Türbanlı kızınızı lokantada görürseniz

BAŞÖRTÜSÜNÜN “Pandora” kutusu açıldı.

Önce şu ilginç tespiti dikkatle okuyalım.

Haberin Devamı

“Yakın dönemde Müslüman gençler yoğun şekilde, ‘Ben evlenmek için başı açık kız istiyorum’ demeye başlarsa kimse şaşırmasın.”
Mütedeyyin arkadaş, hemen öfkelenme, sözler bana ait değil.
Son yıllarda “Müslüman gençler” arasında yıldızı iyice yükselen, Nurettin Yılmaz Hocaefendi söylüyor.
* * *
Önce Hoca’yı tanıtayım.
Nurettin Yılmaz, 4 yaşında hafızlığa başlamış. Çocukluk yıllarından itibaren İsmail Ağa Cemaati’nin manevi önderi Mahmud Efendi’nin tefsir derslerine katılmış.
İmam hatip lisesi mezunu. /images/100/0x0/55eae0bcf018fbb8f89c7299
O yıllarda bununla da yetinmeyip, 8 ayrı hocanın özel derslerine devam etmiş.
Yıllarca Mekke’de yaşamış.
Şimdi Facebook’ta sayfaları var. İsmail Ağa Cemaati dışında, “Twitter” cemaatinin de bir üyesi. Çarpıcı twit’ler atıyor.
* * *
Yukarıdaki sözlerini, Müslüman çevrelerin entelektüel dergisi “Gerçek Hayat”ın 8 Ağustos 2011 tarihli sayısında okudum.
Adem Özköse kendisiyle yaptığı bir mülakatta, son zamanlarda “Müslüman kesimde ailelerin çocuklarıyla, eşleriyle ciddi problemleri çıktığını” dile getiriyor.
Nurettin Yılmaz bu gelişmeye şu teşhisi koyuyor:
“Başörtülü aileleri cemaatlere bağlı, birtakım duyarlıklara sahip kişilerin çocukları, evde otorite nedeniyle yapamadıkları şeyleri evlendikleri zaman yapmaya çalışıyorlar.
Erkek de Allah’tan korkan, başörtülü bir kızla evlendim, şu cennet hurilerinden biri bu dünyada bana nasip oldu zannediyor.
Fakat karşısına bir mobilyaperest, bir beyaz eşya tutkunu çıkıyor.”
* * *
İlginç bir saptama. Eleştiri “içerden” geldiği için, daha da önem kazanıyor.
“Dışarıdan” biri olarak itirazım var.
Acaba mesele Nurettin Hoca’nın dediği gibi sadece “mobilyaperestlik” veya “beyaz eşya tutkusundan” mı ibaret?
Sakın bunun arkasında, baba evinde yıllarca yaşadıkları baskıcı “biat” kültürüne isyanın izleri de olmasın?
O nedenle, Müslüman kesim kadınındaki bu yeni “arayışın” biraz daha derinine inmek gerekir diye düşünüyorum.
Yoksa Şükrü Saracoğlu’ndaki başörtülü kadını yeterince anlamamış oluruz.
* * *
-  Nurettin Hoca, annelere, babalara şu tavsiyede bulunuyor.
“Ayda en az bir kere kızlarınızla lokantaya gidip yemek yiyin.”
Doğru... Ben de katılıyorum. Ama bir altta bir cümle var, hiç mutabık değilim.
“Bunu yapmazsanız, kızınızı daha sonra başka biriyle lokantada yemek yerken görebilirsiniz.”
Toplumsal bir olguya, sadece “içerden bakışın” sınırı işte burada bitiyor.
-  Hemen altında ise, yine benim de canı gönülden katıldığım şu sözleri söylüyor:
“Dini çocuklar üzerinde baskı aracına dönüştürmeyin...”
O zaman şu konuyu da konuşmanın tam zamanıdır.
“Bir kızın bir erkekle lokantada yemek yemesi” kötü bir şeyse, bunu neye bağlayarak açıklayacağız?
“Ayıp mı”, “ahlaksızlık mı” yoksa “günah” mı?
Büyük ihtimalle, dine bağlı bir ahlakla... Zaten asıl mesele de burada. Yani bir kadının, kendi davranışına özgürce karar verip verememesinde.
* * *
Son 15 yıldır, özellikle Taha Akyol ve Nilüfer Göle’nin başörtüsü ile ilgili en etkili teorileri neydi?
Başörtüsü genç kızları özgürleştirir, başını örtünce sokağa çıkabilir.
Haklılarmış. Şimdi çıkıyorlar.
Çıkınca, evlerine sokaktan bakmaya da başlıyorlar. Bakınca ne görüyorlar?
Baskıcı bir ortam, boğucu bir iklim...
* * *
Müslüman kesimin aileleri artık hayatın ve 21’inci yüzyılın gerçekleriyle karşı karşıyalar.
Kızları başörtüsü ile üniversiteye girdiler.
Şimdi hayata girmeyi de talep ediyorlar.
-  “Laik devlet” üniversitelere girmelerini kabul etti.
-  “Müslüman aile” de başörtüsüyle hayata girebilmelerini kabul edecek...
Ama bu, lokantada kızını başkasıyla yemek yerken görme ürpertisiyle yaşayan Müslüman baba için daha sancılı olacak.

Haberin Devamı

Not: Müslüman kesimin “Genç” isimli dergisinin Temmuz 2001 sayısının kapak konusu, “Kızların iktidarı”. Kapakta ilginç bir illüstrasyon var. Göndere çekilmiş bir başörtüsü. İçeriği farklı olabilir. Ama o kapağa bir de bu yazının merceğinden bakın. Daha büyük bir anlam kazanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları