Türkan Saylan nasıl melek oldu

Ha bire yazıyorlar:

“Bu Türkan Saylan başörtülü / başörtüsüz ayrımcılığı yapmaktadır... Bu Türkan Saylan başörtüsüne düşmandır... Bu Türkan Saylan kutuplaşmanın mimarlarındandır... Bu Türkan Saylan, ‘çağdaş yaşam’ gibi bölücü bir ideolojiyi savunmaktadır.”

Ardından da ekliyorlar:

“Nasıl olur da böyle birine ‘Rahibe Teresa’ muamelesi yapılır? Nasıl olur da böyle birine ‘kanatsız melek’ diye şiirler yazılır”.

* * *

Işte söylüyorum:

Ben de Türkan Saylan’ın ideolojik tutumundaki sekterlikten hoşnut değilim...

Ben de Türkan Saylan’ın tarafsız bir şefkat abidesi olmadığının farkındayım...

Ben de “çağdaş yaşam” adı altında tek bir yaşam tarzının göklere çıkarılmasının, en başta “çağdaş bir tutum” olmadığını düşünüyorum...

Bence de Türkan Saylan’dan bir Rahibe Teresa çıkmaz...

Bence de Türkan Saylan kanatsız bir melek olamaz...

Ama... Fakat... Lakin...

Bütün bunların Ergenekon’la ne ilgisi var Allah aşkına?

Yoksa... Yoksa...

“Ergenekon” adı altında...

Başörtüsü düşmanlarına savaş mı açıldı?

Ayrımcılık yapanların üzerine polis kuvveti gönderilme kararı mı alındı? Kutuplaşmanın mimarlarına savcı eliyle had mi bildiriliyor?

Çağdaş yaşam ideologlarına dünyanın dar edilmesi mi söz konusu?

* * *

Ey yandaş medyada “Türkan Saylan makaleleri” attıranlar!

Siz, “Türkan Saylan teyzeniz bir melek değildir yavrularım” diye haykırmak mı istiyorsunuz?

Siz Türkan Saylan’ın Rahibe Teresa imajı vermesine ifrit mi oluyorsunuz?

O zaman...

Türkan Saylan’ın başörtüsü konusundaki fikirlerine, fikirle karşı çıkacaksınız...

Türkan Saylan’ın çağdaş yaşam ideolojisine yazıp çizerek itiraz edeceksiniz...

Türkan Saylan’ın ayrımcılıklarını yazılarınızla deşifre edeceksiniz...

Ama bunları yaparken...

Türkan Saylan’ın evine polis gönderilmesine de itiraz edeceksiniz...

Türkan Saylan hakkında polis kayıtları tutulmasına alkış tutmayacaksınız...

Türkan Saylan’ın evinin sekiz saatlik aramadan geçirilmesinden haz almayacaksınız...

Gözaltı tehdidinde bulunmayacak, sindirmeye çalışmayacak, korkutmaya kalkışmayacak, gözdağı vermeyeceksiniz...

Eğer böyle yaparsanız.

Türkan Saylan’ın bir meleğe dönüşmesini engellerseniz...

Yani Türkan Saylan’ın bir meleğe dönüşmesi asabınızı bozuyorsa...

Siz önce mazluma kimlik sormadan zulme karşı sesinizi yükseltmeyi denemelisiniz...

Hülya Avşar metninin yapı-bozumcu analizi

Memleketimizin medarı iftiharı, büyük fikir kadını, içtenlik anıtımız Hülya Avşar’ımızın, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı “Ergenekon makalesi”ni, yapı-bozum tekniği kullanarak analiz ettim. Takdim ediyorum:

HÜLYA YAZIYOR: “Ergenekon nedir, niyedir açıkçası bilmiyorum.”

AHMET YAZIYOR: Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.

HÜLYA YAZIYOR: “Ergenekon çok karışık ve ben sanatçı olarak kafamı fazla yormak istemiyorum.”

AHMET YAZIYOR: Bir tenis maçı için insan vücudunun harcayacağı efor ile Ergenekon meselesini anlamak için insan kafasının harcayacağı efor aynıdır.

HÜLYA YAZIYOR: “Çünkü Ergenekon konusunda elimden gelecek bir şey yok...”

AHMET YAZIYOR: Ellerinden bir şey gelmeyeceğini bildikleri halde nice ademoğlu, nice mevzuda geceler boyu boşuna mı kafa patlattı Hülya?

HÜLYA YAZIYOR: “Bu zamana kadar Ergenekon’dan kime ne olduysa manevi anlamda, insan olarak üzgünüm.”

AHMET YAZIYOR: Silivri Mahpushanesi dardır geçilmez / Soğuktur suları bir tas içilmez.

HÜLYA YAZIYOR: “Ben Başbakan olsam hiçbir şeyden çekinmezdim ama asıl sivil toplum örgütlerinin en büyüğü olan sanatçı camiasını kızdırmazdım. Askeriyeden sonra çekinilmesi gereken tek örgüt sanat camiasıdır.”

AHMET YAZIYOR: Hani bir sanatçı olarak Ergenekon konusunda elinden bir şey gelmiyordu? Bak şimdi de “Önce ordu gelir / Sonra sanat camiası” diyorsun... Vay benim köse sakalım.

HÜLYA YAZIYOR: “Benim felsefeme göre sanatçı, çaktırmadan bir ülkeyi yönetme gücüne sahip tek örgüttür.”

AHMET YAZIYOR: Benim felsefeme göre de bir insan, çaktırarak haddini bilmelidir.