Türk usulü demokratikleşme

DÜNKÜ liderler zirvesinde demokratikleşme paketinin akıbeti üzerinde patlak veren uyumsuzlukla birlikte, koalisyon hükümeti, iki buçuk yıllık serüveni içindeki en kritik dönemeç noktalarından birine girmiş bulunuyor.

Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, dünkü liderler zirvesinde konunun tartışılmasına kapıyı kapayarak, kendisini daha önceden kamuoyu karşısında bağladığı pozisyonda demir atmıştır.

Bu krizle birlikte, koalisyonun ANAP ve MHP kanatları arasındaki ilişkilerin tehlikeli ölçülerde gerildiği söylenebilir.

Bütün mesele, kontrol altına alınamadığı takdirde, bu gerilmenin iplerin tümüyle kopma noktasına varabilme potansiyelini taşıyor olmasındadır.

Ortaklar, yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu'na geldiğinde kendilerini serbest bırakarak hareket ettikleri takdirde, işler koalisyon açısından sarpa sarabilir.

* * *

Bu kriz, ekonomideki kısmi düzelme işaretlerinin yarattığı iyimserliğin hemen ertesinde, ABD gezisinden yüksek bir moralle dönen Başbakan Bülent Ecevit'i ciddi bir sıkıntıya sokmuştur.

Başında bulunduğu koalisyon hükümetinin iki ortağı arasında patlak vermiş olan kavga, yakaladığı bu olumlu zemini sarsmaktadır.

Anlaşmazlık, ANAP ile MHP arasında tasarının içeriği üzerinde felsefi plandaki görüş ayrılıklarının yanı sıra, bu iki partinin liderleri arasında var olan güvensizlik, soğukluk ve diyalog eksikliğinin de bir yansımasıdır.

Bahçeli ile Yılmaz arasında çoğunluk zorunlu nezaket sözcüklerini aşamayan diyalog sorunu, aslında tasarının son şeklinin verildiği 9 Ocak tarihli liderler zirvesine de damgasını vurmuştu.

Diyalogsuzluğa Yılmaz'ın kendine özgü siyaset yürütme anlayışı da eklendiğinde, koalisyonun karar alma mekanizması son örnekte de yaşadığımız gibi tam bir karambolün içine girebilmektedir.

* * *

Demokratikleşme taslağına 9 Ocak tarihli zirvede son şekli verilirken Yılmaz'ın ciddi bir itirazı olmamıştı. Bu metin, ardından 15 Ocak tarihinde hükümet tasarısı olarak Başbakanlık'tan TBMM'ye gönderilmiştir.

ANAP'ın bugünlerde itiraz ettiği bu tasarıda, başta Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz olmak üzere bütün ANAP'lı bakanların da imzası vardı.

Bu durumda akla iki olasılık geliyor.

Birincisi, ANAP'ın imzaları atarken yasa tasarısının içeriğindeki sakıncalara o noktada tam anlamıyla vakıf olmaması ve sonradan durumu fark edip harekete geçmiş olmasıdır.

İkincisi, önce engelleme yoluna gitmeyip, sonradan tasarının kamuoyunda ve AB'de yaratacağı tartışmanın rüzgárına dayanarak sonuç almayı deneyen bir siyasi taktiğin izlenmiş olmasıdır.

Belki, iki olasılığın iç içe geçtiği bir Türk usulü sentez söz konusudur.

Kanımızca da tasarının demokratikleşme açısından düzeltilmeye muhtaç yönleri vardır.

Ancak söz konusu ihtiyaç, bu olayda karar alma mekanizmasının işleyişindeki garipliklerin ve alaturkalığın görülmesini engellememelidir.
Yazarın Tüm Yazıları