sera gazı tabakası yaratıyor. Bu nedenle gelen güneş ışınları tamamen içeride tutuluyor ve ortalama sıcaklık 420 dereceyi buluyor. Dünya ise şu anda 15.6 dereceyle ikisinin arasında, yaşanabilir bir ısıda. FELAKET SENARYOLARIYLA ALAY EDENLERKüresel ısınmanın arkasında uzaylılar varKüresel ısınma senaryolarının abartı hatta komplo teorisi olduğunu ileri sürenler arasında en ünlüsü, filme çekilen Jurassic Park romanıyla meşhur olan Amerikalı yazar Michael Crichton. Bir bilim adamı değil, Harvard Tıp Fakültesi mezunu ve tekno-gerilim romanının babası. "Sessiz Tehlike" romanıyla (Türkçesi Altın Kitaplar tarafından geçen hafta yayınlandı), birçok bilim adamını karşısına aldı. Roman, ABD’de 2005 yılının en çok satan kitapları arasına girdi. Sessiz Tehlike’de gizli
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!